Irak, Mısır ve Suriye seçimleri ne anlama geliyor?

Cok uzun yıllardan beri, bir türlü “huzur” ve “kalıcı barış” bulamayan Orta Doğu’da art arda yapılan seçimlerden büyük anlamlar çıkarmak gerekmiyor.
Üstelik kim ne derse desin; seçim bile, Orta Doğu’yu sakinleştireceğine daha da hareketlendiriyor ve “siyasi” ağırlıklar yüklüyor.
Türkiye, Cezayir, Lübnan, Irak’tan sonra, Mısır ve Suriye’de yapılan seçimler şimdiden “endişe” yaratıyor.
Gerçekten de, demokrasinin en büyük nimetlerinden seçim, nedense Orta Doğu’da kargaşalığa sebep oluyor.
Her şeyden önce, seçimin güvenliğinin yanı sıra “şeffaflılığı” daima tartışılıyor.

Irak’ta El Maliki zorlanıyor
El Maliki’nin hükümeti kurması için, parlamentonun mutlak çoğunluğunu gerektiren 165 milletvekilinin onayını alması gerekiyor.
Ancak El Maliki’nin, muhalif liderlerin açıklamalarına bakıldığında, çok zorlanacağı görülüyor.
2010 seçimlerinin ardından hükümetin kurulması süreci büyük pazarlıklara neden olurken, ancak 9 ay sonra sonuç alındığı biliniyor.
Nitekim, El Maliki’nin üçüncü dönem Başbakan olmasına, Şii liderlerden El Hakim ve El Sadr, kesinlikle karşı çıktıklarını sürekli dile getiriyor.
En önemlisi, Barzani de El Maliki’nin üçüncü dönem de başbakan olmasını kesinlikle kabul etmeyeceklerini seçilmesi durumunda, bölgede gidecekleri referandum sonucunda bağımsızlıklarını ilan edeceklerini açıklıyor.
Ayrıca Barzani, Cumhurbaşkanlığı makamının Kürtler için bir hak olduğunu da savunuyor.
Görülüyor ki seçim Irak’ı sakinleştireceğine, “daha sıkıntılı” günleri beraberinde getirmiş bulunuyor.

Mısır’da Sisi’yi zor günler bekliyor
Sisi’nin seçimi kazanmasıyla aylardır beklenen sonuç, nihayet gerçeğe dönüşürken, Mısır’ın 1950’lilerde Cemal Addül Nasır’la başlayan asker kökenli Cumhurbaşkanı dizisinin son halkası oluyor. El Sisi’yi ülkeyi kurtaracağı umuduyla seçen 23 milyon seçmen, Mısır halkının sadece bir bölümünü oluşturuyor. Abdülfettah el Sisi’nin 23 milyon seçmenin oyunu alarak yeni Devlet Başkanı olmasından Mısırlılar yeni bir gelecek umuduyla, sonucu günlerdir kutluyor.
Halk, “Müslüman Kardeşler” ile mücadele, ülkede güvenliğin tesisi ve ekonomik canlanmayı bekliyor. Fakat, bir çokları El Sisi’nin bu hedeflere nasıl ulaşacağını soruyor.
Siyasî gözlemciler, asker kökenli El Sisi’nin özgürlüklerden değil, sertlikten yana olduğunu, görevinin ilk dönemlerinde tıpkı Mübarek gibi halktan ilgi gördüğünü belirtiyor.
Öte yandan, muhalifler de öteden beri savundukları görüşlerinde ısrar ediyor.
“Müslüman Kardeşler”in devrilmesi Mısır ve bölgede siyasal İslam’ın sonunu mu getirdi gibi sorulara;
“Hakiki bir demokratik geçiş sürecini yıkmak için orduyla işbirliği yapan bölgedeki liberal laik elitlerin sonu gelecek” yanıtları veriliyor.
Yeni Cumhurbaşkanı Sisi’nin, seçim vaadi olarak “Müslüman Kardeşler”in varlığını tamamen ortadan kaldıracağını beyan etmesi, Mısır’ın yeni olaylara “gebe” olması anlamı taşıyor.
“Müslüman Kardeşler” e karşı şimdiden gösterilen şiddetli tepkinin, Mısır’ı daha da karıştıracağı da öne sürülüyor.

Suriye’de Esad daha güçlendi
Ülkesinde 3 yılı aşkın süren kanlı iç savaşa ve Batının bütün müdahalesine rağmen, Beşşar Esad Suriye’nin 3. kez Cumhurbaşkanı seçilmesi bölgenin ateşini daha da artırmış görünüyor.
Batılı devletler, sadece hükümet kontrolündeki bölgelerde yapılan seçimleri kınamasından hiçbir politik etkilenme olmuyor.
Ne var ki Suriye’de iç savaşın gölgesinde düzenlenen Devlet Başkanlığı seçimlerine ABD ve AB’nin sert tepkisi sona ermiyor.
Suriye Yüksek Seçim Konseyi’nin, 15.8 milyon seçmenin yüzde 73.42’sinin oy verdiğini bildirmesine rağmen, seçimlerin sadece hükümetin kontrolündeki bölgelerde yapılması ve isyancıların kontrolündeki ülkenin kuzey ile doğusunda da yapılamaması dikkatlerden kaçmıyor.
Seçme hakkına sahip çoğu kişi evlerini terk etmek zorunda kaldığı için oy kullanamaması bir “trajedi” olarak değerlendiriliyor.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, Türkiye’yi iç ve dış dinamitleriyle bir kenara bırakırsak, “Arap Baharı”ndan sonra “Seçim Baharı”nın Orta Doğu’yu daha da hareketlendirdiği “endişe” ile izleniyor.

Yazarın Diğer Yazıları