Haydan gelen Huya gider
Gelişmekte olan ülkelerde sermaye birikimi yetersizdir. Sermaye piyasası da spekülatif bir yapıdadır. Bu nedenle bazen siyasi iktidarlar devlet eliyle zengin yaratarak, sermaye birikimi sağlamak ister. Rahmetli Özal’ın böyle bir yaklaşımı vardı.
Devlet verdiği imtiyazlarla her zaman isterse adam kayırabilir. Haksız zengin yaratabilir.
Ne var ki devletin adam kayırması, devlet eliyle zengin yaratması, aynı zamanda piyasa ekonomisinde haksız rekabet yaratıyor. Piyasa düzenini de bozuyor. Söz gelimi, aslında toplu konut yapması gereken TOKİ’nin lüks konut ve villa yapması piyasada diğer müteahhitler için haksız rekabet yaratıyor. Çünkü arsa bedava. İmar planını da kendisi yapıyor.
Daha önemlisi, devletin adam kayırması, imtiyaz vermesi kamu vicdanını rahatsız ediyor. Bu imtiyazları kör parmağım gözüne şeklinde kamu oyunun önünde tartışanlar toplum vicdanını rahatsız ediyor.
Yetmedi, havadan kazanılan para, çoğu defa işe yaramayan şeyler için savrulup gidiyor.
Bu yanlışı 2001 krizinde bazı bankalarda yaşadık. Sanayici bir bayan bana batmadan önce bir banka patronunun evinde verdiği şatafatlı davetleri anlatmıştı. O kadar ki bu banka patronunun davetlerde masa örtülerini tutturmak için altın maşalar kullandığını hayretle ifade etmişti. Aslında anlatan bu hanım, banka patronundan daha zengindi. Ancak ailesi sanayi ve ticarette öteden beri bilinen bir aile idi. Bugün banka ve patronu ortada yok ve fakat bana anlatan hanımın işleri daha da büyüdü.
Dün gazetelerde, bir iş adamının oğluna kızdığı için parçalattığı 130 bin liralık deniz motorunun yerine oğluna alacağı 550 bin liralık uçağın ve oğlunun kullandığı 2 milyon 100 bin liralık iki arabasının hikayesi vardı.
Bu iş adamı başarılı bir iş adamı olarak tanınıyor. Kimsenin de bundan şüphesi yok. Allah daha çok versin’85 Ancak, 15 milyon yoksul ve açın, 5 milyon işsizin bulunduğu bir toplumda, bu gibi açıklamalar, toplumsal vicdanı rahatsız ediyor. Yine doğru veya yanlış, kamu oyunda “zahmetiz lokma yemek” olarak algılanıyor.
Ele geçen asgari ücret 740 liradır. İş adamının kızarak parçalattığı deniz motorunun parası için bu asgari ücretli 14 yıl 7 ay çalışıyor.
Bu tür iş adamlarından toplumun beklediği, topluma, bilime ve insanlığı ne kadar katkı yaptıklarıdır. Bu hizmetleri açıklayanlar toplumun ve insanlığın pozitif enerjisini de çekerler.
Gelir dağılımın aşırı bozuk olması, hepimizi daha dikkatli olmaya ve devleti de önlem almaya zorlamaktadır. Ne var ki, devleti bu gün için idare eden siyasi parti, bu olayı çok dikkate almıyor. Söz gelimi, bankalar mevduata yüzde 9 faiz veriyor. Fakat vatandaştan tüketici kredilerinde yüzde 20’nin üstünde, banka kartlarında yüzde 28 ve gecikme faizi olarak ta yüzde 34 faiz alıyor. Bankanın yüzde 100 ve yüzde 300 kazanması spekülatif kazançtır. Vatandaştan yüzde 9’dan aldığı mevduatı aynı vatandaşa yüzde 28’den satması da vatandaşın istismar edilmesi ve hatta tefeciliktir. Bu yanlışın önlenmesi devletin işidir. Ne var ki yıllardır hiçbir siyasi iktidar bu yanlışı önlemedi.
Devlet imtiyazı ile iş yapan bankalar bunu yaparsa, herkes spekülatif kar peşinde koşar. Piyasa ve düzen bozulur.