İşte faşizm budur!

Kendisine “Diktatör” dendiğinde suçüstü yakalanmışların haletiruhiyesine bürünen Erdoğan mesela TIR’larda arama yapan savcı ve rütbeliler için, “Bu bir casusluk suçudur” diye “savcılığa” soyunuyor; “Paralel yapı”d iye suçladıkları hakkında, “Şunu yaptılar, bunu yaptılar” diyerek “hükmü” verip “Hâkim”leşiyor!
Özel okullara öğretmenler gönderip, çocuklardan evlerinde Atatürk hakkında neler konuşulduğunu öğrenmeye çalışıyor. Yine çocuklardan “Evinizde ayakkabı kutusu var mı yok mu?” sorusuna cevap arıyor, yetmiyor, “Anne-babanız AKP aleyhine konuşuyor mu?” diye çocukları ebeveynleri hakkında “casusluğa” zorluyor. Bu da yetmiyormuş gibi, yandaş gazeteler, çocuklarına reva görülen bu gestapo hallerine karşı çıktıklarında, “Müfettişler linçten zor kurtuldu” türünden haberlerle milletin gözünde “katil” ilan ediliyorlar. O haberleri okuyanlar gerçeği bilmeseler, demek ki veliler müfettişlere bıçak çekmiş, yumruk vurmuş, kafa atmış, onları yerlerde sürüklemiş diyecek.
Oysa bunların ve bunlara benzer davranışların zerresi yok.
Sadece, “Çocuklarımızı kirli işlerinize alet etmeye utanmıyor musunuz?” deniliyor, işte o kadar...
İşte faşizm böyle bir idare tarzıdır ve bu olaylar ancak diktatörlerin ülkesinde olur.
Sayın Erdoğan kendilerine “diktatör” denilmesinden gerçekten rahatsız oluyorsa ülkesinde bu tür olayların yaşanmasına izin vermemelidir.
Oysa yönettiği ülkede daha da beterleri oluyor. Başka partiler için oy isteyenler “hain” ve “casus” ilan edilirken AKP’ye oy toplamak için propaganda yapmak “Millî Mücadele” olarak değerlendiriyor...
Diktatörlerin ülkesinde de diğer partiler olur amma ötekilerin önü öyle bir kesilir ki, ne gazetelerde, ne televizyonlarda onlarla ilgili tek bir ses, tek bir görüntü göremezsin. Adeta yok sayılırlar. Türkiye böyle değil mi? Kazara bir televizyon kanalında yer alan muhalif partiler bizzat Başbakan’ın telefonu ile yayından kaldırılıyorsa bu ülke demokrasinin mi yoksa faşizmin mi yaşandığı bir ülkedir?
Keşke bu kadarla kalsa!
Acıktığı için simit çalan, nefsi çektiği için baklava aşıran çocukların beş yıl, yedi yıl hapis yattığı bir ülkede evlerinde içleri milyar dolar tutan euoralar, dolarlar dolu para kasaları ve para sayma makineleri bulunan ve alınan rüşvetler mahkeme kararı tapeleri ile ortaya konulmuş Bakanlar, Başbakan ve oğlu, hâkim karşısına bile çıkartılamıyorsa bu ülkenin yönetimi demokrasi midir, faşizm midir? Bu ülkeyi yönetene “demokrat bir lider” demek mi iftiradır, “diktatör” demek mi?

***

BİR KİTAP: Kastamonu Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Sayan ona yakın kitaplarının arasına “Bize Göresi” sini de eklemiş. Kastamonu mahalli basınında yer alan köşe yazılarından seçmelerden oluşan “Bize Göre” yi okuduğumuzda Mehmet Sayan’ın “bir vefa adamı” olduğuna bir defa daha şahit oluyoruz. Yine “Bize Göre” yi okudukça görüyoruz ki Sayın Sayan, Kastamonu’ya ait her şeyi, içinde Kastamonu geçen her şeyi, içinden Kastamonu geçen her yüreği Kastamonu’nun ekmeği gibi, suyu gibi, buram buram tarih kokan toprağı gibi seviyor. İşte bu sevgi dolayısıyla Kastamonu ve Kastamonu’yu sevenler de onu seviyor.

Yazarın Diğer Yazıları