İllet, zillet, rezalet!
Adam "beka sorunu vardır" dediyse, vardır.
Adam "beka eşittir muhtar, encümen ve belediye başkanının Cumhurcu olmasından ibarettir" dediyse, doğrudur.
Adam siyasetçidir elbette "cambaza bak cambaza" diyecek hali yoktur, "soğanı, patlıcanı bırak, bekaya bak" diyecektir.
Adam "bak" dediyse bakılmalıdır.
Adam "31 Mart 2019 tarihi bir eşiktir, bir dönümdür, bir milattır" dediyse öyledir.
Ağanın lafının üstüne laf mı konur?
Ne diyor? "Ekonomik saldırılar, etnik ve mezhebi provokasyonlar, millî güvenliğimize yönelik her türlü tertip ve komplo, millî bekamız için risk ve tehlikedir."
Tamam doğru da bu yeni bir durum değil ki. Bu tehdit Kerbela'dan bu yana var!
Yani adam malumu ilan ediyor.
İyi de beka sorununun sorumlusu sizsiniz!
Şu hâle bakar mısınız? Ülke sanki yerel seçime değil de savaşa giriyor.
Ekonomik çöküş, işsizlik, üretimsizlik, verimsizlik, hayat pahalılığı, rant ekonomisi, yolsuzluk, betonlaşma için hiç bir şey denmiyor.
Varsa yoksa "beka sorunu var... Oyunu bana ver".
İşte buna tamı tamına beka takıntısı denir.
Dahası işin bir de diğer yanı var.
Vatandaş diyor ki beka sorunu abartılıp, köpürtülecek yerde bu sorunu ortaya çıkaranlar ya da çıkmasına çanak tutanlar hakkında ne yaptınız? Onu anlatın bize!
2002 yılında tek başına iş başına gelen iktidar 2019 yılı sonunda hâlâ "beka sorunu var" diye bas bas bağırıyorsa bu her şeyden önce bir itiraftır.
Bu "Türkiye'yi on yedi yıldır yönetiyoruz, sonunda ülkeyi beka sorunuyla karşı karşıya bıraktık" itirafıdır.
Hazır itiraf edilmişken harekete niçin geçilmiyor diye seçmenler soruyor!
Dikkat buyurun, AK Parti 2002 yılında iktidarı devraldığında Türkiye'de terör dibe vurmuştu. PKK'nın bir numarası Kenya'da burnundan yakalanmış getirilip İmralı'ya, iki numarası ise (Şemdin Sakık) Diyarbakır Cezaevi'ne tıkılmıştı.
AK Parti iktidara gelince vesayetle mücadele adı altında Ergenekon adlı kumpas davası sırasında teröristler değil, Türkiye'nin 26. Genelkurmay Başkanı içeri tıkılmış, PKK'nın iki numarası Şemdin Sakık ise gizli tanık sıfatıyla Silivri'de ifşaatlarda bulunmuştu.
Uğruna "baldıran zehiri" içilen çözüm süreci sonuçta işte bugün üzerine basa basa söyledikleri beka sorununu yaratacak sonuçlar üretmişti!
Beka sorununu yaratanlar şimdi de beka sorununun sonucundan yararlanmaya çalışmaktadır.
Beka sorununun zuhuruyla ilgili bir kaç soru!
Sahi terörden kaynaklanan beka sorununu "çözüm süreci illeti, Habur zilleti, megri rezaleti" doğurmuş olmasın?
Dolmabahçe, Oslo, İmralı'da HDPkk ile yapılan zillet ittifakı beka sorununu (terörü) daha da büyütmesin?
TSK'nın millî reflekslerini kırmak amacıyla FETÖ tarafından uygulamaya konulan Ergenekon Davası'nın savcılığı bekayı acil hale getirmesin?
Belki de bir yanlışlık sonucu teröristle mücadeleyi bir kenara bırakıp "Akil adamları" halkın üstüne sürmek, T.C.'yi tabelalardan indirmek, Andımızı yasaklamak, "Ne mutlu Türk'üm diyene" sözünü dağdan taştan silmek beka sorununu üretti?
Kıbrıs'ta "Çözümsüzlük çözüm değildir" teraneleri altında Annan Planı'nın kabul edilmesi, "bir adım önde olmak" stratejisiyle Rumlara gülücükler dağıtılması, jeopolitik beka sorunu yaratmış olmasın?
Yunan, Ege'de kayalıkları işgal ederken seyreden de "beka" diye bağıranlar da aynı ekip değil mi?
Sahi Suriye'de yanlış ata oynayarak Türkiye'yi beka sorunuyla kim karşı karşıya getirdi?
Irak merkezi hükümetiyle Haşimi, Mısır'la Sisi, Suriye'yle Esad yüzünden ilişkileri bozulmadı mı? Bu durum sonuçta Türkiye'yi Doğu Akdeniz'de ve bölgesinde beka sorunuyla yüz yüze getirmedi mi?
İktidar ve onun "kayıtsız şartsız" destekçileri ülkeyi beka sorunuyla yüz yüze getirmenin hesabını verecek yerde, beka üzerinden oy avcılığı yapmaktadır!
Yemezler... Yemeyecekler!