İktidarların düşmana ihtiyacı vardır!
Rakipsiz tüccar, düşmansız devlet, muhalefetsiz iktidar yerinde saymaya, kendi kendini tekrar etmeye ve sonuçta kaybetmeye mahkumdur.
Ebu Müslim Horasani'nin Abbasi Sultanı Mansur'a yazdığı mektupta 'halife efendimizin yenmediğim düşmanı kalmamış bulunuyor…Sassani bilgeleri komutanların hayatlarının tehlikede olduğu anın ülkenin/kralın düşmanlarının kalmadığı andır' der.
Düşmanı kalmayan yönetimlerin kendisini ve devletini düşmansız bırakanlara düşman muamelesi yaptığını tarih söyler.
Devletler, ideolojiler ve küresel güçler için düşman ontolojik bir ihtiyaçtır.
SSCB çökerken Sovyetlerin son Dışişleri Bakanı'nın ABD'li meslektaşına "Sovyetler Birliği olarak size son olarak çok büyük bir kötülük daha yapacağız" dediği söylenir. Bunun üzerine de ABD'li meslektaşı merakla "Nasıl bir kötülük?" diye sorar. SSCB Dışişleri Bakanı bunun üzerine "SSCB olarak sahneden çekiliyoruz. ABD'yi düşmansız bırakıyoruz. Bu ABD'ye yapılabilecek en büyük kötülük olacaktır" der.
İngiltere'nin eski başbakanı Margaret Thatcher, Batının SSCB'den sonraki düşman ihtiyacının İslam'la karşılanacağını şöyle ifade edecektir: "Sovyetler Birliği yıkılmıştır, karşımızda düşman kalmamıştır. Ama düşmansız bir ideoloji yaşayamaz. Yeni bir düşman bulmamız lazım. Düşman aramaya ise gerek yok; yeni düşmanımız İslam'dır."
Çoğu durumlarda var olmak meşruiyetini karşıtından alır. "Düşmanı olmayanlar düşmanlarının eğlencesi olur" diye yöneticileri bilgeler ikaz ediyor. Düşmanı olanların gaflet ve dalalet gösterecek kadar geniş zamanları yoktur. Onların her an uyanık olmak, elleri tetikte beklemek, gözlerini de ufuktan ayırmamak gibi bir mecburiyetleri vardır. Düşmanının gücünden korunmak için ondan daha eğitimli, daha uyanık ve daha güçlü olmak zorunluluktur. Düşmandan daha hazırlıklı, daha eğitimli, daha donatımlı olmak düşmana karşı ayakta kalmanın şartıdır.
Düşmanın ya da rakibin yaptıklarını ve stratejilerini izlemek, gerçek niyetlerini kavramak, onların yaptıklarını küçük görmemek basiret ve feraset gereğidir. Bir strateji onu yapana ne kadar gerekliyse benzer stratejilerin de düşman ya da rakibe de benzer biçimde o kadar gereklidir.
Mercimek Ahmet, Bilge Kağan'dan yüzlerce yıl sonra "Kâbusname" adlı eserde düşmana karşı uygulanacak davranışı şöyle anlatır; "Düşmanının güler yüz göstermesine ya da tatlı sözüne aldanıp gönül bağlama ve inanma. Eğer düşman sana şeker gösterse, sen onu acı nesne san. Ve düşmanın ne denli küçük olsa da onu hor görme ve zayıf olan düşmanına, güçlü bir düşmana eder gibi düşmanlık et. O da kim ki deyip önemsemezlik yapma.."
Sonuçta düşman tanımı çok muğlak, hedefleri, sınırları, kimliği çok geniş bir kavramdır. Sanıldığı gibi düşman her zaman devlet, rakip ya da çıkarları karşı karşıya gelenler değildir. Herkes bilmediğinin düşmanıdır. Cehalet ise herkesin düşmanıdır.
Herkes önce cehaleti sonra düşmanı üzerinde düşünmelidir.
Var olmak ve varlığı sürdürebilmek düşmanın niyetlerini açık kılmak, sezmek, ondan daha akıllı davranmak ve daha iyi önlemler almakla mümkündür. Düşman toplumları dinamik, üretken, güçlü ve uyanık olmaya zorlar.
Necip Fazıl "Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın; Gündüz geceye muhtaç sen de bana lazımsın!" der.
Hatta bu konuda "Düşmanlar, el üstünde tutulmalı, yetiştirilmeli ve muhafaza edilmelidir. Çünkü onları yitirmek, öz tanımlamaları tehlikeye sokar" türünden görüş ileri sürenler de vardır.
Herkesten daha çok iktidarların düşmana ihtiyacı vardır. Ancak muhaliflerini, rakiplerini düşman ilan edenler gerçek düşmanları gözden kaçırmış olurlar. Türkiye'de icraatını ve yönetim biçimini eleştiren her muhalif söylemi iktidar, terörist, hain ya da düşman ilan etmektedir. Bu durum kavramların içinin boşalmasına neden olur. Gerçekten hain ve terörist olanlar da bu arada kaynayıp giderler.
Açıklama: Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Orhan Uguroğlu ve Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ'a yapılan alçak ve hain saldırıyı kınıyor her iki arkadaşıma da geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum!