İngiliz sahtekârlığı!

İnsan hiç zindandan nasıl kaçabilirim diye cellâdına sorar mı? Sormaz tabii... Sormaması lâzım. Tarihçi Cezmi Yurtsever’in bir iddiasını okuyunca içimden bu düşünceler geçti...
Efendim Cezmi Yurtsever...
“Kurtuluş Savaşı sırasında son Osmanlı Padişahı Vahdettin’in 11 Mayıs 1920 günü Mustafa Kemal Atatürk hakkında İstanbul Divan-ı Harp Mahkemesi’nin idam kararına ‘olur’ vermesi ile ilgili belgenin üzerindeki imzanın Vahdettin’e ait olmadığını” ileri sürüyor ve delil olarak da Osmanlı bürokrasisinin “idam” fermanları ile ilgili işleyişini gösteriyor:
“Belgenin düzenlendiği tarihte hem sadrazam hem de Harbiye Nazır Vekili Damat Ferit’tir. Sözü edilen idam belgesi kişinin kendi kendine uydurarak verdiği ve üzerinde de padişah kararı anlamına gelen ‘irade-i seniye’ yazısı bulunan belge, Osmanlı bürokrasisinin padişah adına belge düzenlenmesi kurallarının dışında kullanılmış sahte bir idam kararıdır. Osmanlı Divanı Harp idam karar belgeleri, Osmanlı Kanunlar ve Kararlarını denetleyen Şûray-ı Devlet Meclisi’nde görüşüldükten sonra sadrazam tarafından padişaha sunulması gerekir. Ancak görülen odur ki bahsi geçen belge padişahın imzası taklit edilerek İngiliz istihbaratı tarafından düzenlenmiştir.”
Ve eklemiş Cezmi Yurtsever:
“-Atatürk’ün Nutuk kitabının 1927 yılında yapılan Osmanlı harfli ilk baskısında 1920 yılı mayıs ayı içindeki olaylar bölümünde kendisini hedef alan idam kararından bahsetmemesinin Osmanlı Devletinin böyle bir hukuki yaptırıma başvurmadığının göstergesidir.”
İngiliz, Osmanlı’yı darmadağın eden milletin adıdır. Yine İngiliz, Hindistan’dan Babür Türk İmparatorluğunu ortadan kaldıran, kaldırmakla yetinmeyip “Türk” adını kazıyıp yerine “Moğol”u ikame eden milletin adıdır.
Araplara, “Türkler sizin topraklarınızı yıllarca işgal etti ve sizi sömürdü, Türkler laikleşerek İslâm’dan çıktı” diyerek Türkleri kötüleyen, Türklere de, “Araplar sizi arkadan vurdu” diyerek Arapları kötüleyerek emperyalizm için tehlikeli gördüğü İslâm birlikteliğini dinamitleyen İngiliz’dir.
ABD, NATO’nun yumruğu ise İngiliz, NATO’nun beynidir. SSCB dağılınca kurulacak Türk Cumhuriyetleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nin arasına Ermenistan ve Kürdistan diye iki devletin temellerini daha o günlerde atmaya başlayan, yani PKK’nın mayasıdır. Bugünkü “Arap Baharı”nın akıl hocası da İngiltere’dir, İsrail’in bu bölgede kurucusu da...
Şimdi gelelim asıl söylemek istediğimize...
Sultan Vahdettin hakkındaki İngiliz belgelerine inanmamak...
Ve fakat...
İşleri güçleri, Kurtuluş Savaşı’nın kötü bir şey olduğunu İngiliz belgeleri ile ispatlamak olan ve bütün mesaileri Atatürk hakkında bir kusur bulmaya hasredilmiş, bu konuda rahmetli Zübeyde Hanım’a en alçakça iftiraları yine İngiliz aklından alarak piyasaya sürmüş fesli ve fitne nefesli tarihçilere inanmak doğru bir şey mi?
Kendini “laiklikle” özdeştirenlerin İngiliz aklı ile Türk milletine dost ve düşman belirlemeleri ve kendilerini “Müslüman” yahut “Muhafazakâr” kabul edenlerin yine İngiliz aklı ile kendi tarihî şahsiyetlerine kin duymaları yahut gönül bağlamaları, kavgalı gibi görülen bu iki ucun aslında tek ortak değer olarak İngilizleri kabul ettikleri anlamına gelmez mi?
Biz Araplarla olan meselemizi niye İngilizlerden öğrenelim? Karşılıklı oturup konuşamaz mıyız? Biz Atatürk’ü de Vahdettin’i de niye İngilizlerden öğrenelim? Vahdettin ve Atatürk’ün dilini mi bilmiyoruz? İngiliz dost, Vahdettin ve Atatürk düşman mı?
Bu kafanın varacağı yer, erinde geçinde PKK meselesini Vahdettin ve Atatürk aklı ile değil İngiliz aklı ile çözmek olacaktır...
Bu ise “Zindandan nasıl çıkarım” sorusunu celladına sormak gibi bir şeydir...

Yazarın Diğer Yazıları