Hukuksuz demokrasi olur mu?

Balyoz davasında, mahkemenin belge asılları Genelkurmay’da olduğu şeklindeki kararı basında yer almış buna karşılık Genelkurmay da “Mahkemeye, Balyoz darbe planı yapıldığına dair seminer kayıtları içeren bir CD, yazı veya benzeri herhangi bir belge gönderilmediğini” ve sanık avukatlarının haklı olduğunu açıklamıştır. Bu tartışma tam olarak anlaşılmadı. Eğer mahkeme iddia edildiği gibi sahte belgelere bakarak karar verdiyse bu Türk yargı tarihine kara leke olarak geçer. Sonucu yanlış bir yargı kararından daha ağır olur.
Aslında yargı kararlarının, tartışılmayacak kararlar olması gerekir. Aksi halde yargı kararları tartışılırsa, demokrasi de tartışılır... İnsanlar kendini güvende görmez. Kamu vicdanı rahatsız olur.
Dünyada yargı kararları en fazla darbelerden sonra tartışılır... Çünkü darbelerden sonra ortada yargı erki kalmaz. Bugün kamuoyunda yargı için yapılan tartışmalar, 1980 darbe sonrasından daha fazladır.
2011 yılının başında, Metropol araştırma kuruluşu, Ergenekon Davası konusunda halkın tepkisini ölçen bir araştırma yaptı. Bu araştırmada sorulan “Ergenekon Davasının adalete ve hakkaniyete uygun bir şekilde yürüdüğüne inanıyor musunuz” sorusuna halkın yüzde 31.9 evet inanıyorum, yüzde 40.1’i hayır inanmıyorum ve yüzde 22’si de cevap yok veya fikrim yok, şeklinde cevap verdi.
Yani davaya inanmayanlar, inananlardan daha fazla çıktı. Bugünlerde bir kamuoyu yoklaması yapılırsa, eminim ki yüzde 10-20 arasındaki radikaller dışında, toplumun yüzde 80’i Balyoz darbe planı kararına inanmadığını söyleyecektir.
Ergenekon ve Balyoz gibi davaların yargılama sürecindeki denge o kadar bozuldu ki darbeler konusunda hassas olan Avrupa Parlamentosu da tepki gösterdi. Avrupa Parlamentosu Türkiye raporunda, Balyoz davasındaki kararların not edildiği, darbe davalarının Türk demokratik sistemine uygun şekilde işlediğinin gösterilmesi gerektiği ifade ediliyor. Ayrıca davaların kapsamının çok geniş olması ve hukuki süreçteki eksiklikler tenkit ediliyor.
Başbakan’ın kuvvetler ayrılığını bir engel gibi açıklaması ve Ergenekon ve Balyoz davaları nedeniyle yine Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raporunda, kuvvetler ayrılığına da yer verme ihtiyacının duyulduğu anlaşılıyor. Bu bağlamda raporda, Anayasa çalışmalarında güçler ayrılığı ilkesine uygun bir kontrol-denge sistemine odaklanılması isteniyor.
Demokrasinin evrensel kabul gören temel nitelikleri:
1. Siyasal iktidarın özgür genel seçimlerle oluşması,
2. İktidarın karar ve uygulamalarını denetleyebilen bağımsız yargı,
3. Farklı toplumsal çıkar ve görüşleri temsil eden siyasal partiler,
4. Farklı toplumsal kesimleri temsil eden ve siyasal katılımı kolaylaştıran dernekler, sendikalar gibi kitle örgütleri,
5. Vatandaşın doğru bilgi edinmesini sağlayacak özgür kitle iletişim araçları, şeklindedir.
Demokrasilerde siyasi iktidarları denetleyen bağımsız yargı, muhalefet
partilerinden daha önemli işleve sahiptir. Ergenekon ve Balyoz davalarına halkın güveni azalmakla birlikte, genel anlamda toplum yargıya güven duymaktadır. Ancak yargının kendi içinde çürüklere tepki göstermesi gerekir. Özellikle siyasi tavizler açısından dikkatli olunması gerekir. Siyasi baskılara göğüs germesi gerekir.
Günümüz toplumlarında “Hukukun üstünlüğü ” tartışılmaz bir kuraldır... Çağdaş anayasalarda devlet, “hukuk devleti” olarak yer almaktadır.
Hukuk devletinin özünde, yargı denetimine açık olması anlayışı vardır. Yine hukuk devleti ilkesi, yönetenlerin de yönetilenler gibi hukuka bağlılıklarını öngörür ve bunu bağımsız yargının denetimine ve güvencesine bırakır.

Yazarın Diğer Yazıları