İslam'ı sarsan asıl bağnazlık!..
Bağnazlığın "darbe"ye kadar ulaşan sarsıcı yıkımlarına rağmen, toplumun bilinçaltına halen ağır taarruzlar yapılıyor bu ülkede...
Paslanmış demirden damlayan zehirli sular gibi bir algı yaratma operasyonu ne yazık ki sözde dindarlık üzerinden dayatılıyor ki, sonuçta utanç verici manzaralar çıkmaya devam ediyor!!!
İsmet Özel adı "eski solcu"nun yıllar önce yaptığı, "Müslüman'ın ilk vazifesi terörist olmaktır, kafirler Müslümanlardan korkacaktır" şeklindeki saçmalığı nasıl "sevgi dini" olması gereken "İslam'ın terörle yanyana getirilmesi"nde kullanıldıysa ve El Kaide türevleri de benzer düşüncelerden yola çıktıysa, din üzerinden dayatılan bağnazlıklar toplumu başka açılardan da zehirlenmekten öteye gidemiyor...
Evet; bağnazlığı ideolojiye çevirmeye çalışan zihniyetlerin İslam dinini erozyona uğratma çabaları ne yazık ki siyasallaşan dinciliğin yükselişi ile birlikte iyice kontrolden çıktı...
Her yanlışı ve her rezaleti sözde "din" üzerinden örtmeye çalışan zihniyetin Türkiye'yi ne hale getirdiğini görmek için memleketin son 20 yılda yaşadığı rezaletlere bakmak da yeterli oluyor;
Belediyelerde hırsızlık almış başını gidiyor, rüşvet-yolsuzluk skandalları cemaatlerle iktidarları birbirine düşürüyor, tarikat- cemaat ilişkisinin kucağına oturan siyasal iktidarlar memleketin yağmalanmasına göz yumuyor ve tüm bunlar ne yazık ki sözde dincilik kisvesiyle kapatılmaya çalışılıyor...
İşte medya holdinglerini ve sanayi imparatorluklarını din sömürüsü üzerinden yaratan tarikat ve cemaatlerin daha sonraları nasıl bir "tehdit" ve tehlike yarattığını görmek için 15 Temmuz 2016'da memleketi kan gölüne dönüştüren FETÖ "darbe"sine bakmak yetiyor...
Bu yapı ve sonrasında çıkan ilişkiler halen devlet ve bürokrasideki kirliliği hasıraltı ederken; tarikat cemaat yurtlarında tecavüz- taciz vakalarını, cinayetleri, intiharları ve sözde "yangın"larda yaşanan katliamları hiç kimse unutamıyor...
Ne yazık ki laik devletin bertaraf etmesi gereken molla-medrese yapılarında yaşanan rezaletler, yine bağnazlığın utanç verici örtüsü ile kapatılmaya çalışılıyor...
Velhasıl; IŞİD- El Kaide ve türevleri nasıl İslam dinine zarar verdiyse, tarikat ve cemaat yapısı altında holdingleşirken Müslümanları sömüren zihniyetler de işte o kadar zarar veriyor... Hem de sözde "fetva"cılık furyalarıyla!!!
Kurban, haram ve çelişki!..
AKP iktidarında; yandaş- candaş furyasında, liyakatsız kadroların devletin en ücra köşelerinde palazlandığı, FETÖ "darbe"ciliğine rağmen cemaat ve tarikatların bakanlıklara sızmasına halen göz yumulduğu bir dönemde, toplumu İslam'ın en güzel yanları ile uyarması- yönlendirmesi gereken Diyanet İşleri ne yapıyor acaba?..
İşte oradan son yıllarda çıkan sözde "fetva"lar da inanç üzerinden erozyon yaratmaya devam ediyor, başkalarını cesaretlendiriyor!..
