Hira Dağı çocuklarına anlatır gibi
Yazıya şöyle başlamıştım:
Adalet kavramını sadece kendilerine, kendilerinden olana, kendileri gibi düşünene, kendileri gibi yaşayana, kendileri gibi inanana, kendileri gibi davranana "hak" görmeyenler, suça, suçu işleyene ve suçtan zarar görene Themis gibi bakabilenler, Kadri Gürsel'in uğradığı muamelenin hakla da, hukukla da, adaletle de ilgisi olmadığını, aksine ortada aleni bir haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik bulunduğu konusunda hemfikirler.
***
Sonra durdum. Kendime homurdandım:
- Olympos çocuğu musun kızım sen! Ne demek "Themis gibi"! Gün, montaj-şantaj çetelerinin, trol ordularının eline malzeme verme günü mü, bu ne tedbirsizlik böyle. Cesaretini cehaletinden alan beslemenin biri, yazıdan o ifadeyi cımbızlayıp da, "Bak sen şu kendine 'milliyetçi' diyen yazara, sinsi Zeus'un kuması(!) gibi olmak istiyormuş… Ramazan günü orası, burası açık elbiseli Yunan'a özeniyormuş…" türü, beyin yakan yorumlar yapmaz mı sanıyorsun?
***
Ben biraz latife olsun üzerime çöken kasvet dağılsın diye araya sıkıştırdım ama gerçek hayatta da, her an, bu tür bir akılsızlık silsilesiyle karşılaşma ihtimalimiz var olduğuna göre, ben en iyisi bunları hiç yazmamış olayım ve böyle sorayım:
* Hakkında herhangi bir somut delil bulunmaksızın, usulü tartışmalı biçimde 11 ay cezaevinde tutulmuş,
* Cezaevinde tutulduğu süre, dava sonunda çarptırıldığı 2,5 yıllık hapis cezasının infazını zaten karşılayan,
* AYM kararı gereği yeniden yargılanma ve beraat etme ihtimali dahi bulunan,
* Kaçmamış, yasa gereği karşılığı denetimli serbestlik olması gereken hükmünün infazı için savcılığa kendi ayaklarıyla gidip başvurmuş, yani kaçma, taşkınlık yapma, direnme şüphesi bulunmayan birine kelepçe takmak, azılı bir cani gibi kelepçeyle cezaevine yollamak, "ahiretini başkasının dünyası için satmamayı" öğütleyen Hz. Ömer'in adalet anlayışına sığar mı?
15.30'da cezaevine yollayıp 20.30'da mecburen tahliye ettiğiniz Gürsel'i, 11 ayın üzerine "5 saat daha hapis tutarak" kime neyi ispat etmiş oldunuz siz şimdi?
Gürsel'e ve onun şahsında gazetecilere, hiçbirinin güvende olmadığını mı?
Yoksa dünyasını ahiretinizden kutsal saydığınız birilerine mevzu bahis zatı şahanelerine muhalefet olursa hak da, hukuk da, adalet de tanımayacağınızı mı?
Öyleyse, hepimiz eminiz zaten bundan, boşuna girmişsiniz bunca zahmete!
Yargı değil erdem reformu lazım
Gazeteci Kadri Gürsel'in hiç gerek yokken kelepçelenmesi, bir hakimin duruşmaya giren avukatın etek boyuyla ilgili tutanak tutturması, bir başka hakimin davacı olduğu dosyanın iddianamesini kabul edip, hakimliğini üstlenmesi haberlerinin gölgesinde açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin, başta hak ve özgürlükler, özellikle de tutukluluk tedbiri ve ifade-medya özgürlüğü konusunda kargaları bile güldüren yanları da var, Hukuk Fakültelerinin kontenjanlarının azaltılıp, niteliğinin yükseltilmesi gibi ümitvar yanları da…
Önümüzdeki günlerde fırsat buldukça madde madde de mercek tutarız ama o belgede her ne yazıyor olursa olsun "asıl olan"ın ne olduğunu şimdiden not düşeyim ben buraya:
Türkiye'nin "adalet" sorunu yasalardan yahut sistemden kaynaklanmıyor; yasaların da, sistemin de başta siyasi baskı olmak üzere çeşitli sebeplerle uygulanmamasından kaynaklanıyor.
İhtiyacımız olan yargı değil ilke, erdem reformu bence.