İsveç ne yapmak istiyor?

Ne yani İsveç, bir taraftan NATO''ya girmek için Türkiye ile ortak mutabakat imzalıyor ve Türkiye''nin kendisine yönelik beklentileri ortadayken, yine Türkiye''nin bütün ikazlarına rağmen ülkesinde Rus asıllı birinin Kur''an''ı Kerim yakmasına seyirci mi kalıyor?

Düşünmemiz lazım.

Haydi, olay doğal seyrinde gelişti Rus asıllı Rasmus Paludan "ırkçı" veya "Dinci" davranarak "Türk düşmanlığını" içine sindiremedi, dışa vurdu diyelim. Bu durumda İsveç, NATO''ya sırf "demokrasi" aşkı yüzünden girmekten vaz mı geçiyor? Bilmiyor mu bu tür gerilimlerin iç ve dış etkileri olur ve ülkelerin kamuoyunu etkiler.

Elbette biliyor.

Peki, PKK yandaşlarının eylemlerine ne diyeceğiz?

Attıkları her adımın kendilerine sahip çıkan ülkenin (İsveç''in) aleyhine olacağından habersiz körü körüne, üstelik de HDP kapatılmakla karşı karşıya iken, bir de Türkiye''de herkes seçime odaklanmaktayken, atacakları her adımın hem yaşadıkları İsveç''e, hem HDP''nin kapatılmasına yönelik kamuoyunun oluşmasına ve hem de AKP iktidarına yarar sağlayacağının stratejisinden habersizler mi?

Gene düşünmemiz lazım.

Bütün bu gelişmeler bir tarafa, İslam''ın kutsal kitabı Kur''an''ı Kerim yakılıyor ama bütün İslam ülkelerinde derin bir sessizlik hüküm sürüyor. Bangladeş''te bir grup dışında kimseden çıt çıkmıyor.

Daha ne olmalı ki, Müslüman vicdan itiraz etsin?

Bu nedenli sorular ister istemez "yaşanan olayın arkasında bir şey mi var" sorusunu akıllara getiriyor. Ve haklı olarak Kur''an yakan kişinin Rus asıllı olmasından hareketle işin içinde "Rusya''nın (Putin''in) parmağı mı var" diye düşünmemize neden oluyor. Çünkü Rusya''nın ülkesi dışında seçimlere müdahale ettiğine yönelik, ABD''den de şikâyetler var. Ayrıca, Türkiye''nin GAZPROM''a olan doğal gaz borcunun ertelenmesi, Erdoğan lehine bir seçim kıyağı olduğuna dair yorumlar ortada duruyor.

Tüm bu olup bitenler ve çelişkiler bir arada düşünüldüğünde, ister istemez ortaya, Stockholm''de meydana gelen olayların doğal seyrinde gelişmediği, seçim sürecinde Türk kamuoyunu etkileme amaçlı olduğu kanaati oluşuyor.

Şayet durum böyle ise bu çok daha vahim bir duruma götürür bizi. Bu durumda akıllara gelecek soru şudur: Böyle bir gelişmeyi Türkiye''de önceden bilen var mı? Varsa, o kim ve necidir?

Çünkü bu olayda kutsallar kullanılıyor ve dinin en yüce değeri olan kutsal kitap yakılıyor. Şayet bunu önceden bilenler varsa, kutsallara saygısız davranılmasına izin vermiş oluyor.

Bize düşen, şüpheleri aklımızda tutup, bir yere koyduktan sonra, olayların doğal seyrinde geliştiğini varsayarak, kutsallarımıza yapılan alçak eylemi kınamak, mümkünse hesabını sormaktır.

Bunun karşılığı olarak biz de gidip İncil yakacak değiliz elbette. Birileri İsveç''teki gibi böyle bir eylem gerçekleştirmeye kalksa bile, kalkışmayı, "Demokrasinin ve özgürlüklerin, eleştiri hakkının sonucu" olarak da görecek değiliz. Çünkü inanç sistemleri ve kutsallar, bir toplumun, hatta o kutsala inanan diğer toplumların ortak en yüce değeridir. Bu sebepledir ki, asıl özgürlük ve insan hakkının konusu, dinleri protesto etmek değil, din ve inanç özgürlüğüne sahip çıkmaktır.

Stockholm''de Türk büyükelçiliği önünde Kur''an''ı Kerim yakılmasına, başta S. Arabistan olmak üzere İslam dünyası sessiz kaldı. Bu vaziyet alış oldukça dikkat çekicidir.

En azından ve hafifinden, olayı kınadıktan sonra şöyle demeleri beklenirdi: Eğer Türkiye ile bir sorununuz varsa, Türkiye''nin devlet yöneticilerini eleştirecekseniz, bunu bizim de inandığımız kutsal kitabımızla değil, başka eylemlerle protesto edin. Bizim de sizinle ilişkilerimiz bozulsa, ülkelerimizden herhangi biri çıkıp İncil''i mi yakmalı? İktidarların verdiği kararlar, kutsal kitaplardan sorulamaz.

Yazarın Diğer Yazıları