Hukuka dönüş mümkün mü?
Eski Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanları'ndan Haşim Kılıç: "Önce 'ahlak ve maneviyat' diye iktidara gelen bu arkadaşlarımız, ne pozitif hukuk kuralları bıraktılar ne de ahlak bıraktılar. Dolayısıyla ne bir rekabet, ne bir şey söz konusu olamayacaktır…" diyor.
Böylece iktidar sahiplerinin ahlakı ve hukuku toplumsal alanda çökerttiklerini söylüyor.
Yanlış mı?
İşte bakın toplumsal düzeyde ahlaksızlık yaygınlaştı.
Hep birlikte şikâyetçiyiz..
Siyasi çıkar, siyasi ahlakın önüne geçti. Her türlü çıkar için bütün kurallar çiğnenebilir oldu.
Böyle bir ortamda "toplumsal iyi" nin hiçbir önemi yoktur. Hâlbuki millet/ulus olma bilincinin temelinde asgari müşterekler vardır. Ahlaki temelleri kirlenmiş bir toplumdan nitelikli bir ulus üretebilir miyiz?
Mümkün değil.
Haşim Kılıç sözlerinin devamında bunu doğrulayacak sözler söylüyor: "Biz bu ahlakı; daha doğrusu insanların subjektif alanına bırakılan işleri sıfıra indirmediğimiz sürece, bu ülkede rahat edemeyeceğiz."
Hukuk kuralları ahlak va'z etmez. Ancak bütün hukuk kuralları ister istemez ahlaki ölçülerle çıkarılmak zorundadır. Aksi halde kötü niyetli kanunlarla karşı karşıla kalırız.
Öyle ise?
Nitelikli bir ahlakın da ön koşulu yine nitelikli bir hukuk ve adalet düzenidir.
Türkiye'de yakın dönemde kayıp ettiğimiz en değerli hazinemiz aslında budur.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan'ın önceki günkü konuşması bu bakımdan uyarıcı bir nitelik taşımaktadır. Diyor ki Aslan: "Anayasal kimliğimizin temel unsurlarından olan hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı; yargının yasama ve yürütmeden bağımsız olmasını gerektirmektedir. Bu anlamda yargı bağımsızlığı, demokratik hukuk devletinin olmazsa olmaz gereklerindendir."
Görüyor musunuz?.
Eski başkanlardan Kılıç, öncelikle ahlakın sonra da hukukun çöktüğüne işaret ederken, mevcut başkan bu çöküşün adresini gösteriyor: Kuvvetler ayrılığı!
Kuvvetler ayrılığını siyaset güçlendirecek. Hukukun güvencesi ise uygulamalarıyla bizzat hâkimler olacaktır.
Peki, uygulama öyle mi?
İşte sorun da burada, uygulamada.
Uygulayıcılar hâkimlerdir. Hukuk düzeninin sağlam temellerde yükselmesi onların alacağı kararların, siyasete olan uzaklığına ve yakınlığına bağlıdır.
Anayasa mahkemesi Başkanı Arslan sözlerinin devamında hâkimlere; "hâkim hiçbir şart ve ahval altında aklını ve vicdanını başkasına emanet edemez. Hâkim ve savcılar, bağımsızlıklarına doğrudan ya da dolaylı olarak etki edebilecek baskı ve tesiri kayıtsız şartsız reddederler" diyerek hukuk düzeninin yeniden inşası için kendilerinden beklenen davranışların nasıl olması gerektiğini söylüyor.
Ahlak ve hukuk düzeninin olması gerektiği yere getirilmesi mevcut hükümet sistemi içinde mümkün mü?
Oldukça zor.
Çünkü Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi, kuvvetleri ayırmaktan çok, Cumhurbaşkanlığının kontrolü altında tutulması gerekliliği üzerine kurulu.