İlk hedef Cumhurbaşkanlığı...
Baskın seçimin 24 Haziran'a çekilmesinin yegane sebebi İYİ Parti'nin seçime sokulmama planıdır. 16 yıldır tek başına iktidar olduğu halde her fırsatta "Mağduriyet sömürüsü" yapan AKP'nin İYİ Parti ve Meral Akşener'i mağdur ederek ayağına kurşun sıkması en büyük siyasi gaftır ki bunun faturası çok ağır çıkacaktır... 66 güne sığdırılmaya çalışılan seçim sürecinde başta uyum yasaları olmak üzere, seçmen kütükleri, sandık kurulları, aday listeleri, imzalar derken uzun sürmesi gereken acil süreçte "belirsizlikler" hiç şüphesiz devlet erkini elinde bulunduran AKP'ye avantaj sağlayacak gibi görünüyor. Kendileri için çıkardıkları "İttifak yasası"nın siyasi partiler ve seçim yasalarına aykırı olduğu ortada. CHP'nin bu konuda Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı itirazın sonucu da belli değil. Yarın öbür gün anketler tepe taklak olduğunda "İnce bir talimat" ile Anayasa Mahkemesi yasayı iptal ederse, Erdoğan da "Kaybedeceği seçime" girme riskini göze alamayıp "Seçimi iptal" ederse hiç şaşırmayacağım.
***
Kelimenin tam anlamı ile Türkiyemiz "Kriz yönetimi"ne girmiştir. Kaldı ki üniversitelerimizde "Kriz yönetimi" ders olarak okutulmaktadır. Böylesi kriz durumlarında "Hata yapan yanar"... Hatayı sadece anayasaya aykırı işler yapan iktidar partisi değil, halkın beklentilerine karşılık veremeyen muhalefet partileri de yapabilir. Seçmenin "Hayır bloku"nun birlikteliğine yönelik beklentisi son derece önemli. İktidar "Belirsizlik silahı"nı kullanıp İYİ Parti, SP, DP ve diğer partilerin "İttifak listesi"ni geciktirerek suni bir kaos ortamı yaratma peşine düşecektir.
***
Tezgah burada bitmez... İYİ Parti'nin Cumhurbaşkanı adayı belli, Akşener'i kimse tartışamaz. Ancak CHP için durum bu denli net değil. Yumuşak karın burası... CHP'nin adayını örgüt içinde tartışmaya açarak çatlağın büyümesi ve yarılmaya sebebiyet verecek taktik denenecektir. Ve elbette CHP ve İYİ Parti arasındaki gönül köprüsüne sabotaj düzenlenecektir. Burada Kemal Kılıçdaroğlu'na büyük görev düşüyor. Kılıçdaroğlu'nun iyi niyetinden asla şüphe duymuyoruz. Lakin partinin içinde radikal sol unsurların boş teneke misali seslerinin çokça çıktığının altını da çizelim. Zira AKP'nin trolleri CHP'yi HDP ile iş birliğine zorlamak için yoğun çaba sarf ederek "Milliyetçi-Ulusalcı" unsurları CHP ve İYİ Parti'den uzaklaştırıp AKP'nin kucağına itmeye çalışıyor. Nitekim Ekmeleddin İhsanoğlu'nun adaylığı konusu yeniden kaşınıyor. Abdullah Gül'ün tezgahlayıp; Devlet Bahçeli'nin dayatması ile uygulamaya konan İhsanoğlu adaylığını yeniden tartışmaya açmanın "Hayır bloku"na hiç bir faydası olmayacağı gibi AKP'nin değirmenine su taşıyacağı gerçeği kabullenilmelidir.
***
Neticede "Kuvvetin ayrılığı" sona ermiş olacak. TBMM ve milletvekilliğinin etkisi neredeyse sıfırlanmış olacaktır. Gidişatın "Tek adamlığa" daha doğrusu "Diktatörlüğe" uzanacağını defalarca ifade ettik. Bu yüzden milletvekilliği seçimlerinden önce Cumhurbaşkanlığı seçimi ön plandadır. Türkiye madem "Başkanlık" sistemine zorlanıyor o koltuğa oturacak kişinin yeniden parlamenter sisteme, kuvvetler ayrılığına dönüleceğine dair beyanı önemlidir. İYİ Parti, CHP ve SP'nin bu konudaki duruşu ortadadır. Ve bu blok yüzde 50'nin çok üzerindedir. Bu blokun bugünkü kararlılığını bozmak için kurulacak tezgahlar şimdiden ifşa edilerek, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda birlikteliğin korunacağına dair açıklamalar tüm kesimleri hedefe kilitleyecektir.
Cumhurbaşkanlığını kaybedecek AKP'nin, çözülme sürecine girerek dağılacağı gerçeği göz önüne alınarak asıl hedefin Cumhurbaşkanlığı seçimi olduğu unutulmamalıdır. Dahası seçim propagandası bu gerçeğin üzerine kurulmalıdır...