İhanet adasında neler oluyor?
Doğru politika ne olmalı nasıl yürütülmeli?
Bugüne kadar sürdürülen yanlış politikaların sonucunda gelinen nokta ortadadır. Bunun örneklerinden biri Paris’te infaz edilen PKK’lı kadınların cenazelerinde görülmüştür. Teröristlerin cenazesinde olay çıkmaması için yoğun bir çaba harcanmış, hatta güvenlik güçlerine müdahale etmemesi yönünde talimat verilmiş ve törenin hadisesiz cereyan ettiği hususu ısrarla belirtilmiştir.
Ancak görünen o ki; PKK bezlerinin açılması, göndere bu bezin çekilmesi, ölenlerin tabutlarının da bu bezlerle örtülmesi, bunların özgürlük savaşçısı olarak tanıtılması, teröriste gerilla denmesi ve Kürt halkının özgürlük mücadelesinin bedelini ödediğini söylemeleri, cenaze törenini propaganda ve şov aracı olarak kullanılması yadırganmamaktadır. Saygın bir gazetenin attığı sürmanşeteki “Diyarbakır barış dedi” başlığı, sanki ayrı bir devletten bahsedildiğini gösteren esef verici bir yaklaşımdır. Törende Diyarbakır’dan başkent olarak söz edilmesi, ölen PKK’lıların Kürdistan’ın özgürlük şehitleri olarak nitelendirilmesi, özerk Kürdistan için mücadele ettiklerinin söylenmesi olay olarak görülmemiştir. Medyanın bu törenlerde uyguladığı karartma da gözden kaçmamıştır.
Artık ayrı bir millet oluşumunun kabul edildiği ve bunun gereklerinin yerine getirilmesi için yapılan çalışmaların tepki çekmemesine gayret edildiği algısı yaygınlaşmaktadır. Kral çıplaktır. Ancak çıplak olmadığı gösterilmeye çalışılmaktadır. Görülen manzara gerçeğin ta kendisidir. Bu durumu takip edilen süreçle düzeltmek hem tehlikeli, hem de mümkün değildir.
Örgüt askeri anlamda
etkisiz hale getirilmeli
Öncelikle terör örgütünü askeri anlamda mağlup ederek onu devreden çıkarmak, onun bir baskı ve güven aracı olmasından kurtulmak esas alınmalıdır. Bölücülerin ümitlerinin yok edilmesi, terörden medet ummalarının önlenmesi ve bu konunun gündemden çıkarılarak terörü bir tehdit aracı olarak kullanmalarının engellenmesi, halkın şiddet, korku ve baskı ile sindirilmesinin önüne geçilmesi, yaşanan acılara son verilmesi ve terör örgütünün bölgedeki etkinliğinin yok edilmesi için terörün mutlaka askeri anlamda mağlup edilmesi olmazsa olmazdır. Kalanlar silahlarıyla birlikte teslim alınmalı ve adalete teslim edilmelidir. Çünkü terör, nihai hedefine ulaşmadan kendiliğinden veya istekleri yerine getirilmeden ortadan kalkmaz. Teröriste taviz verilmez. Taviz tavizi doğurur.
Terör örgütünün askeri alanda kesin etkisiz hale getirilmesi, siyasi alandaki bölücülük / Kürtçülük hareketinin manevra alanının daralmasını da beraberinde getirecektir.
1999 yılına gelindiğinde terör gündemden düşmüştür. Terörün gündemden düşmesinin, başta TSK olmak üzere güvenlik güçlerinin PKK terör örgütünü askeri alanda mağlup etmesiyle sağlandığı dikkate alınmalıdır. Sadece terörle mücadelenin sonuç vermeyeceği, bununla birlikte mutlaka bölücülükle de mücadele edilmesinin gerekli olduğu bilinmelidir. 1999’u takip eden yıllarda bu konu ihmal edildiği için ve ABD’nin Irak harekâtından sonra oluşan yeni durumdan dolayı terörün yeniden gündeme geldiği hesaba katılmalıdır.
Mücadelenin başarıya
ulaşması için kararlılık
Mücadelenin başarıya ulaşması için mutlaka aktif duruma geçilmeli ve inisiyatif ele alınmalıdır. Terör örgütünün peşine düşülmeli, tespit edildiği yerde etkisiz hale getirilmelidir. Devletin bütün istihbarat olanakları, bölücülükle ve terörle mücadele yönünde kullanılacak şekilde sıklet merkezi yapılmalıdır. Bu konuda kararlı davranmalı, ülkenin güvenliği, başka ülkelerin insaf ve inisiyatifine bırakılmamalıdır. Başta TSK’nın motivasyonunu olumsuz etkileyecek her türlü beyan, eylem ve davranışlardan vazgeçilmeli, siyasi kararlılığın yanında ona siyasi ve hukuki destek sağlanmalıdır.
Bölücülere, yeni anayasa dahil hiçbir ümit verici telkin ve vaatte bulunulmamalı, teröristler görüldüğü yerde etkisiz hale getirilmeli, bağlantılarına, destekçilerine ve sempatizanlarına fırsat verilmemeli, bölücülerin propaganda yaparak bölge halkı üzerinde etki, Türk Milletinde de alışkanlık yaratmasına imkân tanınmamalıdır.
Devlet otoritesinin
tam olarak sağlanması
Terör örgütünün, destekçilerinin ve sempatizanlarının mücadele azim ve iradesinin kırılması, başarı ümitlerinin yok edilmesiyle sağlanacak güvenlik ortamı içinde, tecrübeli ve etkin bürokratların devlet hizmetinde boşluk ve kesinti yaratmayacak tedbirler almaları, bölge halkının görevlilerin ve bütün vatandaşların kendilerini güvende hissetmeleri sağlanmalıdır. Bu durum, halkın güçlü olan devletten yana tavır almasını sağlayacak, terör örgütünün ortam bulmasına imkân yaratmayacak ve halkın korku, baskı ve bezginlikten dolayı istemeyerek de olsa terör örgütüne desteğini kesecek, bazıları için varsa sempatisini de yok edecektir.
Güvenlik sağlandıktan sonra alınacak diğer tedbirler
*Gerekli ortamın sağlanmasını müteakip, AB uyum paketi başta olmak üzere diğer sebeplerle yasalarda meydana gelen boşluklar giderilmeli, kanunlar etkili kılınmalıdır.
*Her şeyin başı eğitim anlayışı çerçevesinde bölgede Türk Milli Eğitimi seferberliği uygulanmalıdır. Ana dil öğrenilmez, öğretilmez, anadan, babadan, aileden, çevreden edinilir. Devlet, devletin dilini öğretmekle mükelleftir. Türkçe öğrenen bölge halkı, sosyal hayata daha iyi adapte olabilecek, hastanede, postanede, okulda, belediyede, hükümet binasında, adliyede sıkıntısız bir şekilde iletişim kurma ve hizmet alma imkânına kavuşabilecektir.
*Okul öncesi eğitim mecburi kılınmalıdır. Bu uygulama, öğrencilerin devletin dilini öğrenmelerini beraberinde getirecek, okula başladıklarında müfredatı daha iyi takip etmelerine ve iyi eğitim almalarına imkân yaratacaktır.
*Gelir düzeyi düşük olan bölgede bir ailede 10, bazen iki eşli ailelerde 20 çocuk bulunmaktadır. Bu kadar çocuğa eğitim, sağlık ve iş imkânı yaratmak neredeyse mümkün değildir. Bu nedenle bölgede nüfus planlaması önemlidir. Bazen bilinçli bazen de cehaletten kaynaklanan bu durumun kontrol altına alınması, yaşantıyı olumlu yönde etkileyecek ve terörü de önleyici çalışmalardan biri olacaktır. Nüfus artışını teşvik eden, çocuk başına yardım kapsamında maddi desteklerden vazgeçilmeli, aksi tedbirlere önem verilmelidir.
*Bölgede ekonomik açılımlar, teşvikler ve istihdam olanakları sağlanmalıdır. Ancak bunları gerçekleştirirken yurdun diğer bölgelerinde yaşayan vatandaşlarımıza haksızlık yapılmamasına ve uygulamaların hoşnutsuzluk yaratmamasına özen gösterilmelidir. Tembelliğe alıştıran yardım adı altındaki uygulamalardan vazgeçilmelidir.
*Terör örgütüne kaynak sağlayan her türlü kaçakçılığın önlenmesine ilişkin tedbirler alınmalıdır.
*Bugüne kadar ihmal edildiği ve meydan bölücülere bırakıldığı terörle ve bunun propagandasıyla kaybolan değerlerimiz yeniden kazandırılmalıdır. Bu kapsamda ulus-devlet, üniter yapı, bölünmez bütünlük, devlet, devletin gücü, millet, vatan ve bayrak sevgisi konularını kapsayan ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmalarından dolayı kıvanç duyan bir toplum yaratılmasına yönelik karşı propaganda faaliyetlerinde bulunulmalıdır. Bu konuda kirlenmiş akılların temizlenmesi esas alınmalıdır.
*Terör örgütünün yurtdışı bağlantılı legal ve illegal kaynaklarının kesilmesi, özellikle uyuşturucu ve insan kaçakçılığı ile haraç toplama eylemlerinin önlenmesi için yoğun diplomatik faaliyetlerde bulunulması ve ülkeler üzerinde bu konudaki baskının sürekli kılınması esastır. Ayrıca dış ülkelerde bulunan ve çeşitli isimler altında Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde faaliyet gösteren ve teröre destek veren enstitü, büro, merkez ve medya kuruluşlarının söndürülmesi ve Türkiye üzerinde bölücü emeller taşıyan konferans, sempozyum, panel, toplantı gibi hiçbir faaliyete müsamaha edilmemesi konularında tavizsiz ve kararlı bir dış politika izlenmelidir.
*AB’nin ilerleme raporlarındaki Türkiye’den talep ettiği ve tenkit ettiği hususlarla ABD’nin PKK ile mücadele bugüne kadar yürüttüğü politika iyi analiz edilmelidir
Bölücülük ve bunun silahlı örgütü durumundaki PKK ile mücadelede siyasi kararlılık, mücadelenin başarılı olmasını sağlayacak ve devlet otoritesinin ve hâkimiyetinin oluşmasını güçlendirecektir.
Terör örgütünün önce askeri anlamda etkisiz hale getirilmesi, bölge halkını, teröristlerin ve bölücülerin baskı ve bezginliğinden kurtaracak, devlete olan güvenini sağlayacaktır.
Terör örgütü ve ayrılıkçı hareketlerin mücadele azim ve iradesinin kırılması, başarı umutlarının yok edilmesi, amaçladıkları hedefe ulaşma şanslarının bulunmadığının gösterilmesi, yürütülen mücadelenin ana hedefi olmalıdır.
Terörle mücadele sadece güvenlik güçlerinin bir mücadelesi olarak algılanmamalı, buna millet sahip çıkmalı ve mutlaka siyasi kararlılık sergilenmelidir. Mücadeledeki en etkin faktörün, kamuoyu desteği olduğu, halk tarafından benimsenmiş ve devletin tüm organları ile koordineli olarak desteklenmiş bir mücadelenin mutlaka başarıya ulaşacağı bilinmelidir.
Ulus-Devlet anlayışı
kesinlikle korunmalıdır
Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası, bölünmez bütünlüğü ve güvenliği her türlü düşüncenin üstünde tutulmalı, bu konulardaki tedbirler, koordineli ve etkili bir şekilde alınmalıdır. Ulus-devlet anlayışı kesinlikle korunmalıdır. Demokrasi, insan hakları ve hürriyetlerin, sağlam temellere dayanmış bir ülke için söz konusu olacağı bilinmelidir.
Türkiye kararlarını kendi inisiyatifi ile alabilecek kabiliyette ve güçtedir. Türkiye’nin dikkatini ve enerjisini sadece teröre teksif etmesi yeterli değildir. Türkiye’nin, terörün siyasallaşmasına ve siyaset yolu ile önü açılmaya çalışılan bölücülüğe fırsat vermemesi son derece önemlidir.
Topluma kabul ettirilmeye çalışılan süreç, “terör sona ersin de ne olursa olsun” anlayışı çerçevesinde siyaseten ne isteniyorsa verilmesi esasına dayanmaktadır. Kamuoyunun bu süreci kabul ettiği yönünde propaganda faaliyeti sürdürülmektedir. Artık yönetimle iç içe geçmiş durumda bulunan Sivil Toplum Örgütleri’nin (STÖ) de sürece destek verdiği ifade edilmektedir. Bu konuda reaksiyon gösterebilecek anayasal kurumlar, medya, STÖ ve diğer unsurlar üzerinde çeşitli yöntemlerle baskı oluşturularak onların etkisiz kalması sağlanmaktadır. Bunun farkına varamayanlar için duyarlı vatandaşlar ve örgütler, Türk milletinin bir ferdi ve Türk vatandaşı olmanın gereklerini yerine getirmelidir.
Terörü önlemek için bölünmeye kapı açılıp, eşit vatandaşlıktan farklı vatandaşlığa geçilerek toplum ayrıştırılmamalıdır. Olmamasına rağmen, ısrarla olduğu empoze edilmeye çalışılan Kürt sorununu halledeceğim derken, bir Türk sorunu yaratılmamalıdır. Terörist başından medet uman bir süreç değil, yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan süreç takip edilmelidir.
Türk Milleti, artık gerçekleri görmeli, millet olma duygusunun gereklerini yerine getirmek için üstünde oluşan perdeyi kaldırmalıdır. Gerçekler gösterilmek istenmese de gerçeği görmek ve ona göre davranmak zorundadır.
Teröre taviz vermek, başka tavizler doğurur
Terörün mutlaka askeri anlamda mağlup edilmesi olmazsa olmazdır. Kalanlar silahlarıyla birlikte teslim alınmalı ve adalete teslim edilmelidir. Çünkü terör, nihai hedefine ulaşmadan kendiliğinden veya istekleri yerine getirilmeden ortadan kalkmaz. Teröriste taviz verilmez. Taviz tavizi doğurur.