Hukukçular da korkmadan konuşabilse!..

"Dokunulmazlıklar", "terör ve terörist tanımının yeniden yapılması" için koparılan gürültü ile Türkiye'nin her yanında patlayan bombaların üstü örtülmek isteniyor. Bir zamanlar dizi dizi "demokrasi paketleri" (!) ile teröristlere kol kanat gerenleri, terör tanımının içini boşaltıp Brüksel'den, ABD/İngiltere'den bonus kazanmaya çalışanları şöyle bir hatırlayın. Sonra, adı yolsuzluğa karışan bakanları aklamak için çıkarılan rejim krizi ve tıkatılan Yüce Divan yollarını da üstüne katın!..

Şimdi, R.Erdoğan'ın Ankara patlamalarının ardından vizyona soktuğu "terör ve terörist tanımının yeniden yapılmasının" perde arkasına farklı bir noktadan bakalım. Uzman isim; eski Millî Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım madde madde, hukuki dayanakları ile anlattı;

TCK 302

"Terör tanımı, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1'inci maddesinde geniş bir şekilde yapılmış. 'Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak' fiili de terör tanımının içinde yer alıyor. Kanunun 3'üncü maddesinde de terör suçları belirlenmiş. Buna göre Türk Ceza Kanunu'nun 302 ve 309'uncu maddelerinde yazılı suçlar da terör suçlarıdır.

Türk Ceza Kanunu madde 302'ye göre, Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya yönelik fiiller, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. Erdoğan, Başbakanlık yaptığı dönemde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin egemenliğindeki 16 ada ve 1 kayalığın, Yunanistan'ın egemenliği altına koyulmasından sorumlu olduğu ve ülkeyi böldüğü için TCK 302'de tanımlanan suçu işlemiş durumda."

TCK 309

"TCK madde 309'da, Anayasayı ihlal suçunun tanımı yapılmıştır. Erdoğan, hem Başbakanlık hem de Cumhurbaşkanlığı döneminde Anayasa'yı defalarca ihlal etti. 2003 Irak savaşı sonrasında Meclis kararı olmadan yüz binlerce Amerikan askerinin İncirlik'ten geçirilmesi, 2014 yılında peşmergenin Türk topraklarından geçirilmesi, 2015 yılında Süleyman Şah Türbesi'ndeki toprakların PYD/YPG/PKK'ya terk edilmesi, Anayasayı ihlal suçları arasında yer alıyor. Verilen örneklerden açıkça anlaşılacağı üzere Erdoğan, TCK 302 ve 309'da tanımlanan suçları işlemek suretiyle aynı zamanda terör suçu işlemiştir."

TMK 1-3

 "12 Nisan 1991'de çıkarılan Terörle Mücadele Kanunu (TMK), 1920'de çıkarılan Hıyanet-i Vataniye Kanunu'nun yerini aldı. TMK, AKP Hükümetleri döneminde birkaç kez değişikliğe uğradı. Mevcut haliyle TMK'nın 1 ve 3'üncü maddeleri, Erdoğan'ın işlemiş olduğu suçları tanımlıyor. Erdoğan ise son bir gayretle işlediği suçları terör kapsamından çıkarmaya çalışıyor. Hâlihazırda Erdoğan'ın dokunulmazlığı olmadığı için Başbakanlık yaptığı dönemde işlediği suçlarla ilgili olarak soruşturulmasının ve Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasının önünde hiçbir hukuki ve yasal engel yoktur. Erdoğan, vatana ihanet ve terör suçundan yargılanmaktan korktuğu için ısrarla Anayasa değişikliği yapılarak Başkanlık sistemine geçilmesini istiyor. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı makamından Başkanlık makamına dikey geçiş yaparak, yeniden dokunulmazlık kazanmaya ve yargılanmaktan kurtulmaya çalışıyor."

Görev suçu mu?

 "16 ada ve 1 kayalığın Yunanistan'a alenen verilmesi ile ilgili olarak, Erdoğan, Gül, Davutoğlu, Çavuşoğlu, Ala ve diğer sorumlular hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na, TCK 302'den suç duyurusu yapıldı. Başsavcılık tarafından, 06 Mayıs 2015 tarih ve 2015/1396 sayılı yazı ile "Soruşturma ve Kovuşturma Yapılmasına Yer olmadığı Kararı" verildi. Başsavcılık, suçlamaların "görev suçu" olduğunu ve Anayasa'nın 100'üncü maddesine göre soruşturma yapma yetkisinin TBMM'ye ait olduğunu belirterek Yüce Divan'ı işaret etmiş. Hâlbuki Başbakan ve Bakanlar Kurulu üyelerinin görevleri arasında, "vatan topraklarını alenen Yunanistan'a vermek" görevi yoktur. İşlenen suç görev suçu değildir."

Kanun önünde eşitlik

"Ayrıca aynı Başsavcılık, 12 Eylül ve 28 Şubat ile ilgili olarak yapılan suç duyuruları sonrasında, kanunen görevli ve yetkili olmadığı halde soruşturma açmış ve asker kişilerin Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasını sağlamıştır.

 12 Eylül 2010 Referandumu ile Anayasanın 145'inci maddesinde yapılan değişikliği gerekçe göstererek soruşturma açan Başsavcılık, hukuk kurallarının geçmişe uygulanmazlığı ilkesini ihlal etmiştir. 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile 1980 ve 1997 yılındaki fiiller hakkında soruşturma açmak mümkün değildir. Ayrıca aynı referandumla Anayasa'nın 148'inci maddesinde yapılan değişikliği de "görev suçu değil" tezi ile görmezden gelen Başsavcılık, asker kişilerin Yüce Divan yerine Ağır Ceza Mahkemelerinde yargılanmasını sağlamıştır. Anayasa'nın geçici 15'inci maddesi ile 12 Eylül döneminin sorumlularına yargı bağışıklığı verilmiştir. 28 Şubat'ın muhatabı ise Genelkurmay Askeri Mahkemesi'dir. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 12 Eylül ve 28 Şubat soruşturmasını açmak suretiyle 'kanuni hâkim güvencesi' ilkesini ve Anayasanın 37. Maddesini ihlal etmiştir.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, asker kişilere karşı aslan kesilmiş, 'görev suçu değil' tezine sığınarak ve bütün hukuk kurallarını ihlal ederek 12 Eylül ve 28 Şubat soruşturmalarını açmıştır. Aynı Başsavcılık, Erdoğan ve diğer siyasetçiler için yapılan suç duyurularına karşı "görev suçudur" tezine sığınmış ve soruşturma açmadığı gibi fezleke bile düzenlememiştir. Görüldüğü üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, asker kişilere farklı, siyasetçilere farklı hukuk kuralları uygulayarak 'kanun önünde eşitlik' ilkesini ve Anayasanın 10. Maddesini ihlal etmiştir."

Ümit Yalım'ın dile getirdiklerine katılır veya katılmayabilirsiniz... Fakat, yasa değişikliklerinin içine saklanacağı yeni torbalara çok dikkat kesilmenizi dilerim!..

Çok ince oynanıyor...

 

Yazarın Diğer Yazıları