İçel Folkloru üzerine (1)
Bugün, Sait Uğur''un yazdığı, birinci cildi 1947''de iki ve üçüncü cildi 1948''de yayımlanan, Anadolu halk kültürünün önemli bir yansıması olarak gördüğümüz İçel Folkloru adlı kitap üzerinde duracağım. 680 sayfadan oluşan bu değerli kitabı Mersin Üniversitesi Fen Ed. Fak. TDE bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Nilgün Çıblak Coşkun ve Dr. Öğr. Üyesi Mete Bülent Değer büyük bir özveriyle üç kitabı bir kitap haline dönüştürüp güncelleştirerek Türk kamu oyuna kazandırmışlardır.
Belli zaman ve yerde birlikte yaşayan insan topluluğu olan halkın doğumdan ölüme; ninnisiyle, türküsüyle, ağıtıyla, oyunuyla, sevinci ve kederiyle her türlü söz değerleri yanında; konar göçerlerin çadırından, yerleşik yaşam sürenlerin ev - bark kültürüne kadar geçmişin izlerini taşıyan gelenekleri ve el sanatlarıyla ilgili uğraşlarının tümü halk bilimi kapsamındadır. Bu nedenle bir milletin kültürü, geçmişinden süzülüp gelen maddi ve manevi değerlerin tümünden oluşur. Türklerin geniş bir coğrafyaya yayılan geçmişleri, Türk kültürünü derinleştirmiş ve Türklere ayrıcalıklı bir yer kazandırmıştır. Atatürk''ün "Türkiye Cumhuriyeti''nin temeli kültürdür" sözüyle de işaret ettiği gibi Türk toplumunun kültürel mirasına sahip çıkması çok önemlidir.
Tarihle yaşıt Türk halkının köklü, zengin ve çok renkli bir kültürü vardır. Toplum yararına her şeyi töre ve gelenek haline getiren halkımız bu kültürü zaman içinde hem disiplin altına almış hem de güzel ve özgün uygulamaların yüzyıllar içinden günümüze ulaşmasını sağlamıştır. Bu noktadan hareketle yaşam şeklimizi ifade eden gelenek, görenek, örf ve adetleri, inançları, müzikleri, halk oyunlarını, âşıklarımızı araştırıp tüm halk kültürü ürünlerini kayıt altına almaya çalışan başta İçel folklorunu derleyen Sait Uğur olmak üzere, Cenup''ta Türkmen Oymakları adlı kitabı ile Güney Anadolu halk bilimi ürünlerini toplayan Ali Rıza Yalman, "Türk Folklor Araştırmaları" dergisini kurup genel yayın yönetmenliğini yapan ve Anadolu halk kültürü derlemelerini özveriyle yayımlayan İhsan Hınçer, Yayımladığı Sivas Folkloru dergisinde Anadolu''dan derlenen birçok halkbilimi ürünleriyle bilinmeyen âşıkları tanıtıp eserlerinin kaybolmasını önleyen Cahit Öztelli, Bir süre Halkevlerinin yayın organı Ülkü dergisini yöneten, Ankara Örencik ve Ahi Köylerinin Türküleri (1945), Malatya Masalları(1946), Karacaoğlan (1948) gibi önemli eserleri Türk Halk Kültürüne kazandıran Mehmet Tuğrul, yayımladığı Tarla dergisi ile pek çok âşığı ve bilinmeyen eserlerini su yüzüne çıkartan Tahir Kutsi Makal, İçel Kültürü adlı halkbilim dergisi ile İçel''de Son Yörükler Sarıkeçililer''i yayımlayan Hilmi Dulkadir ile Adana ve Çukurova yöresi ile ilgili yayınlarıyla dikkatleri üzerine çeken Erman Artun''u minnet ve şükranla anıyor, hafızalarda önemli yer etmiş bu nadide eseri nedeniyle Prof. Dr. Nilgün Çıblak Coşkun ve Mete Bülent Değer''i yürekten kutluyorum.
