Kalkınmanın anahtarı: Planlama

Türkiye ekonomide plan yaptığı dönemlerde, hem büyümüş hem de ekonomik ve sosyal kalkınma sağlamıştır.

Cumhuriyet tarihinin en yüksek büyümesini, 1933- 1938 Birinci Beş Yıllık Plan döneminde sağlamıştır. Devlet 20 kadar fabrika kurmuş, yol yapmış, dahası demir yolları ve limanları millîleştirmiştir.

1963-1968 birinci beş yıllık kalkınma planında da, yüksek büyüme sağlamış, iş gücü planlaması yapmış ve istihdam yaratmıştır.

Planlama, öngörülen iktisadi ve sosyal hedeflere ulaşmak için, alternatif politikalar arasından seçim yapılmasıdır. Başka bir ifade ile bir ekonomide kaynakların etkin dağıtılması ve kullanılması için kullanılan bir tekniktir.

Piyasa ekonomisinde genel planlama, sanayi planlaması, iş gücü planlaması, Sosyalizmde merkezi planlama ve gelişmekte olan ülkelerde, iktisadi ve sosyal gelişmenin (kalkınma) planlaması olarak uygulanmıştır.

1929 büyük buhranın getirdiği; Toplam talebin düşmesi, GSYH’da daralma, stoklarda artış, işsizliğin tırmanması, iflaslar ve intiharlara kadar giden sosyal sorunlar, birçok ülkede planlamayı gündeme getirdi.

Gelişmekte olan ülkelerde durum biraz daha kötü idi. Çünkü bu ülkelerde öteden beri gelen, işsizlik oranı yüksek idi, gelir dağılımı bozuk idi, yoksulluk vardı ve sanayi sektörü gelişmemişti. Bu ülkelerde iktisadi planlama yanında sosyal planlamaya da ihtiyaç vardı. Dolayısıyla gelişmekte olan ülkelerde ekonomik ve sosyal gelişmenin (Kalkınma) birlikte koordineli olarak planlanması gereği öne çıktı. Bu ülkelerin çoğunda talep artırıcı Keynesgil politikaların hâkim olduğu kalkınma planları yapıldı.

İki kutuplu dünya döneminde kalkınma planları Kapitalist Bloktakiler ve Sosyalist Bloktakiler için farklı anlamlar içeriyordu. Kapitalist Bloktaki kalkınma planları özel teşebbüse yol gösteren, özendirici niteliklere sahipti. Sosyalist Blokta ise üretim araçlarının mülkiyeti devlete ait ve özel sektör çok cılız olduğu için merkezden yapılıyordu.

Kapitalist planlamada: Piyasanın yeterince işlemediği ve başarısız olduğu alanlarda planlamaya ve devlet müdahalesine başvurulur. Kapitalist planlamanın temel amacı, fiyat istikrarını sağlamak ve tam istihdam düzeyini garanti edecek bir talep düzeyi yaratılmasıdır.

Sosyalist Merkezî planlama: Planlar ile nelerin, ne kadar üretileceği ve ne kadar tüketileceğine dair ekonomik ve toplumsal yaşamın her alanı ayrı ayrı düzenlenir. Merkezî planlama “emredici” niteliğe sahiptir.

Gelişmekte olan ülkelerde; Karma ekonomik planlama; aynı zamanda kalkınma planları özelliğine sahiptir. Bu modelde planlama, sadece piyasa başarısızlıklarını gidermeye çalışmaz. Aynı zamanda devlet piyasanın yeterli üretemediği, toplumsal ihtiyaçların gerektirdiği alanlarda da doğrudan piyasaya girer.

Bugünkü iktidar planlamayı rafa kaldırdı. Son 20 yıldır artık kâğıt üstünde beş yıllık planlar var. Nedeni planlamanın hükûmetleri bağlayıcı olmasıdır. Planlamanın bağlayıcı olması, bugünkü iktidarın işine gelmez. Plana uygun işlem yaparsa, popülizm alanı kalmaz.

Eğitimde iş gücü planlaması, her alanda insan gücünün talebine göre eğitim kurumu açmaktır. İktidar bunu da yapmadı, eğer yapsaydı ideolojik amaçlı bu kadar imam hatip okulu açamazdı. Özellikle yüksek öğrenimde iş gücü planlaması yapılmadığı için, bugün üniversite mezunu işsizler ordusu oluştu.

Türkiye için bugünkü sosyal ve ekonomik konjonktürde planlama ile kaynak dağılımında kesin kurallar konularak, hükûmetin popülist uygulamasını sınırlamak gerekir.

Öncelikli plan hedefleri olarak;

Dış açıklara neden olan ithal girdi oranlarının yüksek olduğu sektörlerde ithal ikamesi politikaları uygulanması;

*Eğitimde iş gücü planlaması,

*Bölgeler arası kalkınmışlık dengesizliğinin çözülmesi,

*Gelirin yeniden dağılımı, yoksulluğun önlenmesi,

*İstihdam yaratılması, Olmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları