İktidarın en zor seçimi

Ülkemizde, siyasî kimliğe göre oy verme alışkanlığı tabii ki yüksek ama mutlak kriter değil… Ekonomik sıkıntılar, işsizlik, sosyal buhranlar söz konusu olduğunda seçmen davranışları değişiyor… O yüzden HDP haricindeki partilerin kemik kitlelerinin oranıyla ilgili rakamlar genellikle doğruyu söylemez…

Ekonomik sıkıntılar, işsizlik, fakirlik, sosyal adaletsizlik söz konusu olduğunda, daha önce baskın bir şekilde belirleyici olan ideolojiler, dindarlık, milliyetçililik vs. gibi kavramlar gevşiyor, insanların içinde bulunduğu hâl çok daha belirleyici oluyor…

Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucunu partilerin kemik kitleleri değil, ''memnuniyetsiz kitleler'' belirleyecek…

***

Girdiği ilk seçimden sonra iktidar partisinin en düşük oy aldığı seçim 2009''da gerçekleşen İl Genel Meclisi ve Büyükşehir Meclis Üyeliği seçimleriydi...

İktidar partisi bu seçimlerde yüzde 38.3 oy almıştı… Halbuki aynı parti, daha iki yıl önceki genel seçimlerde 8 puan fazla oy toplamıştı…

Çok kısa süredeki bu dramatik düşüşün sebebi ne olabilirdi? İşsizlik rakamları ipucunu veriyordu aslında… Çünkü işsizlik rakamları, son 10 yılın en yüksek seviyesine ulaşmış, yüzde 14''ü bulmuştu… Bu acı sonuç iktidar partisini direkt vurmuştu…

2011''de yapılan genel seçimler, iktidar partisinin tarihinde aldığı en yüksek oyu gösteriyordu… Oran yüzde 49.8''di… Bunun tesadüfî olup olmadığını anlamak için hemen o yılın işsizlik oranlarına bir bakalım: 2011''de işsizlik oranı tek haneli, yüzde 9.8...

Tahterevalli gibi… Biri yükselirken diğeri düşüyor… İşsizlik rakamlarıyla iktidar partisi oy oranları arasında öylesine net bir ilişki var ki dikkate almamak mümkün değil... İşsizlik yükselirken iktidar partisinin oy artırdığı tek bir seçim istisnası yok... İşsizlik oranı ne kadar yükselmişse o gerçeğe paralel bir şekilde oy kaybetmiş...

***

Tılsımın iyice bozulduğu, iktidarın artık savunmada kaldığı bir süreci yaşıyoruz ve sıkıntı derinleşiyor…

Mesela orman yangınları oldu… Derhal şöyle bir savunmaya geçildi: "Başka ülkelerde de ormanlar yanıyor… İşte Avustralya, işte İtalya, işte Yunanistan…"

Türk parası ağır değer kaybına uğradı, enflasyon fırladı… Aynı türden savunma başladı: "ABD''de enflasyon şu kadar… Almanya ve İngiltere de krizde!.."

Akaryakıt, doğal gaz ve elektrikte zam patlamaları olunca: "Almanya''da benzin fiyatları şöyle… İngiltere''de benzin kalmadı… Fransa''da benzin kuyrukları var… Amerika''da açlık başladı…"

***

Bu tür gerekçeler halkın ikna edilmesinde başarı getirir mi? Çok zor… Seçmenlerin büyük çoğunluğu anlık yaşar ve o ana göre davranır… Üstelik kendisi sıkıntı içindeyken başkalarının adaletsizliğine şahit olursa, tepkisi daha kararlı olur…

Çok değil, 4-5 puanlık oynamalar, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin seyrini değiştirecek… İçinde bulunduğumuz ekonomik şartlarda mucizevî bir düzelme olmazsa, iktidar bloğunu çok zor bir seçim bekliyor…

Yine ''ümit vaat etme, beka endişesi yayma, günümüzün günahlarını geçmişe fatura etme, karşıtlık üzerine siyasî inşa edip memnuniyetsiz seçmeni yine yerinde bloke etme'' gibi gayretlerden eskisi kadar siyasî verim alma şansı gözükmüyor…

İktidara oy veren kitlelerde bile ekonomik şartlar dolayısıyla görülen kısmî erozyon, önümüzdeki seçimlerin kaderini belirleyen en baskın faktör olacak…

İdeolojik olarak değil, ''ekonomik sıkıntılara ve ülkedeki adaletsizliklere tepki'' olarak gelen bir iktidar, şimdi aynı yerden sınava doğru gidiyor… Kaderi, gittikçe büyüyen ''memnuniyetsiz kitleler''in elinde…

Yazarın Diğer Yazıları