Kalkan değil mızrak!..
Allah’tan uzun tatiller var ki, millet AKP’nin verdiği sözleri unutuyor. Daha doğrusu siyaset yalanlarının takibini yapamıyor!..
Böylece, 12 Eylül referandumu öncesindeki yoğun “gözyaşlı propaganda yalanları” serbest kalıyor ve; ne Kenan Evren’e ne de 12 Eylül 1980 darbesini yapanlara hesap sorulabiliyor.
“Daha çok demokrasi” ya da “ileri demokrasi” sözlerinin aksine de, üniversite öğrencilerine bile -başbakanı izinsiz protesto ettiler diye- hapis cezaları veriliyor.
Şimdi de karşımızda bir “füze kalkanı” sorunu var.
“Hedef ülke” yalanı...
Aslında buna sorun denemez. Çünkü, bir NATO üyesi olarak “verilen emirleri” uygulamak zorundayız.
Zorundayız da, yiğitliğe leke sürmemek için, seçmenlerimizin karşısında dik duruyormuş gibi yapıyoruz. Yani, “dik duruyoruz, dikleşmiyoruz!..”
Bu füze kalkanı denen şeyi kimse bilmiyor. Dünkü grup toplantısında bunu başbakan da itiraf etti.
E peki, öyleyse niçin bilgilendirmiyorsunuz?
Başbakan diyor ki, “Hedef ülke İran’dır, diye yazdırmadık. Bu bir başarıdır!..”
Laf ola beri gele. Tıpkı referandum öncesi lafları gibi.
Bugüne kadarki hiçbir NATO Zirvesi bildirisinde hedef ülke adı yazılmamış ki zaten!..
ABD “Kırmızı Kitabı” uygulanıyor..
Türkiye’de Bakanlar Kurulu toplanıp, “irtica” kelimesini tehdit listesinden çıkarırken, yandaş medya “Yaşasın, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi denen şey değişti, Kırmızı Kitap baskısı artık yok” diye bayram ederken, Türkiye ABD’nin “Kırmızı Kitabını” uygulamaya koyuyor!..
Nedir o?
ABD’nin Milli Güvenlik Siyaset Belgesi.
Varşova Paktı olmadığı için artık NATO doğrudan bir ABD kurumu olmuştur. Eskiden de öyleydi ama örtülü biçimdeydi.
Şimdi, doğrudan doğruya ABD’nin ulusal çıkarlarını ve dünya egemenliğini korumaya yönelik organ olmuştur.
Türkiye de, sözde üye ülke olarak bir iki cart curt sonrası her denileni yapmaktadır. Bu, NATO Genel Sekreteri’nin seçiminde de böyle olmuştu, şimdi de.
Füze kalkanı denen şey, 2015’de yürürlüğe girecekmiş.. Bu demek ki, Türkiye 5 yıllık bir boyunduruk altına giriyor.
Öyle olmasaydı, İran’ın füze saldırılarına karşı sistem hemen kurulurdu. Yoksa, “bugünkü tehdit” 5 yıl sonra mı
önlenir?..
Ayrıca, eğer İran’dan bir saldırı tehdidi varsa bunu savunmak hiçbir Türk’e yakışmaz. Hemen önlem alınmalıdır.
Ama bir tehdidi önlerken, başka bir tehdide boyun eğmeden..
Başbakan dün dedi ki, “Bu, tüm müttefiklere koruma sağlayacak!..”
Onları niye biz koruyoruz ki?.. Onlar bizi koruyor mu?.. En azından PKK’ya verdikleri desteğe bakmamız yetmez mi?..
Başbakan, önce “Kumandası bizde olmalı” dedi, baktı ki olmuyor. Sonra, “Kumandası NATO’da olmalı” ya döndü!..
Sanki, İncirlik Üssü’nün kumandası bizdeymiş gibi?..
One minute’ten İsrail’e kalkan olmaya..
AKP ve Başbakan, seçmenlerine yönelik her türlü oy toplama girişiminde bulunuyor.
İsrail Cumhurbaşkanına “One minute” çıkışı çok işlerine yaradı.
Ama gelinen nokta, “İsrail’e kalkan olma” noktasıdır.
Adı “Füze Kalkanı”.. Gerçekte ise, “İsrail’e kalkan olma projesi.”
Bölgemizdeki duruma bakalım. İsrail bir tek İran’dan çekiniyor. Çünkü, İran’ın kendi geliştirdiği uzun menzilli füzeleri var, atom bombasını yaptı, yapacak. (Bu füze kalkanının içeriğini kimse bilmediği için, sormak gerekir. Acaba ABD, NATO adı altında, İran atom bombası yaptı diye onu Türkiye’den atılacak füzelerle vurabilir mi? Bu, füze kalkanı projesinin maddeleri arasında var mı?..)
“Kalkan” demek, saldırıya karşı korumak demek. Oysa, Türkiye’ye füzeler yerleştirilecek. Füze ise, “saldırı” aracı.
O zaman bu nasıl “füze kalkanı” oluyor? Buna, “Mızrak” demek daha doğru değil mi?,,
Sonuç olarak, ABD, İsrail’i koruma işini AKP Hükümeti’ne kabul ettirmiş oluyor.
Ama, 7 ay sonraki seçim propagandalarını tahmin edin, ne “yalan füzeleri” kafamızın üstünde uçuşacak?..
HAYAT DEĞİRMENİ
Türkiye, ABD ve İsrail’e kalkan olurken, Ege’de Yunanistan’dan 12 mil uzunluğunda mızrak yiyor!..