Unutulmasın ki; küçük yaşta çocukla evlenmeyi caiz görenlere, tarikat ve cemaatlerdeki rezaletleri örtbas etmek için saçmalayanlara sessiz kalan Diyanet'in yetkilileri, Atatürk düşmanlarını hasta yataklarında ziyaret ederek infial yaratmaktan öteye gidememişti!..
Heyhat!.. Siyasal bağnazlığın olabildiğince dayatıldığı bir dönemde, dinin bu kadar zarar görmesi ve Diyanet'in de hep sessiz kalması, üstelik tuhaf fetvalarla kafa karıştırması dehşet verici bir çelişki değil mi?..
İşte milletin kafasını karıştıracak bir sözde fetva da yine Diyanet kaynaklı;
Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Mehmet Kapukaya, Akit adlı şeriatçı gazeteye şu tuhaf açıklamayı yapmış;
"Duyarlı bir Müslüman Allah'ın yasakladığı alkolün ya da haram maddelerin satıldığı bir yerden alışveriş yapmaz... Müslümanların Cenab-ı Hak'kın yasakladığı bir şeye parasal anlamda destek olmaması lazım..."
Diyanet'in en önemli kurumunda üye olan bu zatın Kurban Bayramı öncesi yaptığı bu açıklama saf Müslümanların kafalarını karıştırmaktan, çelişki ve tepki yaratmaktan öteye gidemez...
Ancak biz hem bu Din İşleri Yüksek Kurulu üyesine hem de farklı kesimlerden gelen tuhaf, çelişkili, ötekileştirici fetvalara inanarak İslam'ın gerçeklerinden uzaklaşan yurttaşlara, aslında nerelerden, hangi haram ve çelişkilerden uzak durmaları gerektiğini gösteren bazı örnekler vermek zorundayız...
Fetva bekleyen çıkmazlar!..
Konu madem "haram sayılan yerlerden alışveriş yapmamak" ve destek vermemek o zaman şu örnekler kesinlikle kaçınılmaz oluyor;
- Duyarlı bir Müslüman hırsızlığı, yolsuzluğu-rüşveti legalleştiren siyasi partilere oy veremez, arka çıkamaz, destekleyemez...
- Duyarlı bir Müslüman taciz- tecavüz rezaletleri ile skandallara sahne olan tarikat ve cemaatlere kurban bağışlayamaz, yardım yapamaz, mürit olamaz...
- Duyarlı bir Müslüman, Bursa'da olduğu gibi, "bademleme" adı altında ahlaksızlığı dayatan sözde şehylerin-hocaların hücrelerinde dolaşamaz, evlerine giremez, onları toplumda barındıramaz...
- Duyarlı bir Müslüman, molla-medrese hattında kendi ekonomilerini yaratarak insanları sömüren tarikat holdinglerinin tuzağına düşemez, onları büyütüp besleyemez...
- Duyarlı bir Müslüman sözde "din" adına örgütler kurarak, intihar saldırılarıyla yalnızca Müslümanları katleden terör örgütlerine karşı susamaz- boyun eğemez- duyarsız davranamaz...
- Kuran'ı rehber edinen duyarlı bir Müslüman, televizyonlarda şov yaparak "yanmaz kefen" ve terlik pazarlayan, bu sırada karşılıklı hakaretler eden sözde "molla"ların, "efendi"lerin "rant" tuzağına düşemez, onları palazlandıramaz...
Evet; şimdi sormak lazım, siyasal dincilik üzerinden saf Müslümanların kullanıldığı- horlandığı- sömürüldüğü ve zaman zaman da, FETÖ'de olduğu gibi, "darbe" tuzaklarına sürüklendiği bir dönemde, gerçek din adamları yukarıdaki örnekleri fetva halinde duyurabilecekler mi acaba?.. Var mı o cesaret?..
Okurlara not; Yarın başlayacak Kurban Bayramı'nın tüm okurlara huzur ve mutluluk getirmesini diliyorum... Nice güzel bayramlara...