İşte çürüme tam olarak bu
Güzelim ülkeyi ne hâle getirdiler. Batırdıkları devlet kurumlarının kanayan, kangrenleşen, iltihapları dışarı saçılan yaralarından, önce kendileri tiksiniyor. Hâlbuki bu devlet, bunlar iktidar olana kadar böyle değildi. Bürokrasinin taraflı olarak siyasallaştırılması, belli cemaat ve tarikatlar ile belirli ideolojilere tahsis edilip siyasal çeşitliliğin ve liyakatin ortadan kaldırılmasının doğal sonucu işte budur.
Ankara’da Emniyet bürokrasisinde fırtına esiyor. Ayhan Bora Kaplan’ın yönettiği suç örgütüne İçişleri Bakanı’nın değişmesiyle birlikte operasyon düzenleniyor. Örgütün lideri dâhil kadrosundan pek çok kişi tutuklandıktan sonra Kaplan’ın yardımcısı olan kişi, itirafçı olarak gizli tanık yapılıyor. Bu olaydan sonra işler tersine dönüyor. Ayağında elektronik kelepçe olan adam, kelepçe yokmuş gibi gün içinde istediği yere giderken, birden yurt dışına kaçıyor. Oradan bir youtube kanalına konuşuyor. Bu konuşmasında, Ankara emniyetinin bazı yetkililerin kendisinden, içinde bazı bakanların da olduğu önemli isimler hakkında suçlama yapmalarını istediğini söylüyor.
Bu gelişme üzerinde özel bir hassasiyet göstermesi gereken iktidar medyası, durmuyor. Günler sonra olaya el atıyor.
Derken ortaya iktidara karşı operasyon çekildiği haberleri yansıyor. Cumhurbaşkanı, Adalet Bakanı ve MİT Başkanı’nı çağırarak özel bir toplantı yapıyor. İçişleri Bakanı, “iktidara ve Sayın Cumhurbaşkanımıza operasyon” yapılmak istendiğinden söz ediyor. Bundan sonra hareket başlıyor.
Olup bitenin kısa özeti bu.
Konuyla ilgili olarak bakın Bahçeli ne diyor:
“Bugünlerde iç işgal cephesinde toplanıp aynı zamanda emniyet ve yargı içine yuvalanmış soysuz ve kripto çetelerin yeniden Türkiye üzerinde hesap yaptığı görülmektedir. Bu kan içen vampirlerin aklını başına alması, etrafımızda iftira ve ihanet duvarı örmeye kalkışmalarının ağır sonuçları olacağını bilmeleri, akıbetleri için 15 Temmuz gecesine dikkatle bakmaları ikaz ve ihtarımdır. Ayranımızı kabartmasınlar, sabrımızı taşırmasınlar.”
Sözünü ettiği vampirlerin kimliğini, adresini, öncekilerle şimdikiler arasındaki bağıntıyı tam olarak ortaya koymasa da, bu sert açıklamalardan “15 Temmuz gecesine dikkatle bakmalarını” istediği ve konuşmasının bir yerinde de “17-25 emniyet ve yargı ortaklı darbe girişiminin tekrarını planlayanlar”dan söz ettiği anlaşıldığına göre, meseleyi, FETÖ’ye bağladığını söyleyebiliriz. Lakin meseleyi başka din gruplara dayandıranlar da var. Hâl böyle olunca, insan ister istemez düşünüyor.
Devlet bu hâle nasıl getirildi?
Güvenlikten sorumlu devlet bürokrasisi, neden bir güvenlik sorunu hâline geldi ya da getirildi?
Türkiye’de her şey tersine çalışıyor?
Adalet beklediğimiz kurumdan adaletsizlik çıkıyor.
Güvenlik beklediğimiz kurumda öyle bir kadrolaşma meydana geliyor ki, kurumun kendisi güvenlik sorununa dönüşüyor.
Yargıtay’da bile başkan seçemeyecek hâle gelen/getirilen bir Türkiye’de yaşıyoruz. Bu ne demektir biliyor musunuz? “Kokmaz” denilen tuzun koktuğunun ta kendisi demektir.
İşte bunun adına çürüme diyoruz.
Devletin, bürokrasinin, adaletin ve en başta da siyasetin çürümesi.
Eğer öyle olmasaydı, her şey yasalara uygun, yasaya göre ve tam zamanında yapılsa ve devlet buna göre rasyonel yönetilseydi, devletin bürokrasisinin bizzat kendisi güvenlik sorunu yaratmayacaktı.
Boşuna liyakat demiyoruz.
Boşuna işi ehline verin denilmiyor.
Çünkü bu ehil kişinin cemaati, tarikatı, ideolojisi ve partisi değil, yeterlikleri, ehliyeti, işin üstesinden standartlara uygun olarak gelip gelemeyeceği önemli kabul edilecekti. Bunun sonucu olarak da devlet bürokrasisi, hiçbir grubun, cemaatin, tarikatın veya ideolojinin tekelinde olmayacaktı. Devlet, yetkin ve yeterlikli her görüş ve ideolojiden çeşitliliğin görev yaptığı bürokrasiye sahip olacaktık. İl müdürü sağcı ise yardımcısı solcu, şube müdürü muhafazakâr biriyse, bir diğeri farklı bir görüşten olacaktı. Kurumda esas olan, kurumsal disiplin, statü, hukuksallık ve performans olacaktı.
Böylece kimin kimden olduğu değil, yasal uyum ve disiplin öne çıkacaktı.
Şimdi şikâyet edip ağlayanlar, kendilerine operasyon çekildiğini söyleyenler, verdikleri tavizleri görmezden geldikleri, sınavlarda yaptıkları kayırmaları ve torpilleri düşünsünler.
17/25’ten tutunuz da 15 Temmuz kalkışmasına kadar her kim ne yaptıysa, bunu siyasetin, yasaları arkadan dolanması sonucunda yaptı. Efendim operasyon çekiliyormuş. Almanya’da, Fransa’da, en küçük devlet Hollanda’da niye kimse operasyon çekemiyor acaba? Çünkü orada her şey yasaya göre, yasa tarafından, mümkün olduğu ölçüde kurumsal çıkara ve rasyonel gerçekliğe göre yapılıyor ve yönetiliyor da ondan.
Siz de yapın. Elinizden tutan mı var?