İnşallah doğru değildir
“Namuslu ve şerefli insanlar başkalarının namus ve şerefini en az kendi namus ve şerefleri kadar aziz bilirler.” Bütün ömrümü, özellikle siyasi mücadelemi bu ölçü ile yaptım. Seçimin düzgün, hukuk kuralları içinde, lekesiz ve gölgesiz yapılması herkesin, özellikle hükümetin görevidir. Adaylar hakkında yazarken, konuşurken ölçüyü korumak, onların namus ve şerefine saygılı olmak onur borcumuzdur.
İnternet ortamında dolaşan bir belge kanımı dondurdu. Bu belgeyi sizlerle paylaşmamak eğer söz konusu iddialar doğru ise bir anlamda ihanete ortak olmak anlamına gelecekti. Aşağıda sunduğum iddiaların “Vatan Haini” demek az olacak kahramanları, bu bilgilerin gerçek olmadığını ispat ederler veya bir yanlışlık varsa düzeltirlerse sütunumda seve seve yayınlayacağım.
İddialar şu şekilde:
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM)’nde gündeme gelen bir karar tasarısında,
- Türkiye’nin Güneydoğusu Kürdistan’dır.
- Türk Ordusu Güneydoğuda işgalcidir ve Kürtleri katletmektedir.
- Türk askeri Kıbrıs’ta işgalcidir.
- Türkiye’de azınlıklar sorunu vardır. denilmektedir.
İsimleri bizce bilinen ancak burada zikretmediğim AKP’li sekiz milletvekili bu tasarıya olumlu oy vermişlerdir.
Ermeni ve Kıbrıs Rum kesiminden bir parlamenter de AKP’li milletvekilleri ile birlikte bu metni imzalamışlardır.
Söz konusu oturumda Türk parlamenter grubunda yer alan: CHP İstanbul Milletvekili Birgen Keleş, CHP Samsun Milletvekili Haluk Koç, MHP Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş, MHP Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu ile Azerbaycan’dan Abbasof ve Alman Prof. Dr. Hakkı Keskin isimli parlamenterler imza atmamışlardır.
MHP’li Tuğrul Türkeş ve CHP’li Birgen Keleş, bu karara şiddetle karşı çıkıp bunun Türkiye’ye karşı düşmanca bir tavır almak anlamına geleceğini söyleyince, o dönem AKPM Başkanı olan Louis Maria de Puig, AKPM’de böyle bir karar alınmasını, Türk Grubu Başkanı’nın istediğini belirtmiştir.
Türkiye adına oraya katılan AKP milletvekillerinin Türkiye’nin hak ve menfaatlerini savunmaları gerekmez miydi? Bu şahıslara Türk denilebilir mi? Türkiye’yi sevdikleri ve savundukları, Türkiye’ye düşman olmadıkları söylenebilir mi?
Değerlendirmeyi siz okurlarıma bırakıyorum.
Bu bilgiler hakkında son sözü söyleyebilecek makam Dışişleri Bakanlığıdır. Avrupa Konseyi nezdindeki Büyükelçimizden bu karar tasarısının aslını ve müzakere zabıtlarını isteyerek olayı teyit ya da tekzip edebilir.
Bence Hükümet Dışişleri Bakanlığı eliyle bu yazımızın gereğini yapmalıdır. Zira yukarıda açıkladığım gibi belgede TC’nin bütünlüğüne saldırılmakta, Türk Silahlı Kuvvetlerine ağır bir biçimde hakaret edilmektedir.
Sayın Başbakan zaman zaman bölücülere karşı demeçler vermektedir. Eğer samimi ise bu işin aslının ortaya çıkartılması için gerekli talimatı vermelidir. Ve iddialar doğrulanırsa; isimleri internetteki belgede yer alan ancak bizim terbiyemize sığmadığı için açıklamadığımız AKP milletvekilleri partiden atılmalıdır.
Sorun bir seçim malzemesi olma ya da oy kaygısıyla hareket etme boyutunu çoktan aşmıştır. İddialar gerçekse olay ihanet ve hıyanet boyutundadır. Affedilmesi de göz ardı edilmesi de mümkün değildir.
Oy uğruna bu konudaki doğrular feda edilecek olursa alınacak oyların samandan ileri bir kıymeti olmayacaktır.
Temennim internette okuduğum bilgilerin hayal mahsulü olmasıdır. Dışişleri Bakanlığı bir an önce hepimizi bu konuda aydınlatmalıdır. Mevcut bilgiler yalanmış intibaı vermese de “İnşallah doğru değildir” diyorum.
Hükümetin sorumsuz bir biçimde olayların tarihini, gelişmesini, önünü, arkasını düşünmeden girmiş olduğu açılım politikası artık duvara toslamıştır. Kapıkulu olmayı onurlu milletvekilliğine tercih eden kölemenler susmazsa bir gün nasıl susturulduklarını milletçe göreceğiz!