Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

İran’a saldırı senaryosunun şifresi

İki hafta evvelki yazımda İsrail’in İran’a saldıracağı iddiasını analiz etmiş ve İsrail’in böyle bir saldırıyı ABD desteği olmaksızın tek başına gerçekleştirmesinin neredeyse imkânsız olduğunu ifade etmiştim. Ayrıca ABD’nin de yaklaşan seçimlerden dolayı İsrail tarafından bir emrivaki altında bırakılmaması durumunda böyle bir niyetinin olamayacağını, dolayısıyla 2012 içinde böyle bir saldırının beklenmemesi gerektiğini de belirtmiştim. Diğer taraftan ABD ile İsrail’in ortak tatbikatında, Malatya Kürecik’teki radarın denenmesi ve bu deneme için Türkiye’den izin alındığının belirtilmesinin de kaygı verici olduğunu açıklamış ve Türkiye’nin bu konuya hassasiyet göstermesi gerektiğini vurgulamıştım. Bu konunun tırmandırılmaması halinde radardan dolayı İran’ın Türkiye’ye karşı bir hareketinin de beklenmemesi gerektiğini kıymetlendirmiştim. İran’ın böyle bir teşebbüsünün, çatışmanın düzeyini NATO’yu da içine alacak şekilde genişleteceğini, bu durumun Rusya ve Çin’i de içine alan bir kutuplaşmayı güçlendireceğini ve çatışmanın boyutlarını bir üçüncü dünya savaşına kadar sürükleyebileceğini değerlendirmiştim.

***


Geçenlerde İran Genelkurmay Başkan Yardımcısı bir açıklama yapmış ve ulusal çıkarlarının tehlikede olduğunu hissetmeleri halinde düşmanlarına karşı önleyici bir anlayışla, onların harekete geçmesini beklemeden kendilerinin harekete geçeceklerini ifade etmiş ve ulusal menfaatlerini korumak için tüm yollara başvuracaklarını belirtmiştir.
Bir taraftan ABD’nin, İran’ın nükleer çalışmalarının denetlenememesi ve uygulanan yaptırımların etkili olmaması halinde askeri müdahalenin gündeme getirilebileceği düşüncesinde olması, diğer taraftan da İsrail’in sürekli olarak İran’a saldırabileceği haberlerinin yaygınlaşması, böyle bir olasılığı gündemde tutmaktadır. İsrail’in kendi inisiyatifiyle böyle bir harekete kalkışması ihtimaline karşı da ABD, İngiltere, hatta Rusya’nın açıklamalarına da şahit olunmakta, ancak İsrail, bu hususun kendilerini ilgilendirdiğini söylemektedir.
Türkiye’deki Kürecik radarının, NATO Füze Savunma Sistemi’nin bir parçası olduğu, doğrudan İran’ı hedeflemediği açıklansa da, bu radarın esas itibariyle İran’a, konumu itibariyle de Rusya’ya karşı tedbir almak için Malatya’ya yerleştirildiği bilinen bir gerçektir. Türkiye tarafından bu radarın kendilerini hedef almadığına ilişkin İran’a yaptığı açıklamalar da İran’ı tatmin etmemektedir.

***


Karşılıklı bir meydan okumaya dönüşen bu restleşmenin nereye varacağı konusunda bazı şüpheler bulunmaktadır. Bu kapsamda İsrail’in tek başına bir saldırıda bulunmasının doğrudan hava kuvvetleri ve bununla koordineli olarak İran’a sızdırılacak elemanlarla örtülü harekât şeklinde gerçekleştirmeyi planladığı düşünülebilir. Ancak mesafenin uzaklığı, nükleer tesislerin geniş bir bölgeye yayılmış olması ve İsrail’in elindeki uçakların da sayıca ve menzil itibariyle sınırlı olması, İsrail’in saldırı için ilave tedbirler almasını gerektirebilir. Bu nedenle bu saldırının gerçekleşme ihtimali düşüktür.
Eldeki veriler ışığında İran’a karşı yapılacak askeri operasyonların, küresel güçlerle desteklenmesi ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Bu desteğin alınabilmesi için durumun sürekli olarak gergin tutulduğu ve İsrail’in her an için bir saldırıda bulabileceği mesajının verilmeye çalışıldığı değerlendirilmektedir.

***


NATO füze savunma sisteminde yer alan Türkiye’deki radarın elde ettiği bilgileri İsrail ile paylaşma imkânının mevcut olduğu ve bu konuda ABD’yle İsrail’in müşterek tatbikat yaptığı da basına yansımıştır. İran da kendilerine vaki olabilecek bir saldırı karşısında ön almak için tüm yollara başvuracağını açıklamıştır.
Bu durumda İsrail’in gerginliği sürekli olarak tırmandırabileceği, saldırının son duruma geldiği hissinin özellikle ABD tarafından uluslararası kamuoyuna yansıtılabileceği, İran’ın da tahriklere ve endişeye kapılarak, saldırının an meselesi olduğu hissiyle, istemeyerek de olsa Malatya Kürecik’teki radara karşı en azından füze taarruzunda bulunabileceği düşünülebilir. İran’ın Türkiye topraklarındaki bir hedefe saldırısı, bir NATO ülkesine saldırı olarak nitelendirilip, ortaya çıkan durum NATO’yu hareketlendirebilir ve gelinen ortam anlaşmanın 5. maddesinin uygulanması sonucunu yaratabilir. Böylece İran’a saldırı için uluslararası gerekçe ve durum gerçekleşmiş ve NATO’nun müdahalesine imkân yaratılmış olur. Türkiye’ye yerleştirilen radarın, böyle bir olasılığa sebep olabileceği ve Türkiye’yi de emrivaki altında bırakacağı dikkate alınmalıdır. Hatta radarın, bu senaryoyu gerçekleştirmek için Türkiye’ye yerleştirildiği de ihtimal dahilindedir. İlişkilerde ve girişimlerde, bu senaryo da düşünülmeli ve hiçbir olasılık gözden kaçırılmamalıdır. Radar, konunun şifresi olabilir. Eğer buysa, bu yazı şifrenin kırılması olarak nitelendirilebilir.

Yazarın Diğer Yazıları