Kanlı yaranın kokmuş tuzu!..
Türkiye'nin içinde bulunduğu sosyo - ekonomik sorunların sadece siyasi hatalardan kaynaklanan çıkmazları yok...
Toplumu esaret altına alan bilinçli - sinsi bir yıkım ve kirli taarruzun yansımalarına da kurban gidiyor Türkiye...
Bu saptamanın özetinin herkes farkında; Türkiye artık "tuzu kuru"larla tuza muhtaç insanların birbiriyle çatıştığı bir ülkedir...
Çünkü bu ülkede milyonlarca insan, sosyo-ekonomik çarpıklıkların iki kesimden birini yaraladığı, diğerini ise görgüsüz hale getirdiği bir sistemin zavallılığı içerisinde yaşıyor...
Zenginlerle yoksullar, açlarla toklar, çalışanlarla işsizler, ezilenler sefa sürenler ve tabii ki tüm bu tablo içerisinde sesini duyuranlar ve duyuramayanlar...
Konumuz "tuzu kuru" olanların tuza muhtaç olanları artık tamamen görmezden geldiği, duyarsız kaldığı ve pervasız bir bakış açısını dayattığı bir dönemin vahim ekonomik çarpıklıkları... Yani gelir dağılımındaki uçurumun utanç verici sonuçları!..
Ülkenin dörtte üçünü yaralayan tablo budur işte... Kanayan sosyo-ekonomik yaraları daha da kanatan ve artık kokmaya da başlayan bir zehirli tuz (!) betimlemesi üzerinden düşünün memleketin halini!!!
İşte böylesi bir ortamda karşımıza AKP'nin dayattığı öylesine sosyo-ekonomik çarpıklıklar çıkıyor ki, insanın aklı almıyor, sinirler bozuluyor ve toplumun önemli bir bölümü de bu girdap içerisinde ne yapacağını bilemez halde çırpınıyor...
Açlar-toklar ve uçurum!..
Lafı uzatmaya gerek yok... Medyadaki haberlere şöyle bir bakıverin; zihninizi tepetaklak edecek ve sinirlerinizi zıplatacak öylesine dehşet verici çarpıklıklar ortaya çıkıyor ki, insanın gerçekten aklı almıyor...
Örneğin; 24 lira taban fiyat bekleyen fındık üreticilerine Erdoğan'ın 17 lira önermesini bir tarafa bırakın...
Çünkü Karadeniz'de her dönem AKP'den darbe yiyen çay-fındık üreticilerinin, her seçimde iktidarı desteklemesinin yeni bir çelişkili sonucudur bu taban fiyat açıklaması...
Ancak tarımsal ürünlerdeki tartışmaların başka çarpık örnekleri de var...
Baksanıza; tarımı neredeyse tamamen çökerten iktidar, pamuğa verilen desteği dönüm başına 650 kilodan 500 kilograma düşürdükten sonra, zeytinyağında dönüme verilen 160 kilogramlık desteği de 90 kilograma indirmiş...
Tüm bu çarpıklık içinde, AKP'nin neredeyse düşman ilan ettiği Suriye'den yapılan zeytinyağı ithalatı (!) ise iç pazarı olumsuz etkiliyormuş...
Memleketin buğdaydan karpuza, mısırdan patatese kadar neredeyse her üründe yavaş yavaş dışa bağımlı hale gelmesi sıradan bir tartışmadır artık...
Çünkü bunlardan çok, akademisyen kökenli milletvekillerinin "çift maaş" alması tartışılıyor memlekette...
Diğer yandan cumhurbaşkanlığı bütçesindeki dehşet verici harcamanın 3 milyara ulaştığı şeklinde gazetelere haberler yansırken, Beştepe'nin bütçesinin arttırılması da medyaya konu oluyor...
Ve dünkü gazetelerde görüyoruz ki; AKP iktidarı, Diyanet'in Milli Eğitim'den bile fazla olan bütçesini artırmak için sınırları zorlamış!..
Resmi Gazete'de yayınlanan Cumhurbaşkanı kararnamesi ile Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Döner Sermaye İşletmesine tahsis edilen sermaye miktarı 80 milyon liraya çıkartılmış...
"Tuzu kurular" ile tuza muhtaç insanlar arasındaki uçurumun ne kadar dehşet verici boyutlara ulaştığını gösteren örnekler yukarıdakilerden ibaret değil...
Hazır halk uyanmışken...
Bürokrasideki tarikat- cemaat örgütlenmesiyle yandaş- candaş ikileminde işsiz kalanlar, ezilenler ve hak etmedikleri makamlara liyakatsız geçen torpillilerin yarattığı çarpıklık da toplumdaki buhranı arttırıyor...
Konumuz ekonomik çarpıklıklar... İşte bu yüzden yukarıdaki örnekleri sıralarken, toplumun önemli bir bölümünün sinirlerini zıplatacak gelişmeler, her mahallede- her köyde- her mecrada gündemin ana maddesi...
Baksanıza; daha geçen haftalarda kendilerine çok yüksek oranda zam yapan siyasiler ve cumhurbaşkanı danışmanları "tuzu kuru"lar listesindeki yerlerini korurken, bu ülkede milyonlarca çalışan ve emekliye yüzde 5 gibi utanç verici bir zam yapıldı...
O zamlar daha emekli ya da çalışanların hesaplarına geçmeden, elektiriğe- suya- petrole yapılan zam yüzünden devlet yoksula kaşıkla verdiğini, kepçeyle geri aldı...
"Tuzu kuru"larla tuza muhtaç insanlar arasında uçuruma dönüşen çelişki- fark ve ötekileştirme çabalarının dargelirli insanlara nasıl yansıdığını görmek için dün açıklanan yoksulluk sınırı ile ilgili kahredici rakamlara da dikkat etmek lazım...
Bu rakamlar Türkiye'de milyonlarca insanı yüzde 5 zamma mahkum eden bir iktidarın utanç verici icraat tablosudur…
Ve bu tablo "tuzu kuru"ları ilgilendirmiyor... Tam aksine ezilenler ve tuza muhtaç olanların midesine kramp sokan rakamlardır bunlar;
Türk-İş'in açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasına göre, açlık sınırı 2 bin 75 lira, yoksulluk sınırı 6 bin 760 lira, evli olmayan-çocuksuz bir çalışanın 'yaşama maliyeti' ise 2 bin 565 liraya yükselmiş...
Lafı uzatmaya gerek yok... AKP'yi 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde fahiş zamlar, intihara sürükleyen işsizlik, mide bulandıran yolsuzluklar, adam kayırma ve siyasi pervasızlık sarstı ama hiç kuşkunuz olmasın, ilk seçimde son darbeyi vuracak sıkıntılar da işte bu "tuzu kuru"larla tuza muhtaç insanlar arasındaki derin uçurum olacak...
Hazır halk uyanmaya başlamışken muhalefet bu derin çarpıklığın üzerinden etkili politikalar geliştirmeli... CHP ve İYİ Parti bu konuda neler yapacak acaba?..