''Hayal kuramam'' diyen gençler.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener şu sıralar gençlerle buluşup konuşuyor. Yeniçağ''ın manşetine göre, bu buluşmada gençler, içinde bulundukları durumu Akşener''e anlatmışlar. Ortada içler acısı hazin bir manzara var.
Haberde gençler şöyle diyor: "Geleceğim yok, hayal kuramam. Bir şeylere sahip olmak istesem de olamayacağıma inanıyorum…"
Sadece bu cümle, Türkiye''nin içine düşürüldüğü kahredici gerçeği açıklamaya yetiyor.
Eğer Türkiye''de gençler hayal kuramıyorsa, Türkiye, ülke olarak kendisi de hayal kuramıyor demektir. Çünkü gelecek idealleri olan bir ülke, bunu ancak gençleri eğiterek, eğittiği gençleri hayallerine ulaşmak için iş gücüne katarak gerçekleştirebilir. Bu sebepledir ki gençler yoksa ne toplum ve ne de o toplumun ülkesi, gelecek için hayal kuramaz. Gençlik, bir ülkenin ve toplumun var olma göstergesidir.
Akşener''le buluşan gençlerin "Bir şeylere sahip olmak istesem de olamayacağıma inanıyorum" noktasına getirilmesi, ne anlama geliyor?
İktidar sahiplerinin, Türkiye''nin umudunu, istikbalini bitirdikleri anlamına geliyor.
Durumun söylenen boyutta olduğunu gösterecek bir belge var mı?
Var!
Şu sıralar Karadeniz''den binlerce genç ABD''ye kaçak yollardan gidiyor. İçlerinde tanıdığım aileler var. Anlattıklarına göre, ABD''ye insan taşımayı iş haline getirmiş kimseler var. Aileler, borç harç buldukları parayı dolara çevirip onlara veriyor. Bu şebeke, gençleri alıp önce Meksika''ya oradan bir bir buçuk ay bekleyecekleri göçmen kamplarına götürüyor. Sonra, yetkililerince kendilerine imzalatılan Türkiye aleyhtarı metinleri imzalatarak ABD''ye geçiriyor.
Yine tanıdıklarımın anlattığına göre pek çok doktor ve mühendis kendi ülkesinden umudunu kesmiş, Avrupa ülkelerine gitmek için yabancı dil kursu alıyor. Demek istediğim, İYİ Parti lideri Akşener''e anlatılan ve haberleştirilen konu, bir parti çalışmasından veya propagandadan ibaret değil.
Gerçeğin ta kendisi.
Sorunun bir boyutu da hiçbir ülkeye gitmeyen ancak kendi ülkesinde mağdur edilen milyonlarca gencin yaşadıkları. Her yere üniversite açtık diye övünen iktidar, açtığı üniversite oranında ekonomiye yatırım yapmadığı, iş gücü yaratıp, üretim politikalarına yer vermediği için, övündüğü üniversitelerden, diplomalı, kalifiye, nitelikli iş gücüne sahip mezunlar yetiştirerek sokağa salıyor. O da yetmiyor, adaletsizliği ile tarihe geçen bu iktidar, mülakatlarda yaptığı haksızlıklarla, aleni partizanlıkla, sınır tanımaz hukuk katliamıyla, gençleri devletten soğutuyor.
Daha beteri de var.
Çok çalışıp başarılı olmanın hiçbir işe yaramadığını, asıl önemli olanın hiçbir şey bilmesen de anlamasan da iktidardan torpil bulmak olduğuna inandırıyor. Böylece çalışkan öğrenci olmanın bir anlamı kalmıyor. Hak eden hak ettiğini alamamış oluyor.
Kim yapıyor bütün bunları?
Kendilerini "Muhafazakâr" (neyi muhafaza ediyorlarsa), mütedeyyin, "Müslüman" (bu nasıl Müslümanlıksa), iddia eden, ikide bir "davamız, davamız" deyip duran AKP iktidarları yaptı ve yapıyor.
Birde bu devran bitmesin, sürsün, devam etsin isteyen, her birimize HDP''yi gösterip, AKP''yi iktidarda tutun diyen Cumhur ortakları var. Yağma ve yıkım düzeninin arkasında dimdik duran bu adamlar, her şeyden önce kendilerine iktidar olmayı layık görmeyen yerli ve milli kimseler(?)olarak siyasi tarihe not düştüler.
Ne diyor gençler?
"Bıçağı size 8 santim saplayanın 3 santim geri çekmesi lütuf değildir, teşekkürü hak etmez..." İşte gençliğin zamanın ruhunu anlattığı ve içinde yaşadığımız siyaseti özetlediği anlamlı cümle bu.
Aferin çocuklar!
Umudunuzu yitirmeyin, başınız eğik durmasın, çünkü bizim umudumuz da sizsiniz.