Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

IŞİD gerçeği ve Türkiye

Aradan yıllar geçince, her ülkenin kendine özgü bir idare şekli olduğu, dengenin ve istikrarın da bu idare şekliyle sağlandığı, her hangi bir sebeple ve özellikle dışarıdan müdahaleyle değiştirilmeye kalkıldığında taşların yerinden oynadığı ve bir daha da yerine oturtulamadığı açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Bunu yakın geçmişte Saddam rejiminden sonra Irak’ta, Esad rejiminin zayıflamasıyla Suriye’de ve kısmen Mübarek’ten sonra da Mısır’da görmek mümkündür.
Ülkelerin ve özellikle komşularınızın gerçek demokratik bir sistemle yönetiliyor olması tercih edilen bir durumdur. Ancak onların diktatör olması ve ülkelerini sert tedbirlerle yönetmesi, bizi çok fazla rahatsız etmemelidir. Önemli olan, o ülkelerin istikrarlı bir düzene sahip olması, dost veya düşman, karşınızda muhatap alabileceğiniz bir yönetimin bulunmasıdır. İşte Irak’ta ve Suriye’de karşılaştığımız çıkmaz, muhatap olarak alabileceğiniz ve ülkenin kontrolünü elinde tutan yönetimlerin bulunmayışıdır.
* * *
Arap Baharı’nın Suriye’ye ulaşmasını müteakip Esad rejiminin hemen çökeceği ve muhaliflerin duruma hâkim olacağı düşüncesinden hareketle Batı, muhalefetin güçlendirilmesi yönünde tercihini kullanmış ve Türkiye de bu yönde bir davranış sergilemiştir. Ancak Türkiye’nin bu desteği abarttığı ve bu kapsamda arzu edilmeyen grupların da güçlenmesine sebep olduğu bilinmektedir.
Rusya ve İran’ın resmen ve fiilen, Çin’in de siyasi ve ekonomik destek verdiği Esad rejimi ayakta kalmış, ancak ülkedeki kontrolü de oldukça kaybetmiştir. Bu kontrolsüzlük, kuzeyde PKK’nın da desteğiyle, Kürt grupların kanton yapılarda özerk yönetimler oluşturmasına, bunların güneyinde de radikal İslami örgütlerin birçok bölgede yeşermesine ve kontrol sağlamasına sebep olmuştur. Ayrıca her örgüt daha fazla bölgede hâkimiyet sağlamak için birbirleriyle de mücadele içine girmişlerdir.
Bu örgütlerden IŞİD, daha fazla güç kazanmış ve daha geniş bölgelerde kontrol sağlamıştır. IŞİD diğer terör örgütlerinden farklı olarak sadece sansasyon yaratmak ve düşmanlarına zarar vermek için değil, bir devlet kurmak üzere, alan hakimiyeti sağlamaya yönelik hareket etmektedir. Şiilere karşı acımasız davranışları, bölgede mağdur olmuş Sünnilerin desteğini kazanmasına sebep olmuştur. Eylemleri bir Sünni Devrimi olarak algılanmaya başlamıştır.
IŞİD, Irak’taki otorite boşluğundan ve Sünnilere yapılan kötü muameleden istifade ederek bu bölgede de sansasyon yaratacak eylemlere girişmiştir. IŞİD’in saldırdığı ve işgal ettiği yerlerdeki özellikle Şiilere yaptığı hunharca davranışlar, korku ve dehşet yaratmıştır. Gittiği yerlerde saldığı korku nedeniyle fazla bir direnişle karşılaşmamaktadır. Irak ordusunun karmaşık yapısı da bu bölgede fazla bir direnç görmemesine sebep teşkil etmiştir. Bu nedenle saldırılar artarak devam etmektedir.
Diğer taraftan başta ABD olmak üzere Batı, bu kadar katliama ve insanlık dışı manzaraya rağmen, konuya fazla ilgi göstermemektedir. Söylemler cılız kalmaktadır. 2-3 geminin istikametini değiştirmesi, ABD Başkan Yardımcısının Irak’a yardım edilmesini söylemesi fazla bir şey ifade etmemektedir. Olay, sanki Şii kuşak karşısında oluşturulmaya çalışılan ve Şii hâkimiyetini önlemenin değişik bir şekli olarak görülmektedir.
* * *
Irak’taki karmaşa, ülkenin bölünme ihtimalini artırmış, bu kapsamda Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetim, merkezden tamamen kopmuş ve bağımsızlık söylemlerini güçlendirmeye başlamıştır. Bir zamanlar Türkiye’nin kırmızı çizgisi olan bağımsız Kürdistan’ın önlenmesi düşüncesi yok olmuştur. Hatta Barzani yönetimi müttefik durumuna gelmiştir.
Türkmenler güvenlik açısından büyük sıkıntı içine girmiştir. Türkiye’den yardım ve destek talep etmektedir. Türkiye’nin 7-8 yıl önce Türkmen politikasında yaptığı değişim, Türkmenlerin bölgede güçlü ve yönetimde etkin olmasına imkân vermediğinden bugün sıkıntılarla karşılaşılmaktadır. Türkmen şehri olarak kabul edilen Kerkük’ün korunması Peşmerge’ye bırakılmıştır. Bir noktada kuzu, kurda emanet edilmiştir.
Türkiye’nin Irak’taki duruma, birçok olumsuzluk nedeniyle herhangi bir şekilde müdahalesi beklenmemektedir. Ancak Türkmenlerin bir katliamla karşı karşıya kalması ve IŞİD’in elinde tuttuğu Türk vatandaşlarının müzakerelerle serbest kalmasının imkânsız hale gelmesi halinde, sadece bu durumlara yönelik mahdut hedefli nokta operasyonları yapması mümkün görülmektedir. TSK’nın bu tip operasyonları yapma ve sonuç alma gücü vardır.

Yazarın Diğer Yazıları