Hoca "Mükerrem Sarol formülüne" sarıldı!..
"Kardeşlik" edebiyatının büyük palavra olduğu, AKP'de bir kez daha net şekilde kanıtlandı... Ahmet Hoca'ya düzenlenen 29 Nisan saray darbesinin ardından dişliler arasında gıcırtılar yeri göğü inletiyor.
Merakla beklediğiniz, sağlam ve tarafsız AKP kulis haberlerini Ahmet Hoca'ya yapılan MKYK operasyonunun ardından gelişmelerle aktaracağım. Önceki gün sarayda yapılan Bakanlar Kurulu toplantısı öncesinde siyasi kulislerde tek soru vardı;
"Erdoğan'ın devre dışı bıraktığı Davutoğlu, bundan sonra ne yapacak?"
MKYK darbesi ile partiyi de tamamen kaybeden Davutoğlu, kabinede yanında Lütfü Elvan dışında kimse olmaması nedeniyle Beştepe toplantısına engel olamadı. Bakanlar Kurulu öncesinde objektiflerden yansıyan kareler Ahmet Hoca'nın ruh halini tarife gerek kalmayacak şekilde gösteriyordu. Kendi istişare ekibiyle saatler süren toplantılarda aldığı kararlarla gelmişti saraya. Davutoğlu ve cephesi "Mükerrem Sarol formülü"nü devreye sokacaktı. Nedir bu formül? Bilmeyen genç okurlarımız için hatırlatalım;
Merhum Adnan Menderes, 1955 yılında ekonomik sıkıntılar yüzünden çok bunalmıştı. Kendi Bakanları için grubunda gensoru önergeleri veriliyordu. Zor günler geçiriyordu Adnan Menderes. Yakın arkadaşı, partisinin milletvekili ve bir süre de Devlet Bakanlığı yapan Dr. Mükerrem Sarol bir gün gelip kendisine "Hükümet adına değil şahsı adına güvenoyu istemesini" önerdi. Menderes, bunu kabul etti ve döndü grubuna, "kendimi tamamen grubun takdirine bırakıyorum" dedi, oldukça duygusal bir konuşma yaptıktan sonra siyasi hayatını kurtardı. O gün Menderes ve DP için bir dönüm noktası oldu. Adnan Menderes'in bu hamlesi de siyasi hayatımızda "Sarol formülü" olarak yerini aldı.
Davutoğlu'nun yanı başında bulunan Kerim Özkul, Ali Sarıkaya, Selçuk Öztürk, Mehmet Baloğlu, Mustafa Babaoğlu, Hatem Ete, Taha Özkan başta olmak üzere istişare ekibinde bulunan kişiler son olarak Mükerrem Sarol taktiğini uygulamasında "Başbakan"ı ikna ettiler... Strateji belirlendi; Ahmet Hoca, vekillerin karşısına ya topluca çıkacak ya da parça parça görüşmelerde şunları söyleyecekti;
"Ben sizin kardeşiniz değil miyim? Hocanız değil miyim? En kritik dönemlerde Başbakanlık ve Genel Başkanlığı omuzladım. Parti üzerindeki birçok itham benim duruşumla bertaraf edildi. Birçok parantezin kapanmadığı ve birçok hesaplaşmanın olduğu en zor süreçte yaptığım uzun konuşmalarla partimi ve gönüldaşlarımı korudum. Kamuoyunda oluşan yanlış algıları rehabilite ettim. Batı dünyası ile ilişkilerimizin kopmasını engelledim. Türkiye'yi ekseninden kaydırmak isteyenlere fırsat vermedim. Ne Arınç gibi düşman sevindirmemek için dışarıya kan kustum, her şeyi içime attım. Ne de mücadeleyi bırakıp Gül gibi evime kapandım. Herkes Osmanlı sevdasına soyunurken ben Kut'ül Ammare zaferini literatüre sokarak bu sevdayı taçlandırdım. Kişisel bir hesabım olmadı. Hiçbir yerde kişisel hesaplarım da yok."
Anlayacağınız, Ahmet Hoca'ya bol ajitasyonlu konuşma metinleri hazırlandı.
Saray'daki Bakanlar Kurulu toplantısından sonra içerideki havanın çok sert olduğu kulislere yansıdı. Pazartesi günü, akşamın ilerleyen saatlerinden itibaren saray bülbülleri tarafından siyasi kulislere "Ahmet Davutoğlu'nun istifasına" ilişkin dedikodular, spekülasyonlar yayıldı. Başbakan'ın ekipleri ile sarayın ekipleri (ayrı ayrı) Balgat ve Çukurambar mekanlarında hararetli toplantılar yaptı. Gözümüzü Salı klasiğine, AKP grup toplantısına diktik. Yakından tanıdığım, özel sohbetlerinde bile ortalama 2 saat konuştuğuna şahit olduğum Ahmet Hoca, kendisi için en kısa sayılacak grup konuşmasını yaptı. Kulislerden aldığımız haberleri doğruluyordu bu duygusal tonu ağır olan konuşma. Ahmet Hoca, "Nefsimi ayaklar altını alırım, bir faninin terk etmeyeceği düşünülen her makamı elimin tersiyle iterim ama asla bu kutlu hareketteki hiçbir dava arkadaşımın kalbini kırmam" dedi. Konuşmasının tümüne bakıldığında saraya da meydan okuyan Ahmet Hoca böylece "Sarol formülünü" devreye sokmuş oldu. Tutunabileceği son kale, milletvekillerine oynadı. AKP grup toplantısı bittiğinde taraflar kendine göre yorum yapıyordu;
Başbakana yakın olanlar; "Veda konuşması mı?.."
Saraycılar; "Vuruşarak çekilecek..."
Ortada dolaşanlar; "Başbakanlıkta ihaleler, sarayda kararnameler bekliyor..."
Saray tarafındaki son kulisleri de aktaralım. R. Erdoğan, AKP Genel Müdürlüğü'ne beklenen yeni atama için son kararını vermedi. Kıyasıya bir yarış var Beştepe'de... Bakan Süleyman Soylu'nun mevcut adaylar arasında şansını artırdığı konuşuluyor. Nedeni; "MHP kongresine yönelik Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'dan bile daha yoğun yakın temas ve çalışmaları..." 2'nci adamların silindiği AKP saltanatında Erdoğan'ın 3'üncü veya 4'üncü adam diye anılan isimlerden birinde tercih yapabileceği yoğun konuşuluyor. Saray kaynakları, "1 Kasım seçimleri öncesinde Ahmet Hoca'yı dinleyip reis sahaya inmeseydi yine kaybederdik. O sahaya indi de seçimi kazandık. Bu gerçek" diyor. Bu söylemler çerçevesinde Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in de ismi ön plana çıkmaya başladı. Numan Kurtulmuş cephesinde ihtiyatlı bir bekleme süreci hâkim. "Motor güçlü, fakat şanzıman tekerlekleri hareket ettiremiyor" diyorlar. "Numancıların" sıkıntısı, "Erdoğan'ın yakın çevresine, Erkan Mumcu ekibinin tamamen hâkim olması..."
Saray'da "yeni tasfiyeler" de konuşuluyor.
Not: Bu yazı, dün 18:00'da toplanacağı ilan edilen AKP MKYK'sından önce kaleme alındı.