İsli, dostlu, Ezherli Erzurum
"Türkülerinden emdim/ilk sende sevdim/dünya görüşümün harcı karıldı/sözüme öz kattın yarenliklerde (…)Ey şehir kutlu şehir!/Yirmi yılımın güncesi şehir./Dostların dilindeysem/ve iki sözümün birisi sensen hâlâ/izin kalmıştır yüreğimde/sık sık kutsanan ölümsüz anıt."
1981 yılında ayrıldım ilkokulu, ortaokulu, lise ve üniversiteyi bitirip çeşitli görevler yaptığım Erzurum'dan. Ayrıldım ve pek seyrek gider oldum, soğuttum arayı.
Geçen hafta uçakla Kars'a indim, Sarıkamış'a geçtim, oradan da Erzurum'a...
Kardeşim Macit arabasıyla gelip aldı beni, biz Hasankale'ye varmıştık ki, beni çok seven, benim de çok sevdiğim usta gazeteci Süreyya Çarbaş aradı, öğlen yemeğine davet etti. Süreyya reddedilir mi? Gittik, cağ döner yedik, özlem giderdik. Yedik de, cağ dönerin eti Balıkesir'den gelmekteymiş. Türkiye'nin en geniş ve verimli otlaklarından birinin olduğu Erzurum'da hayvancılık işte bu durumda...
Yemekten sonra, çay, sohbet ve o özlediğim "yarenlikler"... Bu yarenlikleri ettiğim dostların kimilerinin adını anayım şimdilik (anamadıklarım beni bağışlasınlar), sonraki günlerde onlardan dinlediklerimden çok yazacaklarım olacak.
Süreyya Çarbaş kardeşimin, yıllarca birlikte gazetecilik yaptığı arkadaşı, gazeteciliğin Erzurum'daki pirlerinden Kadir Sabuncuoğlu vardı. Horasan İlçesinin eski Belediye Başkanı, birikimli aydın Dursun Şen vardı. İttihat ve Terakki Partisi'nin Erzurum İl Başkanı ve fedaisi Mezararkalı Mevlüt Ağa'nın torunu Hakkı Mezararkalı Ağabeyim vardı. O Mevlüt Ağa ki, Erzurum Ilıca'da Büyük Atatürk'e "Bu milletle neler yapılmaz ki?..." dedirten adamdır. Ve Şimşek Akpınar dostuma ziyaret, Sırrı Akçayır kardeşimle telefon görüşmesi...
Macit mezun olduğum Erzurum Lisesine ve Atatürk Üniversitesi'ne de götürdü beni. 1889 yılında kurulan bu lisede 1963-1966 yıllarında okumuştum. Spor salonuna Raif Akbulut hocamın adının verilmesine çok memnun oldum. Raif Hoca, 1948 Helsinki Olimpiyatlarında Türkiye'yi temsil eden millî güreşçilerden biridir, Güreş Federasyonu başkanlığı da yapmıştır. Bu lisede beden eğitimi öğretmeni ve müdürlük görevlerinde bulunmuştur uzun yıllar.
Atatürk Üniversitesi ise beni düş kırıklığına uğrattı. Kendimi El-Ezher Üniversitesi'nde sandım. Rektör Ömer Çomaklı, göreve başlar başlamaz, gazeteci dostumuz Öztürk Akkök'ün "Erzurum'dan Haberler" adlı web-gazetesine demeç verip şunları demiş: "Ben Millî Görüşü temsil ediyorum. Beni göreve getiren Sayın Cumhurbaşkanımın gösterdiği hedefe varmak en büyük emelimdir."
Demiş ve bu üniversite dünya ve Türkiye bilim sıralamasında hızla gerilere düşmeye başlamış.
Bir üniversite daha kurulmuş Erzurum'da, teknik üniversite, fakat fakültelerinin teknikle ilgisi yok: "Edebiyat, Beden Eğitimi, İktisadi ve İdari Bilimler"...
Ve hava kirliliği... Palandöken Kayak Tesislerinden şehre bakınca, şehrin üstünü simsiyah bir tabakanın kaplamış olduğunu görüyorsunuz. Şehir geceleri is kokuyor, zehir saçıyor. Şehirde doğal gaz var, ancak bedava fak-fuk-fon kömürü yakmak daha kârlı... Hastaneler Caddesi'nde bir levha gözüme ilişti: "Doğu İlleri Temiz Hava Bölge Müdürlüğü". Güler misin, ağlar mısın?
Erzurum'un hali bu işte...