İstanbul'da leylak zamanı

Erguvanlar, Dersaadet'in sembolü kabul edilir. Bu kısa ömürlü çiçekler açtığı zaman İstanbul'u denizden seyretmek muhteşemdir. Dünyanın en güzel şehrine hâkim olan erguvan rengidir. Yıllar içinde bu bitkilerin azaldığı fark ediliyor. Yine de yeni dikimlerle egemenlikleri sürdürülüyor.

Daha önce de yazmıştım. Kenan Işık'ın "en güvenilir insan" anketlerinde liste başı olduğu yıllardı. Aynı kuruluşta çalışıyorduk. Girişte onun yeri, ikinci katta benim odam vardı. Fırsat buldukça fikir jimnastiği yapardık. Genelde bu benim yerimde olurdu. Yine bir gün geldi ve mutlu bir şekilde güvenilirlik konusunu açtı. "Bunu ne şekilde hayata geçiririz" diye sordu. Fazla düşünmeden "siyasete atılmakla" dedim. Aklı yattı. Kuracağımız partinin adı üstünde durarak başladık. İsmini kısa sürede koyduk; İtimat. İlk aklımıza gelen aslında Güven olmuştu. Bunun merhum Turhan Feyzioğlu'yla bütünleştiğini hatırlayıp benzeşen isme döndük; İtimat Partisi.

Birlikte

Sıra ambleme gelince, ilk teklifi Kenan yaptı. Erguvan çiçeği. Söze de "Rengi güzeldir. Ayrıca İstanbul'un sembolüdür" diye girdi. Ben de "Kısa ömürlü ve yılda bir defa açar" dedim yine de kabul ettim.

Bu işi teoriden öteye götüremedik. Sebep de benim yapı olarak politikayı sevmememdi. Keşke sevgili kardeşim bugün ayağa kalksa, yemin ediyorum siyasete soyunmak için bir saniye tereddüt etmem. Ne çare, artık imkansız gibi.

Diğer çiçekler

Asırlardır İstanbul'un süsü olmuş epey çiçek vardır. Yediveren gülleri, mis kokulu filbahriler bunlardandır. Bu ikiliye leylakları ekleyebiliriz. Odunsu çalı ya da ufak ağaç şeklindeki bitkiler çiçeklerini tam bu günlerde açarlar. Tek tek değil, salkım halindedirler. Minicik çan şeklinde küçük dört dişlidirler. Bitişik ve taç yapraklıdırlar. Dikkat edince silindirik boruyu andırdığını fark edersiniz. Eğer çevrenizde varsa, kokusunu metrelerce uzaktan alırsınız. Adını isminden alan leylak rengidir. Beyazı, mavisi, kırmızımsı olanları da bulunur. Nasıl laleler İstanbul'dan Avrupa'ya götürülmüşse, leylaklar da aynı yolla kaçırılmıştır. Yakın zamana kadar park ve bahçelerde bolca görürdünüz. Tabii genelde yaşlıların bulunduğu evlerin teraslarında da.

Aile tutkusu

Bizim beceremediğimiz sahip çıkmayı geçen asrın başından beri Fransızlar başta Avrupalılar edindi. Böylece günümüzde bütün kış boyunca "Çiçekli Leylak Dalı" bulmak mümkün. Babamın görev yaptığı kentlerde oturduğumuz lojman ve evlerin önlerinde hep leylaklarımız oldu. En çok da Fener'deki yerimizde.

Büyüklerimin severek yaptıkları meşgaleler arasında çiçekler de vardır. Yemek tutkusundan, hayvan sevgisinden dahi önde gelirdi.

Aynı tutkuyu komşularımızda da görürdük. Şimdi ikamet ettiğimiz çevrede maalesef bu yok. Hatta apartmanın bahçesine diktiğim leylakları söküp götürdüler. Maalesef böyle bir nesil geldi.

Leylak fırçası

Eskiden camekânlı koku satıcıları vardı. Kimi malzemelerini bunlar da satarlardı. Nispeten büyük kaplardan minik şişelere aktarıp alıcıya verirlerdi. Bu işlemi özel şırıngalarla yaparlardı. Bunlara şimdilerde bir iki cami önünde rastlayabiliyoruz. Genelde koku çeşitleri kalmadı. Tek malzemeye döndüler, hacıyağı. Yani gül kökenli. Benim şimdi sözünü edeceğim en az 60 sene öncesinden. Tekerlekli bir koku satıcısı gördüm. Yanına yaklaştım. "Neler var" diye sordum. O da leylak tavsiyesinde bulundu, kokusu kolay uçmaz dedi. Küçük bir şişe aldım. Daha yolda başladım sürmeye. Babam işten geldiğinde, havayı şöyle bir kokladı ve bana döndü; "senden mi geliyor?" diye sordu. Ben de çekinerek hafif bir sesle "leylak" dedim. Güldü ve başladı konuşmaya "Bak oğlum. Güzel kokmak dinimizin de emridir. Önce banyonu yapacaksın. Temiz olacaksın. Ondan sonra sana yakışan kokuyu seçip kullanabilirsin. Leylak erkekler için değildir. Bayan kokusudur. Senin süreceğin iki şey var. Biri Eyüp Sabri Tuncer'in limon kolonyası. Öteki Rebul Eczanesi'nin lavantası." Bu uyarı hiç aklımdan çıkmaz. Rahmetli babam da aynı formülü uygulardı. Ceketinin kibrit cebinde saydıklarımdan biri mutlaka bulunurdu. Özel kapaklı küçük şişelerdekini taşırdı. Bittikçe de, büyükten doldururdu. Onun bu isteğine ne kadar uydum derseniz en fazla 10 yıl. Kendi paramı kazanmaya başladıktan sonra gelsin Mösyö Givenchy'ler, gelsin Eau Savage'ler. Tabii erkekler için imal edilenler. Şimdilerde ise eskiye döndüm. Buzdolabında Eyüp Sabri'nin çalışma odamda Rebul'ünkiler bulunuyor...

Yazarın Diğer Yazıları