İçimden gelmedi yazmak
Bugün bayramın ikinci günü...
İnanın kötü bir şey yazmak içimden gelmedi bugün. Dolduk artık. Hem de ağzımıza burnumuza kadar dolduk.
Geçim sıkıntısı, pandemisi, üç beş maaş alan bürokratları, inşaatı, betonu... Nefes alacak yerimiz kalmadı.
Bugün bayram evet ama kime göre?
Aileniz sevdikleriniz yanınızda ise evet bayram. Yanında olmayanlar için ise bir hüzündür.
Özellikle de cezaevleri...
Mahkûmu, gardiyanı, askeri, hepsi ayrı hüzünlüdür bugün.
Salgın nedeni ile ben cezaevindeyken görüşler yasaklanmıştı. Ziyaretime gelen sadece avukatlarım değerli dostlarım Uğur Tülü, İlker Ziya Göktaş ve Ruşen Gültekin olmuştu. İnanın o yalnızlığın içerisinde tanıdık bir yüz ve samimi bir ses insanı başka duygulara sürükler.
Ailem ile sadece telefonda görüştüm yirmi dakika.
Aynı şartlar cezaevi gardiyanları ve askerler için de geçerli.
Mahkûm için bir başkadır ama anlamı...
Sabah uyanınca başlarsın yutkunmaya. Zaten tabut gibi olan beton duvarlar daha da üstünüze üstünüze gelmeye başlar. Beklersiniz... Birini, birilerini, bir sesi...
Düşünün işte. Soluklanayım bir volta atayım deseniz en fazla 5 adım, dertleşelim diğer mahkûmlarla konuşayım deseniz hücredesiniz. Nereden baksan tutarsızlık...
Sabah 08.00''de sayım başlar ve ilk bayramlaşmadır. İlk önce gardiyanlar ile bayramlaşırsın.
Zaman geçtikçe eski bayramlar aklına gelir.
Sahi halen görüş yasak mı diye baktım. Evet, cezaevlerinde salgın bitmediği için görüş halen yasakmış. İki koca sene geçti hâlâ yasak. Zordur içerdekine...
Hele ki haksız hukuksuz yere sevdiklerinden ailenden koparılmışsan daha da ağırdır.
İçimden gelmedi yazmak...
Sadece selam vermek iyi bayramlar demek istedim siz değerli dostlarıma ve cezaevlerinde yatan kader mahkûmlarına, haksız hukuksuz yere özgürlüğü elinden alınanlara, gardiyan ve asker kardeşlerime...
Dileğim daha iyi bayramlarda görüşmek.
Sevgiyle kalın.