Birinci baskının ön sözünü yazan Mehmet Tuğrul''un: "Bu eser halk bilgisi ve halk edebiyatı malzemesiyle dolu bir bohçaya benzetilebilir. Çeşitli fıkralar, türküler, maniler, destanlar, atasözleri, bilmeceler ve pek çok dil malzemesi burada toplanmıştır." Dediği gibi gerçekten bir bohça hatta hazine gibidir. Kitabın ilk bölümü olan birinci cilt 1947''de yayımlanan ilk kitap olup baştan 317. Sayfaya kadar olan bölümdür. Eserde:
I. Bölüm; genellikle gerçek olaylardan hareketle ders almayı amaç edinen, konularını sosyal yaşamın çatışmalarından alan, gülme esasına dayalı olup temelinde az çok nükte, mizah, yerme, eleştiri unsuru bulunan ve sözlü gelenekte yaşayan tek motifli kısa hikâyeler olan Fıkralar bölümüne baktığımızda, Tipler Etrafında Oluşan Fıkralardan 13; Belirli Sınıf ve Zümreler Etrafında Oluşan Fıkralardan 34; Çeşitli Konulardaki Diğer Fıkralardan da 98 fıkranın kaynağından toplanarak kayda geçtiği görülmektedir. Bunlardan biri: "Vaktiyle sadrazam Öküz Mehmet Paşa vüzera (vezirler) ile ilkbaharda sahraya gitmiş. Çayırlı çimenli otluk bir mahalde (bölge) çadırlar kurulmuş, yemekler yapılmış. Eğlenirken o civarda otlamakta olan bir öküz gelmiş çadırın kapısından içeri boynunu uzatmış. Bunu gören vüzera (vezirler) sadrazamın adının Öküz Mehmet Paşa olduğuna işaret olmak üzere gülüşmüşler. Sadrazam bunu derhal anlamış ve "Bu öküz içeri niçin bakıyor, biliyor musunuz?" demiş. Vüzera (vezirler) "Hayır" demiş. Öküz Mehmet Paşa "Bu öküz lisan-ı hal (hal dili) ile şu oturan sadrazam hele bizden ama yanındaki eşeklerin arasında ne gezer, diyor" demiş. Biçimindedir.
II. Bölüm; halk şiirinde, hece ölçüsüyle yazılan, genellikle kavuştaklı, bireyin ya da toplumun acılarını, sevinçlerini vb. dile getiren, kendine özgü bir ezgiyle söylenen bir koşuk biçimi diye tanımlanan Türküler''e baktığımızda bir kısmının doğrudan sahadan derlenerek bizzat ağızdan kaydedildiği, bir kısmının da cönklerden alındığı işaret edilmektedir. Mizahi ve Hiciv Türkülerinden 9; Vaka Anlatan (Olay) Türkülerden 8; Merasim Türküleri ise Saya Bayramı ve Kına Gecesi Türküleri olup "Kız anam kınan kutlu olsun / Söyleyen dillerin tatlı olsun" gibi hoş nakaratlar içeren türkülerden 4; Lirik Türküler "Ala gözlüm sevmez isen / Ben seni sevdiğim yeter" ve "Yüce dağ başında seyran ederken / Gördüm iki dilber suya bakınır" biçimindeki yerel türküler olup bunlardan da 163 adettir.
III. Bölüm; anonim halk şiirinin en kısa nazım şekillerinden olup doğa, sevgi, ayrılık ve nefret gibi konular yanında dinleyeni yürekten sarsan, umulmadık bir sürprizle sonuçlanan az sözle çok anlam ifade eden, küçük ve bağımsız bir şiir türü olarak tanımladığımız Mâniler ise : Mersin Silifke, Mut, Gülnar, Anamur, Tarsus ve köylerinde ağızdan duyulup toplanan mâniler olup,
"Al işlik mavi düğme / Yine düştün gönlüme
Her fikrime geldikçe /Kan damlar yüreğime"
gibi yöresel söyleyişlerle yüklü 232 düz mâni;
"Adam aman yanacak
Yana yana kül oldum daha nerem yanacak
Adam aman yanacak
Bu nasıl aşk u sevda mahşere dek yanacak"
biçiminde 11 cınaslı mâniden oluşmaktadır.
IV. Bölüm; anonim halk şiiri ürünlerinden olup, en az iki üç aylıktan en çok üç dört yaşına kadarki çocukları kucağa alıp, ayağa yatırıp ya da beşiğe koyup sallayarak dinlendirmek, ağlamasını kesmek veya daha çabuk uyutmak için anneler tarafından özel bir ezgi ile söylenen bir çeşit türküler olan Ninnilerdir. Ninniler;
"Ninni dedim elden aldım / Al değneği aldan aldım
Ben yavrumu güç buldum / Ninni de yavrum ninni"
gibi annelerin içten söylemleridir.
Yarın konuya devam edeceğim.