İstihbaratın Şifreleri

Şöyle bir durup düşününce, istihbarat dediğimiz şey hepimize gizemli, biraz da büyülü gelir değil mi? Filmlerde gördüğümüz o ajanlar, şifreli konuşmalar, karanlık sokaklardaki gölgeler…

Aslında bunların çoğu sadece bir hayal ürünü. İstihbarat, öyle aksiyon dolu, her köşeden çatışma çıkan bir şey değil. Daha çok sabır işi. Sessizlikte gizlenen, ucu bucağı olmayan bir sanat gibi düşünün.

Ama nasıl oluyor bu işler? Yani gerçek anlamda, bir bilgi nasıl bulunuyor, nasıl işleniyor ve nasıl bir güce dönüşüyor?

Gelin, birlikte bu görünmez dünyanın içine doğru bir yolculuğa çıkalım…

Bilgiyi Nereden Buluyorsun?

Bunu soran çok olur. Açıkçası, bilgi her yerde. Ama mesele, o bilginin ne anlama geldiğini bulmaktır. Açık kaynak diye bir şey var mesela. Herkesin gözü önünde olan gazeteler, televizyonlar, sosyal medya... "E ama bunlar zaten herkesin bildiği şeyler, ne işe yarar ki?" diye düşünebilirsiniz. İşin püf noktası burada. Herkesin baktığı şeylere bir de sen başka bir gözle bakarsın.

Bir haber ajansı, "Filanca ülke şuraya asker yığmış" diye bir haber yapar. İnsanlar bakar, geçer. Ama istihbaratçı için o haber, büyük bir resmin küçük bir parçasıdır. "Niye asker yığmış? Ne zaman? Hangi birimler gitmiş?" diye sormaya başlarsın. O küçük bilgi, koca bir hikâyenin başlangıcı olabilir.

Bir de insan var tabii. O çok klasik: "Muhbir" dediklerimiz. Ama zannetmeyin ki bunlar hep pahalı restoranlarda gizlice buluşan ajanlar. Çoğu zaman çok sıradan insanlar. Belki bir teknisyen, belki bir otel çalışanı. Onların bildiği küçük bir detay, bazen çok büyük olaylara ışık tutabilir.

Teknoloji Şimdi Her Şey Demek

Eskiden işler çok daha zordu. Sokaklarda iz sürülürdü, telefon kulübelerinde dinleme cihazları takılırdı. Şimdi işin büyük kısmı dijital. Her hareketimiz bir iz bırakıyor. Mesajlarımız, GPS kayıtlarımız, sosyal medya paylaşımlarımız... Düşünsenize, bir fotoğraf karesinde arka plandaki saat ya da masa üzerindeki bir kâğıt, bütün bir operasyonun detaylarını ele verebiliyor.

Bir tehlike var! Teknolojiyle her şeyi bulmak mümkün gibi görünse de, yanlış bilgiye düşme ihtimali de çok yüksek. Mesela biri seni bilerek yanıltabilir, sahte bir belge bırakabilir. Burada devreye insan zekâsı giriyor. Gerçekle sahteyi ayıran şey, o bilgiyi işleyen kişinin becerisidir.

Bilgiyi İşleme Sanatı

Toplamak bir yana, asıl mesele topladığın bilgiyi anlamlandırmakta. Diyelim ki bir ton veri topladınız. Bunları ne yapacaksınız? Rastgele önünüze koyup bakarsanız hiçbir anlam ifade etmez. Ama bir hikâye yazmaya başlarsanız... İşte o zaman resim netleşir.

Biraz bulmaca çözmek gibi. Herkes aynı parçaları görür ama doğru yere koyan kazanır. Bir ülkenin lideri bir açıklama yapar. O sırada bir başka ülkenin askeri hareketliliği dikkat çeker. Bunların arasında bir bağ var mı, yok mu? Kimse size açık açık söylemez. Sizin, satır aralarını okumanız gerekir.

Sonrası Ne Oluyor?

Topladın, işledin, peki sonra? Burada büyük bir soğukkanlılık sergilemeniz gerekiyor. Çünkü bir bilgiyi ulaştırmak, o bilgiyi toplamak kadar hassas bir iş. Yanlış bir karar, krize yol açabilir. Ya da doğru bir zamanda yapılan bir hamle, büyük bir oyunun dengesini tamamen değiştirebilir.

Bir yandan da işin ironisi şu: Bütün emeğin sonunda bazen hiçbir şey olmuyor! Yani sen günlerce çalışıyorsun, topladığın bilgi bir kenara atılıyor. Çünkü bu işin doğası böyle. Her bilgi kullanılmaz, ama her bilgi değerlidir.

Bu İşin Biraz da Felsefesi Var

İtiraf edeyim, beni en çok etkileyen kısmı burası. Çünkü istihbarat, insan doğasını anlamayı gerektiriyor. İnsanlar neden yalan söyler, neden bir şey saklar, neden risk alırlar? Bu soruların cevabını bilmeden, asla iyi bir istihbaratçı olamazsınız. Duyguların bu kadar önemli olduğu bir dünyada, sizin duygularınızı bir kenara bırakmanız gerekiyor. Birine fazla güvenmek ya da fazla kuşkucu olmak, sizi yanlış yönlendirebilir.

Son Söz

İstihbarat, bir satranç oyunu gibidir. Ama bu oyunda taşları göremezsiniz. Rakibin ne hamle yapacağını kestirmeye çalışır, onun zihninde bir yolculuğa çıkarsınız. İşin büyüsü de burada zaten. Sessiz bir odada, basit bir bilgisayar ekranında başlayan bir bilgi, belki binlerce kilometre uzakta bir ülkenin kaderini değiştirebilir.

Ve biliyor musunuz, bu işin en çarpıcı yanı nedir?

Gerçekten iyi yapılmış bir istihbarat faaliyetini kimse fark etmez. Çünkü en iyi hikâyeler, sessizce yazılırlar.

Sen şoförlüğünü yaptırdığını sanırsın, oysa bu kontrol ben de mesajıdır.

***

Not: “Siber İstihbarat / Kapımızdaki Siber Tehlike” tüm kitapçılarda!..

Yazarın Diğer Yazıları