Jandarmanın göçü!..
15 Temmuz hain darbe girişiminin planlama ve harekat merkezi olarak ilan edildi; Jandarma Genel Komutanlığı'nın merkez binası. Ankara'yı bilmeyenler için yerini şöyle kaba taslak izah edeyim. Beştepe bölgesinde nerdeyse saray ile tam karşı karşıya sayılacak bir yerde. Arada bir cadde var. Alçak darbe girişimi sırasında bu mahalde yaşananların video görüntüleri hâlâ hafızalarımızda tap taze...
Jandarma Genel Komutanlığı Beştepe'ye taşınmadan önce TBMM'nin karşısında bulunan İçişleri Bakanlığı'nın yanındaydı. Genelkurmay Başkanlığı ile de yan cepheden komşuydu. Jandarma merkez binası, 15 Temmuz'dan önce neredeyse tamamen Beştepe'deki yeni binaya taşınmıştı. Birkaç alt birim eski binada faaliyete devam ediyordu. Jandarmanın yeniden yapılandırma çalışmalarının bir parçasıydı yer değiştirme. Şimdi, zorunluluktan dolayı yeni bir göç başladı. Jandarma Genel Komutanlığı yeniden taşınıyor. Neden?.. Jandarma kaynaklarından ulaştığım bilgilere göre; R. Erdoğan talimat vermiş, "Onları karşımda görmek istemiyorum. Gitsinler, taşınsınlar buradan." demiş. Erdoğan'ın talimatı üzerine Jandarmanın ana merkez binadaki önemli ve hassas bir çok birimi İçişleri Bakanlığı'nın hemen yanındaki eski binaya nakledildi. Taşınma işleminin kısa sürede bitirilmesi planlanıyor. Fakat, Jandarmanın göçü bitmeyecek. Askeri birimlerin şehir merkezlerinden çıkarılması planları çerçevesinde yeni yer aranıyor (İncek gibi) Komutanlığa. Saray'ın karşısındaki bina ne olacak?.. Erdoğan, "bir Bakanlığa verilsin" demiş. Bu şanslı (!) Bakanlık kim olacak? Sıkı kulis dönüyor saray koridorlarında...
***
Ülke gündemi çok sıcak ve aynı ölçüde yoğun olunca tek konulu yazı kaleme almak da zor. Malum gelişmeler (!) yüzünden ucundan ve sonrasından kestiğimiz Kurban Bayramı tatiline gitmeden önce "Rakka'ya giderken" başlıklı yazı kaleme almıştık. YENİÇAĞ okurlarına, Fırat Kalkanı operasyonunun başlaması ile birlikte duyurduğumuz El Bab ve Rakka operasyonları ile ilgili sıcak bilgilendirmelerin devamı mahiyetindeydi. Risklere ve tehlikelere de değinmiştik. Terör örgütlerinin cenneti (!) haline gelinen bölgede bileşenler çok değişken ve kaypak. Çok can sıkıcı bilgiler ulaşıyor Ankara'ya. ÖSO içinde bazı grupların birbirine silah sıkma noktasına geldiği ve yer yer aralarında silahlı kavgalar çıktığına dair. ÖSO'nun yapısı aksettirilen kadar güçlü olmadığı kadar güvenilmez olduğu da Ankara'nın derin koridorlarının konuştuğu gerçek. Özellikle Arap bileşenlerin her gün değişen yapısı konusunda derin sancılar yaşanıyor. Somut yaşanan örneklemelerden itina ile kaçınıyorum. Suriye operasyonunda daha sıkıntılı günlerin arifesinde Ankara'da ÖSO bileşenleri kadar diğer bir can sıkıcı konu da her kafadan ayrı ses çıkması. Açık hale getirelim; Siyasetin farklı konuşması, devlet birimlerinin farklı konuşması, TSK'nın farklı konuşması. Bakanların ayrı, TSK'nın ayrı konuşması... Fotoğraf; Türkiye, ABD'ye, İngiltere'ye, Rusya'ya, Çin'e, İran'a, Irak'a, Suriye'ye farklı konuşuyor.
İç politikadaki günü birlik çıkışlar dış politikada da eşleşince sıkıntı sıcak sahaya kimsenin tahmin edemeyeceği ölçülerde yansıyor. Ceremeyi kim çekiyor?.. Hadi tahmin edin bakalım!..
Ankara'da üst düzey bir kaynak tabloyu şöyle özetliyor;
"Devlet ayrı düşünüyor, TSK ayrı düşünüyor, siyaset kurumu ayrı düşünüyor. Böyle olmaz. İstikrar da olmaz. Orada kalamazsınız böyle olursa. Karşınızda Rusya, ABD, Çin, İran var. Barış, demokrasi, insan haklarından yana net tavrınızı koyarsanız, sorun olmaz. Örnek olarak söylüyorum. 'ÖSO şehit verdi' diyorsunuz. Esad rejimi de ÖSO'ya 'terörist örgüt' diyor. Ona şehit diyorsunuz, sana mı düştü, sen mi karar vereceksin?.. TSK'nın resmi açıklamasında var. TSK'nın resmi açıklamasını Rusya görüyor, İran, Suriye, ABD dünyanın hepsi görüp takip ediyor. O zaman bunların toprak talepleri var derler. Genelkurmay Başkanı, 'toprak talebimiz yok' diye açıklama yaptı ama daha önceki açıklamasına uymuyor. Açıklaman toprak talebine uymuyor, birine şehit diyorsun, sonradan bunu diyorsun. Kafamızda 40 tilki dolaştırmaya çalışıyoruz. Kafa büyük değil, kuyruklar birbirine deyiyor."
Stratejik çukurluktan 180 derece çark edildikten sonra yeni bir batağa mı giriyoruz?.. Nasıl olsa hesap soran da veren de yok!.. Bulursunuz kaza yapmış bir hızlı tren makinisti, alırsınız kenara, yıkarsınız tüm günahları üstüne... Vazgeçilmez aldatılmışlık afyonu ile uyuştuk nasıl olsa... Öyle mi?..
***
Kıbrıs bağıra bağıra elimizden kayarken, ellerin topraklarında El Bab'a, Rakka'ya gireceğiz derken sınırlarımız içinde alarm zilleri hâlâ çalmaya devam ediyor. Bölücü terör örgütü PKK, 6/7 Ekim 2014 Kobani ayaklanmasının bir benzeri için tam gaz çalışıyor. Devletin istihbaratları var... Bu yüzden geçtiğimiz Pazar günü İçişleri Bakanı Süleyman Soylu başkanlığında Doğu ve Güneydoğu bölgesindeki 22 ilin Vali'si Ankara'da toplandı. PKK, Diyarbakır ve diğer illerde kalkışmanın yollarını arıyor. Alınan ve alınması gereken tedbirler gözden geçirildi. Söyleyebileceğim tek şey var;
Devlet gücünü ve şefkatini kararlılıkla göstermekten bir an bile geri durmamalı. Bölge halkı çaresizlik içinde kaderine bırakılmamalı... Yeni çözüm süreci tezgahlarına karşı da Türk milleti çok uyanık olmalı...