İki kilo domates; Ne kadar beka?

Alametleri belirdi; önümüzdeki seçimde artık nihayet, herkes, kendi payına düşeni görecek;

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, "vatandaş" olmaktan kaynaklanan "had"leri nerede başlayıp nerede biter?

"İnsan" olarak doğmaktan kaynaklanan haklarımızı savunmak "terörizm"midir, "anarşizm" midir, "çapulculuk" mudur, "marjinal"lik midir?

Derdimizi ifade çalışmak "artistlik" midir?

"Anamızı da alıp" nereye gider, nereye gitmeyiz?

Yemeye ekmek bulamıyor olmak suç mudur?

İnsanın "yiyecek bir lokmaya muhtaç" hale düşürülmeye isyanı "nankörlük" müdür?

"Mehdi" Türk siyasetinde mi zuhur etmiştir?

Seçmenin görev ve ödevi, siyasilerin işaret ettiği yere "tıpış tıpış gitmek" midir?

Millet kimdir?

İrade nedir?

Tahammülün kalmadığı yer neresidir?

*

Her şeyi…

Ama galiba hepsinden biraz daha fazla; "İki kilo domates"in neye karşılık gelip gelmediğini!

*

İktidar çok emin:

- Her şey iki kilo domates değil!

Biber de değil, patlıcan da, et de, süt de, yumurta da, ekmek de, hatta neredeyse hava ve su da; sadece beka!

Bunlarsız bir beka mümkün!

Bir annenin doyuramadığı bebeğinin feryadına…

Bir babanın cebine harçlık koyamadığı evladının mazlumluğuna…

Toplumun, sokaklarda, okullarda, parklarda sayıları artan "kemikleri sayılan", markete gidip de poşetini doldurabilenlerin ellerine özençle bakan çocuklara…

Bir öğretmenin mesela; bilgisayarı olmayan, interneti olmayan öğrencilerinin mecbur bırakıldığı cehalete…

Bir doktorun ilaç bulamayan, bulsa alamayan hastasının isyanına…

Bir çiftçinin küsen toprağına…

Bilimsel olarak açlığa en fazla birkaç hafta dayanabilir haldeki "insan" dediğimiz canlı türünün kazınan midesine, kuruyan diline damağına, dönen başına, kararan gözlerine, bünyesini ele geçiren öfkeye sağır kalması mümkün!

Bunlarsız da sağlanır beka!

*

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener''in katıldığı programlarda, sohbetlerde tekraren paylaştığı bir anekdot var:

Hayalini sorduğu 19 yaşında bir genç diyor ki;

"Benim önüme bakmam, hayal kurmam, umut etmem için kafamı midemden kaldırmam gerekli!"

*

Türkiye''de muhalefet çok uzun süre bu gerçekliği kabule yanaşmamıştı;

Nasıl olabilirdi;

"Namus" olan vatan toprağı alenen satılırken…

Ilımlı ılımlı dininin, inancının, imanının içi boşaltılırken…

Bütün orduları kumpaslarla dağıtılırken…

2010 referandumunda mesela "paralel devlet yapılanması" yasal zemine kavuşturulurken…

Bir koli makarna, bir torba kömürle mi değiş tokuş edecekti Cumhuriyeti!

*

Atladığı;

Bilebilse, onu bilecek imkanı, fırsatı olabilse çoğu etmezdi etmesine de…

Bir koli makarnaya, bir torba kömüre değiş tokuş ettiği şeyin Cumhuriyet olduğunun farkında bile değildi ki!

Karnının doyuyor olmasına, tenceresinin kaynıyor, sobasının yanıyor, evinin ısınıyor olmasına teşekkürdü onunki; hiçbirinin iyilik olmadığını, "sosyal devlet"in zaten hepsine mecbur olduğunu bilmeden duyduğu minnetin karşılığını vermekti…

*

Ne ironik ki;

Türkiye Cumhuriyeti için bilfiil beka tehdidi haline geldiği onca netameli "süreç"te, sadece ama sadece karınlarını doyurarak oylarını aldığı insanlardan, karınlarının açlığına kulak tıkayıp "beka" için oy kullanmalarını istiyor iktidar bu defa!

Üstelik de muhalefetten farklı olarak "beka" diye ortaya koyduğu varlık şartı, bizatihi beka tehlikesinin kaynağı!

////////////--///

BIYIK FARKI

Gazeteci Aslı Aydıntaşbaş, ''Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu''nun, Uluslararası Göç Gözden Geçirme Forumu''nda, İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde''ye sesini yükselterek "Feminist politikanızdan sıkıldım" dediği'' yönündeki haberler üzerine yaptığı sosyal medya paylaşımında, "Şaşırmadım. Türkiye''deki bürokratik kültür, erkek egemen, bıyıklı, muhafazakar bir dünya tasavvuru üzerine kurulu. Yeni kurulan dünyayı algılaması mümkün değil…" demiş.

*

Aklıma, aynı Çavuşoğlu hakkında yaptığı bir başka sosyal medya paylaşımı geldi.

Yıl 2013…

Aydıntaşbaş''ın, o gün "Böyle kriter mi olur" diye çok da eleştirilen tiviti aynen şöyleydi:

"Mevlut Çavuşoğlu''nun Egemen Bağış''tan boşalan koltuk için en iyi isim olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Brüksel''de herkesi tanıyor…"

*

Şair haklı;

"Zamanla nasıl değişiyor insan*"

Ama Aslı Hanım da çok haksız değil hani;

Çavuşoğlu o yıllarda "bıyıklı" değildi ki; hanımefendi nasıl öngörsündü bugünleri!

------------

* Otuz Beş Yaş, Cahit Sıtkı Tarancı

Yazarın Diğer Yazıları