Her gelene “geç” demeyin!..
Kapınızı çalabilirler!..
Bazı ablalar ve abiler gelebilir..
Diğer, bazı ablalar ve abiler de gelebilir..
Caminin imamı, müezzini gelebilir..
Hacı teyze ile Hacı baba gelebilir..
Televizyon gelebilir..
Buzdolabı gelebilir..
Çamaşır makinesi gelebilir..
Pirinç, un, makarna, patates, soğan gelebilir..
Gecekondu inşaat malzemeleri gelebilir..
Tapu gelebilir..
Tam altın, çeyrek altın gelebilir..
Cep telefonu gelebilir..
Lap top gelebilir..
Hediye çeki gelebilir..
Ayakkabı kutucuğu gelebilir..
İşe alındınız belgesi gelebilir..
Cennetten tapu gelebilir..
Çam ağacı gelebilir..
Ankara Yeni Mahalle’den kara gözlüklü amca gelebilir.
Eli sopalı sivil dayı gelebilir..
Akil adam gelebilir..
Cemil İpekçi gelebilir..
Barzani gelebilir..
Abdullah Öcalan gelebilir..
Onlara; “Biz, halimizden memnunuz. Biz, ülkemizde olanları görüyoruz” diyin!..
Siz siz olun, Sayın Başbakan’ın “kapınızı çalabilirler” uyarısını çok çok dikkate alın.
Zahmet olmazsa!..
Gelenlere bir de; “Çüüş! Burası yol geçen hanı mı?” da diyiverin!..
“Büyük Abi” Tuncel’in büyük sırrı
Hrant Dink cinayeti muamması hâlâ çözülemedi. Tetikçi Yasin Hayal cezaevinde. Azmettirici olduğu öne sürülen Erhan Tuncel de öyle. Peki, Erhan Tuncel ile Hrant Dink arasındaki bağ ne?.. Dostum, mesai arkadaşım, gazeteci-yazar Necdet Pekmezci’nin kaleme aldığı ve Tanyeri yayınlarından önümüzdeki günlerde piyasaya çıkacak olan “Memlekete Hoş geldin Öcalan” adlı kitapta kamuoyunda “Büyük Abi” olarak tanınan Erhan Tuncel’in de Ermeni kökenli olduğu bilgisine yer verildi.
Bir solukta okuyacağınız eserden;
“Dink cinayetinde (Büyük Abi) olarak tanınan Elazığ doğumlu Karadeniz Teknik Üniversitesi öğrencisi ve Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi’nin teknik adıyla (yardımcı istihbarat elemanı) Erhan Tuncel kimdi?..
Bu konuyu devletin istihbarat kurumları da merak ediyordu. Merak etmekle kalmayıp araştırma da yapıyorlardı. İlgili bir kuruma yazılar yazılıyor Erhan Tuncel’in etnik kökeninin araştırılması isteniyordu.
İlgili kurum, çalışmasını yapıyor Erhan Tuncel’in Ermeni kökenli olduğuna ilişkin bilgileri bir rapor haline getirip istihbarat kurumuna iletmek üzere Başbakanlığa gönderiyordu.
Burası kadim coğrafyaydı, hiçbir şey ve hiç kimse göründüğü gibi olmayabiliyordu...”
Kitapta ayrıca terörist Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilmesinde görev alan emekli Albay Abdullah’ın kimliği ilk kez yazıldı. İşte kitaptan dikkat çeken notlar:
“15 Ağustos 1984’te PKK’nın Eruh ve Şemdinli baskınları ile sarsılan ve yıllarca kanayan Türkiye, 15 yıl sonra Başbakan Bülent Ecevit’in ağzından Öcalan’ın yakalandığını, (Dünyanın neresinde olursa olsun devletimizin onu ele geçireceğini söylemiştik. Bu devlet sözünü yerine getirdi, şehit analarına verilen sözü yerine getirdi) sözleriyle duyuyordu.
Sonrasında televizyonlarda, gözleri bantlı Abdullah Öcalan’ın ve yanındaki maskeli kişilerin “çak” yaparken çekilen görüntüleri yansıyordu. Yüzü görünmeyen bir görevli ile Abdullah Öcalan arasında şu diyalog yaşanıyordu.
Ses: Abdullah Öcalan, memlekete hoş geldin, nasılsın?
Öcalan: (Şaşkın, moralsiz, ürkek) Sağ ol, iyiyim.
Ses: Miden mi yanıyor?
Öcalan: İyi.
Diyalog sürüyor...
Ses: Sen şimdi bizim misafirimizsin, rahat ol
Öcalan: Ben ülkemi severim, annem de Türk’tür.
Diyalog bu minval üzre sürdü gitti...
Herkes o sesin sahibini merak etti.
O sesin sahibi üzerine çok yazılıp çizildi, herkes kendince ve kendine göre sese sahip buldu. Ancak yazılanların sesin gerçek sahibi ile uzaktan yakından bir ilgisi olmadı.
Ta ki bugüne kadar...
İşte kitapta o ses ete kemiğe ve bir kimliğe büründü...
Bir de MİT Kontr -Terör Dairesi’nin 6 Mayıs 1996’da Abdullah Öcalan’a Şam’da düzenlediği Mercedes Operasyonu var...
Bu operasyona neden Mercedes adı verildi? Kimler katıldı ve neler yaşadılar.”
İşin uzmanı yazdı. Benden duyurması!..