Hatırlamakta fayda var!..

AKP iktidarının koordinesinde bir açılım falıdır gidiyor!.. Kürt Açılımı, PKK Açılımı, Demokratik Açılım, Habur Açılımı, Oslo Açılımı, Millî Birlik ve Kardeşlik Açılımı, Çözüm Süreci Açılımı, Terör Açılımı, Master Plan Açılımı vs...

Tüm bunlar neyi ifade ediyor?..

Bugün ne olduğunu anlamak için dün ne olduğunu iyi bilmek gerekiyor. AKP, 2002 yılında iktidara geldiğinde kucağında hiç de öyle azgın PKK terör örgütü falan bulmadı. Bebek katili Öcalan'ın yakalanarak Türkiye'ye getirilmesinin ardından 1999'dan 2004 yılına kadar PKK ateşkes ilan etti ve silahlı tüm unsurlarını yurt dışına çekti. Bunda özelde Öcalan'ın boynuna geçirilen ilmik genelde ise ABD'nin Irak işgali etkili oldu.

İmralı'da kendisini ölüm korkusu saran teröristbaşı avukatları aracılığıyla örgüte Türkiye'yi terk etmesi talimatı verdi. Bu dönemde ABD ise özellikle Irak'ın Kuzey'inde yapacağı Barzani yanlısı tahkimat nedeniyle PKK'dan nötrleşmesini istedi. AKP bu dönemi iyi değerlendirmedi.

İktidar partisinin kendine gösterdiği yakınlığı o en sevdiği silaha sarılarak karşılık veren PKK, gönüllü açılımcılar nedeniyle 2004 yılında sözde ateşkesi sona erdirerek silahlı unsurlarını yine yurda göndermeye başladı. AKP'nin desteklediği "Balyoz" ve "Ergenekon" süreçlerinde moral motivasyonu bozulan güvenlik güçlerinin bu durumundan istifade eden örgüt yine ülkemizde 1999 öncesi gücüne kavuştu. Bunda dönemin iktidarının ve güvenlik konularına bakan (!) Bakanlığın toleranslı tavrı da etkili oldu. 2005 yılında Beşir Atalay koordinasyonunda örgüte yönelik bir açılım başlatıldı. Oysa yapılması gereken 2004'ün sonlarında silaha dönen örgüte karşı sınırı daha güvenli hale getirmek ve mobil karakollarla, kalekollarla az şehitle örgüte çok kayıp verdirmekti. Yapılmadı!.. Bir biri ardına her seçim öncesi "açılımlar" geldi. Örgüt her seferinde ivme kazandı. Habur ile birlikte "ihanete" (!) uğradığını kamuoyu desteğinin azaldığıyla gören hükümet, bir anda yapılması gerekenleri hatırladı. Güvenlik güçlerinin uyarılarına kulak verdi. "Çözüm" ve "açılım" koordinatörü "Beşir abi"nin yerine şahin bir isim Bakanlığa getirildi. Asker, Emniyet, jandarmanın ortak operasyonları başladı. 2011 Ağustos'undan 2012 sonlarına kadar PKK'nın "zafer yılı" ilan ettiği dönemde örgütün tepesine Türk güvenlik güçleri, çökmeye çalıştı. 2011 ve 2012 yıllarını kapsayan süreçte teröre karşı İdris Naim Şahin'in öncülüğünde elden geldiğince mücadele verildi. Tam bu noktada PKK açılımcıları tekrar harekete geçti. 2011/2012 sürecinde örgüte karşı -özellikle KCK yapılanması- mücadele veriliyordu.

***

KCK operasyonlarının durdurulması için ilk adım 26 Aralık 2009 yılında atılmıştı. KCK, 2004'te kurulmuş güvenlik güçleri 2007'de konuyla ilgili proje çalışması yapmış ancak hükümetin içindeki açılım koordinatörleri bunun 2009 yerel seçimler sonrasına ertelenmesini sağlamışlardı. Başbakanın önüne her operasyon talebi geldiğinde hemen seçimleri bahane ettirip bunu ertelettiler. Düşünce kuruluşlarının anketlerini sokuşturarak bunu yaptılar. KCK olayı ampulü patlatacak hale gelince de operasyonların önü yerel seçimler sonrası açıldı. Ancak bu operasyonlar da Ankara'dan ulaşan bir talimatla itibarsızlaştırıldı. Eli kelepçeli PKK yanlısı belediye başkanlarının resimlerinin basında çıkması organize edildi. AB'den tepki gelmesi sağlandı. KCK operasyonları, Yenimahalle destekli bazı açılımcı yazarların yaygaraları ile bıçak gibi kesildi. 7 Şubat 2012'de MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın KCK soruşturması kapsamında ifadeye çağrılmasıyla birlikte olay malum çevreler tarafından Başbakana yönelik darbe söylentilerine kadar köpürtüldü ve KCK'nın üzeri tamamen örtüldü.

Sınır içi ve Sınır ötesi

Hava Operasyonlarının Durdurulması:

Bunun için de 28 Aralık 2011 tarihinde yanlış (!) istihbaratla Uludere olayı yaşandı. Ardından hava operasyonları sekteye uğradı.

Bildiğiniz süreçlerden geldik bugünlere!..

7 Haziran'a kadar çözümcü olan AKP hükümeti burada istediğini elde edemeyince çözüm/çözülmeyi buzdolabına 5 aylığına kaldırdı. 1 Kasım'da istediğini elde ettikten sonra sahnenin önünde operasyon, gerisinde o bildik açılımı tekrar başlattı. Peki ne oldu bunun ülkeye maliyeti?.. 22 Temmuz 2015 tarihinden bu yana 280'in üzerinde şehit verdik. Yetmez mi?...

"Master planı"nın gidişatını iyi görmek için geçmişi hatırlatmakta çok fayda var. Hatırlatmalara yeri geldiğince devam edeceğim.

Yazarın Diğer Yazıları