Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

İslamcıların cihat maceraları

Arap coğrafyasında aşiret gücüne bağlı örgütlenme metodları olan İslamcıların Türkiye'de cemaatlerin kontrolünde bulunmakla beraber kendilerine özgü tarzları yoktur. Medrese kültüründen geleneksel davranış biçimleri 60'lı yılların sonu ve 70'lerde sosyalist örgütlenmelerden esinlemelerle devam ederken Hizbullaha evrilip yasadışı hale dönüşenlerde olmuştur. İslamcı-ihvancı ideolojinin kabesi Mısır'daki El-Ezher Üniversitesi olmakla birlikte kurmay yönetimi Londra merkezlidir... İhvan ya da "Müslüman Kardeşler"in Türkiye'de zemin bulması 70'lere dayanır. Sosyalistler, Suriye'deki Filistin kamplarını tercih ederken, İslamcılar Mısır ve Suudi Arabistan'ı tercih etmişlerdir. Sosyalistlerle örtüştükleri model, amip gibi bölünerek çoğalacaklarına inanırlar. Bir tarikat ya da dergahın 40-50'ye kadar farklı kolu vardır.

Bu yazıda maksat akademik tesbitler yapmak olmadığı gibi kısa hatırlatmalarla İslamcıların cihatcılık maceralarından notlar çıkarmaktır. Sovyetler Birliğinin 70'li yılların sonunda Afganistan'ı işgalinden hemen sonra İslamcılar arasında "Cihat Modası" türedi. Bir takım macera ruhlu gençler gizlice Afganistan'a geçip farklı aşiretlerin silahlı gruplarında yer alarak İslam adına cihat ettiğini sandılar. Afganistan'da, özellikle dağlık kesimlerdeki hayatın zorlukları ve etnik kimliklerdeki farklılıklar o gençleri bir müddet sonra hayal kırıklığına uğrattı. Türkiye'de yakınları oradaki kayıpları için "Şehit oldu" diye övünç duyarken, pişmanlıklarına dair mektupları ve günlüklerinin çoğu yurda gönderilmedi. Gazeteci olarak bazıları ile görüştüm hemen hepsi kimliklerini gizledi. Rus ordusunda bulunan Türkçe konuşup namaz kılan Türk kökenli Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan kökenli askerlerin bulunmasına çok şaşırdıklarını ancak başlarındaki mollaların "Hepsi kafir" fetvasını kabullenmekten pişmanlıklarını vurguladılar. Yıllar sonra Türk Cumhuriyetleri seyahatlerimde Rus Kızıl Ordusu ile Afganistan'daki savaşa zorunlu olarak katılanlarla da röportaj yaptım. Büyük çoğunluğu geri hizmet de görev yapmış. Mutfak da patateş-soğan soymuş. Azerbaycanlı bir asker kamyon şoförü imiş 1993'te ülkesinde çok az sayıda savaşa katılmış asker olarak "Majör" yani Binbaşı rütbesinde görev yapıyordu. Zira Sovyet yönetimi, Türkleri savaşa değil, sanata yönelterek ileriki yıllarda direniş başlatmalarını istemiyordu.

İslamcı cihatçılardan bir kısmı Beyrut'a kadar uzanmış Hizbullah saflarına katılanlar, Filistin'de dindar gruplarla hareket edenlerin hayal kırıklıkları daha sonra orada tanıştıkları sayesinde ticarete dönüşmüştü.

12 Eylül 1980 darbesi İslamcıların semirmesi için zemin hazırlarken, İran'daki Humeyni rejimine özenenlerin uğrak yeri Ayetullahların karargahı Kum kenti olmuştu. Dinbazların birazcık eğitimli kesimi İran gözlemlerini yayın organlarında anlata anlata bitiremediler. Bu arada ceplerini doldurmayı da ihmal etmediler. Derken Balkanlarda hemen yanı başımızda Bosna dramı yaşanıyordu. Çoğunluğu varoş olarak tabir edilen kenar mahalle delikanlıları bazı tarikat ve dergahların yardımları ile Bosna mücahidi oluverdi... Bosna'daki cihatcılar arasında çoğunluk profesyoneldi. Önemli bölümü hayal kırıklığı yaşarken orada bulunuş ilişkileri zamanla ticari ortaklığa dönüştü.

İslamcı Cihatcılar, dünyanın en ücra köşesindeki müslümanlar için meydanları inletirken, 1990'larda Rus Ordusu Bakü'ye girip katliam yapıyor, Ermeniler Karabağ'ı işgal edip Azerbaycan Türklerine resmen soykırım uyguluyordu. Ancak İslamcılardan çıt çıkmıyordu. Bosna-Eritre-Afganistan için alyanslarını, küpelerini bağışlayanlar bırakın para vermeyi meydanlarda gösteriye katılmayı Cuma namazlarında dua bile etmiyorlardı. Güneydoğuda komando er olarak görev yaptıktan sonra cemaat aracılığı ile Bosna'da bir yıl çatışmalara katılan Mahmut'un anlattıkları, yaşadıkları ayrı bir kitap konusu. Mahmut irtibatı kesene kadar başına neler geldi neler...

Azerbaycan bir taraftan yeni kurulan devletin sancılarını yaşarken diğer yandan Ermeni işgaline direnirken Bakü'de çok sayıda cihatcı ile de karşılaştım. FETÖ'nün okul açma girişimleri yanında, ticari ortaklık kurma peşindeydiler. Hiç biri gönüllülere tek kuruş yardım yapmadı.

Peki ya Azerbaycan'da durum nasıl idi? Lafa gelince "Bir avuç Ermeni'ye karşı niçin başarılı olamıyorlardı?" İşte bu benzeri soruların cevaplarını bir sonraki yazıya bırakalım. Sonrasında Azerbaycan'ın Ermenileri önüne katıp nasıl kovalamaya başladıklarının gerçeklerine ışık tutalım...

Yazarın Diğer Yazıları