İzmir Adliyesi'ni basan da mı "karşıt görüşlü"

2002'de iktidara gelen AKP'nin terörü "Kürt meselesi" olarak görmesi, güvenlikçi politikaların rafa kaldırılması anlamına geliyordu. Bu yaklaşım, Öcalan'ın İmralı adasındaki etkinliğini de artırıyordu. Öcalan'ın hazırladığı notlardan kitaplar bile basılmıştı.

Bu "hoşgörülü" ortam sonrasında Öcalan, PKK'yı "silahlı güç" olarak alt hiyerarşide tanımladığı üst yapı KCK'yı ilan ediyordu. KCK ilan edildiğinde yıl 2005'ti.

Örgüt içinde ciddi bir değişimi beraberinde getiren KCK'da üniversitelere de özel önem veriliyordu. Hatta bunun için bir alt örgütlenme bile oluşturulmuştu; YDG-H... Dönemin bazı devlet yöneticileri "Kontrolsüz bir PKK yerine bir sonraki adımını bileceğimiz bir örgüt" tanımlaması yaparak, Öcalan'ın örgütü yönlendirmesine müsaade ediyordu. Ancak evdeki hesap yine çarşıya uymayacaktı. Kontrol altında tutulduğu sanılan örgüt hızlı bir siyasallaşma ve örgütlenme dönemine girmişti.

2008 yılına gelindiğinde ise üniversitelerdeki hareketlilik göze çarpıyordu. Terör eylemlerindeki artış ve KCK'nın giderek oturmaya başlayan yapısı dikkat çekici bir noktaya gelmişti. Özellikle kıyı şeridi üniversitelerindeki PKK yapılanması en üst düzeye getirilmişti.

Etnik terör, sadece dağda değil, toplumun tümüne sirayet eden ve sürekli tehdit eden bir düzeydeydi. Örgüt, kendi amaçlarını gerçekleştirebilmek için de STK'ları ve üniversitelerdeki yapılanmaları kullanmayı ihmal etmiyordu.

Üniversiteleri giderek sarmaya başlayan legal görünümlü etnik teröre, siyasetten gelen destekler de dikkat çekmekteydi. Demokratik Toplum Partisi (DTP) o dönemde metropol faaliyetlerinde etkin bir yönlendirme birimi olarak kullanılırken, üniversitelerin karıştırılmasında da önemli bir görev üstleniyordu.

Akdeniz Üniversitesi olayları

2008 yılı içerisinde dikkat çeken en önemli olayların başında Antalya Akdeniz Üniversitesi'nde (AÜ) yaşananlar geliyordu. 6 Nisan'da kampüste yaşananlar, yazılı ve görsel basına da yansıyor, ana haber bültenlerinde izleyiciye sunuluyordu. Olay, "Karşıt görüşlü öğrencilerin kavgasında silahlar çekildi" şeklinde haberleştiriliyordu.

Oysa durum sadece o günden ibaret değildi. 6 Nisan'a kadar PKK'lıların kampüste çıkardığı olaylarda onlarca öğrenci darp edilmiş, dövülmüş, bıçaklanmıştı. Örgütün hedefinde özellikle milliyetçi öğrenciler vardı. Kız öğrencilerin kaldıkları yurtlar bile basılıyor, boyunlarındaki ay yıldızlı kolye "dayak" sebebi oluyordu. 2 bin 500 öğrencinin kaldığı KYK yurtlarından, kalacak yerleri olmamasına rağmen 2 bin öğrenci ayrılıyordu. Çünkü PKK öğrencilerin hayatını tehdit eder hale gelmişti.

Okul yönetimi ve emniyet birimlerinin ilgisizliği ve büyük bir güvenlik zafiyeti olduğu mutlaktı. PKK'lıların kampüsü işgal etmesine seyirci kalınmıştı.

Tüm bu yaşananlardan sonra okuldan temizlenmesi gereken PKK'lılar birçok davadan beraat etti, çoğu yargılanmadı bile. Milliyetçi öğrenciler ağır cezalara çarptırıldı, aylarca hapis yattılar, çoğu okullarını bitiremedi. Kimisinin davası hâlâ Yargıtay'da... Onca olaya rağmen okuldan atılmayıp mezun olan PKK'lılar ne yaptı biliyor musunuz? Akıllı olanları örgütün yönetim saflarına geçti, şiddet eylemlerinde kullanılacaklara da özel eğitimler verildi.

Onlardan bir tanesi olan M.Ç. hiçbir soruşturmaya uğramadan, 2011 yılında Akdeniz Üniversitesi Matematik Öğretmenliği bölümünden mezun oldu. Milliyetçi öğrencilerin sicilini bozup, hapislerde yatmalarına göz yumanlar, PKK'lıları nedense görememişti!

2008 yılındaki olaylarda da ön saflarda olan M.Ç. geçtiğimiz günlerde İzmir Adliyesi'ni basmaya kalkıştı. Hain eylemi, büyük bir kayıp olmadan kahraman polisimiz Fethi Sekin'in çabalarıyla durduruldu.

Ama asıl sorulması gereken soruları bir daha soralım…

Üniversite kampüslerindeki PKK'lılara kimler, neden göz yummaktadır?

Üniversitelerdeki PKK'lıları ısrarla "karşıt görüşlü" olarak tanımlayanlar kime ve neye hizmet etmektedir?

Üniversitelerdeki yapılanmalara göz yumanlar bunun hesabını nasıl verecekler?

Yazarın Diğer Yazıları