Kalbinizde…
Önceleri ben de yıkıldım; hiç böyle hayal etmemiştim.
Sadece yaşanmasını değil yazılmasını da çok daha farklı, -hakkını verebilmek için öncesinde uzun bir hazırlık kampına filan girerek mesela- çok daha ayrıcalıklı bir yere oturtmuştum kafamda. Bir yazarın, tarihe not düşebileceği en onur verici günlerden birine tanıklık edecektim sonuçta;
TBMM 100 yaşında!
Üstelik de Ankara'da; "O"nun, "o gün" geçtiği "eşiği" geçme şansına sahip olarak…
Ama kelimenin tam anlamıyla yazgı; olmadı.
***
Sonra düşündüm ve kendime geldim.
Doğrudur, birileri, Türk'ün kurtuluş, Cumhuriyet'in kuruluş savaşını vererek, Vahidettin'in İngiliz gölgesi altındaki tahtına, haçın gölgesindeki hilafete, Sevr'e, teslimiyetin konforuna mal olan Gazi Meclis'in, "asırlık" bir çınara dönüşerek, köklerini gitgide daha da derinleştiriyor olmasını -üstelik de salgından dolayı zan altında kalmadan- "kutlamak zorunda kalmıyor" olmaktan son derece mutlu olabilir.
Birileri, Ata'nın huzurunda "sap gibi" dikilmeyecek olmaktan dolayı son derece bahtiyar olabilir.
Anıtkabir'in yüzbinlerle dolup taşamayacak olmasını, için için "dualarının kabulü"ne yoruyor olabilir birileri.
Ama bakın, gökten kemik yağmıyor hâlâ!
***
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışının 100. Yılını, değiştirdiği tarihin şanına yakışır derecede "görkemli" ve "coşkuyla" kutlamaktan anladığımız;
Birkaç saniye içinde "10 bin 800 tane havai fişek" patlatmak olsaydı…
"96 robot ve 30 gökyüzü tarayıcısı" kullanıp lazer ve ışık şovları yapmak olsaydı…
"15 metreye 60 metrelik dev perdeler"de propaganda filmleri yayınlamak olsaydı…
"92 Türk, 19 Alman, 5 Avusturyalı ve 3 Fransız'dan oluşan 119 kişilik bir teknik ekip ve 46 kişilik destek ekibi"nin çalıştığı, "14 TIR dolusu teknik malzeme"nin kullanıldığı dev bir "gösteri" sunmak olsaydı…
"Hologramla" zuhur edilen meydanları, salonları doldurduğumuz otobüslerce figürana, kumanda karşılığı slogan attırmak ve delicesine alkışlatmak olsaydı kendimizi…
3D Mapping sahnesi, 3D animasyonlar, gerçek boyutlu dekorlar ve dönem kıyafeti giydirdiğimiz vekillerle, ille de dev bütçeli, "temsili açılış günü" mizansenleri olsaydı…
Konser düzenlemek olsaydı…
İleride "en büyük", "en dev", "en şaşalı", "en boyalı", "en havalı", "en mega", "en çılgın", "en pahalı", "en israflı" diye anılacak bir gün olsaydı…
***
Bugünden muradımız, "fırsat bu fırsat" deyip ihya edebildiğimiz kadar çok yandaşımızı ihya edebilmek olsaydı…
Aynı programın içindeki kırk ayrı aktiviteye, kırk ayrı yaldızlı davetiye bastırıp da sadakatli matbaacı kullarımızın(!) cebini doldurmak gibi mesela…
Sağolsunlar hiçbir davetimizde yok yazılmayan yandaş şarkıcı ve türkücülerimize de birer takdir ikramiyesi vermek gibi…
Kazan kazan; çok puan getirebilecek şapka, bayrak, tişört vs. dağıtma işini, her eve 6'şar metrekare ipek halı dokutuyormuşçasına bir bedelle yaptırmak gibi…
Günün anlam ve önemiyle uzaktan yakından alakası olmayan ve depolarda çürümek üzere yahut çocuklarımızın "kafasını karıştırmak" üzere dağıtılan yayınlara milyonlar gömmek ve yandaş yazarları, çizerleri, yayıncıları biraz daha zenginleştirmek gibi…
Reklamcıların cebini boş bırakmamak gibi…
Organizatörlerin yüzünü beşlik simitvari güldürmek gibi…
Velhasıl saadet zincirimizin halkalarını iyice parlatmak gibi bir beklentimiz olsaydı bugünle ilgili;
Doğru, böyle bir günde "eve hapsedilmiş" olmanın maliyeti çok ağır olabilirdi.
***
Ama, biz hiçbir şey kaybetmedik ki!
Bizim bugüne yüklediğimiz bütün anlamlar kalbimizde, zihnimizde, fikir ve düşüncelerimizde; içimizde, nerede ve hangi şartlar altında olursak olalım zaten bizimle.
Onun için hiç canınızı sıkmayın.
Asıl, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 23 Nisan 2020'yi görebilmiş olmasına tahammül edemeyenler, biz "Atatürk çocukları"nın bugünün tadını çıkaramadığımızı, coşkusunu yaşayamadığımızı varsayıp "bayram" yapanlar dertlerine yansın.
Zira…
Meclis'in milletin kurtuluş mücadelesini kazandığı gibi, milletin de, yetkilerini iade ederek Meclis'in kurtuluş mücadelesini kazandığı gün yapılacak Mustafa Kemal'in cumhuriyetindeki asıl kutlama!
Hem…
"Mustafa Kemal… Mustafa Kemal… Mustafa Kemal…" diye atan bir kalbin sahip olduğundan daha büyük coşku olur mu;
Kalbinizi dinleyin!