İnsan eti de yedirmişler!
Avrupalı dana etine at eti, “helal et” diye sattıklarına da “domuz eti” karıştırıp Müslümanlara yedirmiş.
Ne kadar aşağılık, ne kadar iğrenç bir zihniyet. Para için yapmayacakları şey yok. Tam, insanlık dibe vurmuş diyecektik ki, beteri de varmış dedirten bir yeni bir haberle sarsıldık.
Güney Afrika’da Stellenbosch Üniversitesi’nin et ürünleri üzerinde yaptığı araştırmanın sonuçları birkaç gün önce yayımlandı. Sonuçlar gerçekten mide bulandırıyor. Merkezi Avrupa’da bulunan “Food Control” dergisinde yayınlanan araştırma, “Sosis ve kıymada insan DNA’sına rastlandı” diyor.
Yıl 2013. Sosis ve kıymada insan DNA’sına rastlanıyor. Kimin ağzından “Çağdaşlık” lafı duysam ona şüpheyle, şüphe duyulmayacak kadar bu toprağın insanı ise, acıyarak bakmam boşuna değil. Daha bu işin Irak’ı var, Afganistan’ı var, Vietnam’ı var, iki atom bombası var, İsrail’in vampirliğine Müslüman kurban sağlanması var; var oğlu var.
Canım bu işin Avrupa ile ne ilgisi var falan demeyin. Güney Afrika demek, Batı demek, Avrupa demek.
Hani o günün Devlet Başkanı Kenya Sajinata’nın; misyonerler geldi. Kilise yaptılar. Gözlerimizi kapayarak dua etmemizi istediler. Biz de öyle yaptık. Gözlerimizi açtığımızda bizim elimizde İncil, onların ellerinde ise topraklarımız vardı, dediği Batı, işte bu Güney Afrika. Evet, Güney Afrika’da kıyma ve sosise insan eti karıştırıldı ise bunu yapan çok büyük bir ihtimalle Avrupalıdır, başkası değil.
Çünkü Avrupa’nın bu bahiste sicili bir hayli bozuk.
Biliyorsunuz, İngiltere Hindistan’ı sömürgeleştirdi. Türk halkı bilmez; İngiltere, Hindistan’ı Türklerden temizleyerek sömürgeleştirdi. Araplar arkadan vurdu diye günde beş vakit bildiğimiz bir şeyi kafamıza kakanlar, hem o Arapları kimler o hale soktu, onu gizlerler; hem Hindistan’da aynı İngiliz’in Babür Türk Devletini yıkarak o toprakları zimmetlerine geçirdiğini söylemez; yahut bilmezler.
Hindistan’da İngiliz’in barbarlığını en ağır hissedenlerin başında Babürlerin son hükümdarı II. Bahadır Şah ve ailesi gelmektedir.
Mesela Patrik Hudson, Bahadır Şah’ın üç oğlunu göğüslerine kurşun sıkarak şehit etmiş, kanlarından da içmiştir. Kafalarını kesip İngiliz kumandanı Henri Bernard’a götürmüştür. Patrik Hudson bu sefer de komutanın bilgisi dâhilinde bu başları suda kaynatıp Bahadır Şah ve eşine çorba olarak götürmüştür. Günlerdir aç bırakılan Şah ve eşi hemen çorbaya saldırmış, ağızlarına götürmüş fakat çiğneyememiş, toprağa tükürmüşlerdir.
O zaman Patrik Hudson onlara şöyle demiştir:
“-Niçin yemediniz? Çok güzel çorbadır. Oğullarınızın etinden yaptırdım.”
O gün Hindistan’da olan bugün; Irak gibi, Afganistan gibi işgal ettikleri topraklarda başka şekillerde oluyor.
Bosna Savaşı sırasında bu “çağdaş” bu “medenî” Avrupalılar için Avrupalı turizm şirketleri “İnsan safarisi” turları düzenlemiş, zenginler insan öldürme dürtüsünü, -o dürtü her ne pislik ise- tatmin için Sırpların siperlerine girip dürbünlü tüfeklerle köşe bucak kaça kaça bir ihtiyacı için sokağa çıkan Müslüman kadınları, parkta oynayan Müslüman çocukları katletmişlerdir.
Bunun böyle olduğunu İtalya’daki bir basın toplantısında bir yetkiliye soran da yine Batılı bir gazetecidir.
İşin en akıl almaz yüzü ise... Bizimkilerin bu zihniyetle “kader birliği” yapıp, Müslüman ülkelerin sınır ve rejimlerini değiştirmek için onlarla kol kola yürüyor olmaları; milletimizin de bir türlü uyanmamasıdır.