Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Hava değişmeden sonuç alınmalı

17 Aralık 2013’te hükümet üyeleri ve yakınları hakkında ortaya çıkan yolsuzluk soruşturmaları iktidarı zora sokmuştur. İktidar, yolsuzlukları ortaya çıkaranların cemaate yakın yargı ve emniyet görevlileri olduğunu söylemiş, bu eylemi darbe olarak nitelendirerek hükümeti yıkmaya yönelik bir tertip olduğunu iddia etmiştir. İktidarın yolsuzluk konusunun üstünü örtmeye çalıştığı, kamuoyu nezdinde uğradığı itibar kaybını telafi edebilmek için de konuyu saptırmaya gayret ettiği görülmüştür.
Soruşturma savcılarının değiştirildiği, kendilerinin haberi olmadan bir soruşturma ve inceleme yapılmasının önüne geçmek için düzenlemeler yapıldığı da bir gerçektir. Yönetimde bir cemaat yapılanması olduğu söylenmekte ve bu yapı paralel devlet olarak nitelendirilmektedir. Bu yapılanmanın sonlandırılması düşüncesiyle, binlerce yargı ve emniyet mensubunun yerleri değiştirilmiş olup, bu icraatlara devam edilmektedir.

***

Yönetimle cemaatin yakın zamana kadar işbirliği içinde bulunduğu, birçok icraatta müşterek hareket ettikleri, cemaate yakın olanların yaptığı operasyonlara destek verdikleri veya ses çıkarmadıkları anlaşılmaktadır. Hükümet liderinin “bugüne kadar ne istediler de yapmadık” şeklindeki ifadesi bu gerçeği ortaya koymuştur. Hatta TSK mensupları hakkında yapılan haksız suçlamalar, soruşturmalar ve adil olmayan yargılamalar esnasında “bu davaların savcısıyım” denmesi ve operasyonların, çirkin bir tarz ve söylemle, “temizlik işlemi”olduğunun belirtilmesi unutulmamıştır. Askeri vesayetin sona erdirilmesi anlayışıyla yargının siyasallaştırıldığı, sahte delillere itibar edildiği, savunmalarda ortaya konan yanlışlıkların dikkate alınmadığı ve peşin hükümlerle davaların sonuçlandırılmaya çalışıldığı görülmüştür.
Olaylar değerlendirildiğinde, ortada paralel bir yapılanmasa varsa, bunun hükümet tarafından kendi politikalarının gereği olarak bilerek ve isteyerek gerçekleştirildiğini söylemek mümkündür. Ancak MİT Müsteşarı ve dershane olaylarıyla ittifakın bozulmaya başladığı, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasıyla da çekişmenin tamamen açığa çıktığı anlaşılmıştır. Bu tarihten itibaren okların kendine döndüğünü değerlendiren yönetimin, bugüne kadar icraatlarından kendince menfaat elde ettiği, elini ovuşturduğu ve zevk aldığı bu yapıyı, paralel devlet olarak nitelendirerek etkisiz hale getirmek için harekete geçtiği görülmüştür. Yönetimin bu konuda kimseyi suçlama lüksü bulunmamaktadır.

***

Hükümetin cemaate karşı yürüttüğü operasyonlarda, güçlü hareket edebilmek ve cephesini genişletmek maksadıyla, başta TSK olmak üzere anayasal kurumları, medyayı ve diğer kuruluşları yanına almayı düşündüğü değerlendirilmekte ve bu nedenle çeşitli beyan, uygulama ve yeni kanun tasarılarıyla harekete geçtiği görülmektedir. Milli orduya kumpas kurulduğu dahi kabul edilmiş durumdadır. Bu arada bölücüleri de yanına çekmek için demokratikleşme paketine de hız verilmiştir. Bu davranış değişikliğine, yaklaşan seçimlerde, uğranan itibar kaybının yaratacağı olumsuzluğu düzeltmenin sebep teşkil ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Tutukluluk süresinin kısaltılması maksadıyla yeniden kanun düzenlemesi yapılmaktadır. Yeni delillerle ve mevcut delillerin geçersiz olduğunun ortaya çıkarılmasıyla, gizli tanıklığın yeniden tanımlanmasıyla, kumpas durumunun ikrarıyla ve adaletin sağlanamadığı duygusuyla, yeniden yargılama yolunun açılması yönünde beklentiler oluşmuştur. Ancak Balyoz Davası’ndaki yeniden yargılama talebinin reddinde olduğu gibi, olumsuz yaklaşımlar da bulunmaktadır. Buna karşılık Genelkurmay Başkanlığı’nın TÜBİTAK raporuna istinaden Gölcük’te başlattığı adli inceleme yerinde ve beklenen bir girişimdir.

***

Bütün bu gelişmeler yaşanırken, yolsuzluk soruşturmasının sulandırılmasına ve ikinci bir “Deniz Feneri” olayına dönüştürmesine yönelik çabalara dikkat edilmelidir. TSK mensuplarının uğradığı haksızlıktan zevk alan, TSK’nın yeniden itibar ve etkinlik kazanmasından memnun olmayan bazı çevre ve şahısların “Ergenekon ve Balyozu unutturamazsınız” şeklindeki beyanları ve endişeleri gözden kaçmamalıdır. Yeniden ve adil yargılanma beklentilerinin boşa çıkmasına müsamaha edilmemelidir. Ortaya çıkan adalet fırsatının kaybolması ihtimali mevcuttur. Yakalanan hava değişmeden sonuçlanması yönünde çaba sarf edilmeli ve bunda ısrarcı olunmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları