"İsrail’e cihat, ABD'ye biat"

Ahmet Davutoğlu, AB Dışişleri Bakanları ile görüştükten sonra yaptığı açıklamada, “Tarih öyle akıyor ki herkes doğru yerde durduğu zaman geleceği planlayacak. AB’nin doğru yeri Türkiye’yi entegre etmektir” dedi.
İşte temel yanlışlık bu zihniyetten kaynaklanıyor.
Tarih akıyormuş! Nereye doğru akıyor? Kendi kendine mi akıyor? Yoksa tarihin belirleyicisi var mı? Var ise siz de yelkeninizi o güçlü rüzgara göre mi ayarlamalısınız yoksa rüzgârı başlatan siz mi olmalısınız?
Rüzgârı siz başlatırsanız, herkes yelkenini size göre ayarlar. Yani siz etken olursunuz! Bugünkü gibi edilgen değil!

***

Davutoğlu, “Türkiye’nin doğru pozisyonu da bir taraftan AB ile entegrasyonu gerçekleştirmek, bir taraftan da tarihi derinlik taşıdığı bütün coğrafyalarda etkin güç haline gelmek ve bunlar da birbirine alternatif değil. AB yaşanan her olaydan sonra Türkiye’nin stratejik değerini bir kez daha anlıyor” sözlerini de kullandı!
Oysa AB ile entegrasyona girmiş bir Türkiye’nin tarihi derinlik taşıdığı coğrafyalarda etkin olması fiilen mümkün değildir. Çünkü Avrupa Birliği, o coğrafyaları sömürmek için kurulmuştur. AB’nin varlık sebebi budur.
Dolayısıyla bütün bu söylemler boş laftan ibarettir.

***

Davutoğlu, “Eğer İsrail şu günkü tutumunu sürdürürse Arap Baharı kendi otoriter rejimlerini tartışırken aynı anda güçlü bir İsrail karşıtlığını da bugünün gündemi haline getirecek. Çünkü şu anda bölge realitesini anlamayan kendi iç realitelerini bile anlamaktan aciz bir yaklaşım sergiliyor İsrail Hükümeti. Başka bir ülkede olmuş olsa aşırı ırkçı görülebilecek görüşler bugün İsrail Hükümeti’nde var” dedi.
Davutoğlu’nun İsrail Hükümeti’nin ırkçı politikaları ile ilgili tespiti doğru da “Arap Baharı” , nasıl olacak da İsrail karşıtlığını bugünün gündemi haline getirecek onu anlamak mümkün değil. İsrail karşıtlığı, Arap ülkelerinin tamamında var zaten. Arap Baharı ise Büyük Orta Doğu projesi gereğince, İsrail’i ve bu coğrafyadaki çıkarlarını korumak isteyen ABD’nin Türkiye’yi de kullanarak tezgâhladığı, halkları ayaklandırmaya dayalı bir senaryodur. Türkiye’nin dış politikasını tespit edenler, bu senaryoda eş başkanlık görevi gereği, taşeronluk rolü üstlenmiştir.
“Arap Baharı”, İsrail’in çıkarına değil midir? Suriye’deki rejim çökerse, ülke iç kargaşa sonucu bölünürse, bundan İsrail’in çıkar yok mudur?
Hem Türkiye, füze kalkanını kimin çıkarı için kabul etti? İran füzelerine karşı yine İsrail’i korumak için değil mi?
Bu durumda, asıl kendi iç realitelerini anlamaktan aciz bir yaklaşım sergileyen kimdir?
Dr. Ceyhun Balcı, Türkcelil.com’da yayınlanan yazısında “İsrail’e cihat, füze kalkanına biat” başlığını kullanmış. Mahiye Morgül de Ceyhun Balcı’ya atıf yaparak, “İsrail’e cihat, ABD’ye biat” demiş. Konu bu kadar nettir..
Bir defa, Büyük Orta Doğu Projesi’ni, Yahudi asıllı tarihçi Bernard Lewis, İngiliz raflarından indirmiş ve Amerikan çıkarlarına göre yeniden düzenlemiştir.
Bugünkü ABD Başkanı Obama ve Dışişleri Bakanı Hillary Clinton dahil, Amerika’yı yönetenler, “Dış politikada birinci önceliğim her zaman İsrail’i korumak olacaktır” ifadelerini seçim kampanyalarında kullanmışlardır..

***

CHP İstanbul eski Milletvekili Şükrü Elekdağ da “Amerika’nın ve müttefiki olan İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini bombalama planı vardır. Türkiye NATO strateji çerçevesinde İran’ın batının temel düşmanı olduğunu kabul etmiştir. Tehdit oradan geliyor” diyor..
İsrail ile niçin göstermelik niza çıkarılıyor o halde?
Türkiye’de AKP’ye oy veren kitlelerin desteğinin devam etmesi için elbette!
Yani, kitleleri aldatmak ve kandırmak için!

Yazarın Diğer Yazıları