İşlem yapılmayan radar raporları!..
Ege, Yunan gölü haline geldi...
Adalarımız, topraklarımız yıllardır işgal altında. Yönetenler, kılını kıpırdatmıyor.
Akdeniz ha keza!..
Saatler, dakikalar, saniyeler içinde istediklerini istedikleri biçimde paketleyip geçirebiliyorlar. Sadece onların doğruları doğru!..
Sis perdesini sıyırıp, gerçekleri aktarmak iğne deliğinden geçmek gibi... Iskalarsanız, "ya bir dakika dur bakayım", "hele bir gün geçsin bakalım", "şunu da bekleyelim. Bunu da bekleyelim" derseniz, çook geç oluyor. İş işten çoktaan geçmiş oluyor!..
"Post reality" yani; "gerçek ötesi" dönemi yaşıyoruz. Mutlak iktidar, neyi nasıl izah ederse o!.. Koltuk değnekleri, her şart ve koşul altında nasıl desteklerlerse öyle!.. Havuz medyası ne derse o!.. Tetikçiler, kimi, neyi infaz ederlerse, eyvallah aynen öyle!..
Televizyonlardaki yemek programlarına aval aval bakıp, meşhur gurmenin ağız şapırtılarını seyredip, hayatta ağzınıza almadığınız, tadına bakmadığınız bir yemeği sırf o öyle dedi diye, "gerçekten çok lezzetliymiş. Ben hayatta böyle bir yemek yemedim" demek gibi. Veya tam tersi!.. Hiç tatmadığınız bir şeyi gurme efendi "aman ne rezil bir şey" dedikten sonra tiksinti ile bakmak gibi!..
Konuyu dağıtıyorum galiba... Sadede geleyim;
Hasta yatağımdan kalkıp geldim. Mevsim şartlarının meşhur hastalığına yenik düştüm. Bir saniye daha kaybetmemek için büroya gelip klavyenin başına geçtim. Serpil hanımın ıhlamur takviyeleri bile cümleleri toparlamaya yetmiyor. Azmettim!.. İyileşeyim de sonra yazayım dersem, 2 gün sonra yazsam desem... Vicdanım bırakmıyor!..
Son günlerde, TBMM'de başkanlık tiyatrosu oynanırken, Ege'deki adalarımızın Yunan işgaline, Kıbrıs'ın Cenevre görüşmeleri adı altında nasıl elimizden alınmaya çalışıldığına, Fırat Kalkanı operasyonundaki gerçeklere ağırlık verdik. Ege'deki, Yunan küstahlığına ve buna karşılık Türkiye'yi idare ettiklerini iddia edenlerin sergilediği vurdumduymaz tavrın TSK'da yarattığı rahatsızlıkları çok yakından bir kez daha dinledik. Edindiğimiz yeni bilgiler ışığında izlenimlerimizi, şöyle aktarabilirim.
* Radar istasyonlarında görev yapan subaylarımız Ege bölgesinde cereyan eden olaylardan son derece rahatsız.
* Yunan Savunma Bakanı ve Yunan Silahlı Kuvvetleri komuta kademesinin sık sık işgal edilen adalarımıza helikopterlerle gittiklerini söylüyorlar.
* Bu durumun, hava sahası ihlalleri ile birlikte Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezine düzenli olarak rapor edildiğini ancak konuyla ilgili hiçbir işlem yapılmadığına dikkat çekiyorlar.
* Buna karşılık, Türk hava sahasında veya uluslararası hava sahasında uçan uçak ve helikopterlerimize Yunanistan tarafından sürekli taciz veya önleme yapıldığını kaydediyorlar.
* Bu durumun ve sessiz kalınmasının kendilerinde büyük moral bozukluğuna yol açtığını da açıktan söylüyorlar.
"Yakın bir zamanda Yunan Genelkurmay Başkanı savaş uçağının içinde hava sahamızı gözümüze soka soka ihlal etti de ne oldu" diyeceksiniz. Haklısınız demeyeceğim!.. Söyleyecek, yazacak çok şey var.. Ama bu pis hastalıkta bu kadar oluyor.
İktidara, onun koltuk değneklerine yalakalık yapan yalamaların son günlerde, sosyal medya üzerinden artırdığı hakaret ve tehditleri aynen iade ediyorum. O tehditleri, savcılığa bildirmem için görüntüsünü alıp bana yollayan değerli okurlarıma teşekkür ediyorum. Çukurlar, elinizden geleni ardınıza koymayın!.. Bu vesile ile bir kez daha tekrar ediyorum, "it ürür kervan yürür."
Türk'ün duası bana yeter...