Hangi paralel devlet?
Terörü sona erdirmek için, bugüne kadar verilen mücadeleyi, yapılan fedakârlıkları bir tarafa bırakıp işin kolayına kaçarak “ver kurtul” politikasını benimseyen yönetimin, bölücülerin çözüm sürecinde ilerleme kaydedilmediği söylemleri ve istekleri karşısında, “seçim arifesinde bunu halka anlatamayız” anlayışıyla hareket ettiğini görüyoruz. Bu durum, seçimden sonra talep edilen konularda istenen tavizlerin verileceği anlamını taşımaktadır. İktidarın, Türk Milleti tarafından savunulan değerlerden tek taraflı olarak vazgeçtiği anlaşılmaktadır. Daha fazlasının ise, seçim neticesine göre şekilleneceği sonucuna varılmaktadır.
Terör örgütüyle mücadele yerine, Oslo’da müzakere edildiği, o sırada örgütle mücadele eden güvenlik güçlerinin ise bundan tamamen habersiz, vatanı ve milleti böldürmemek için canları pahasına mücadeleye devam ettikleri ortaya çıkmıştır. Orada yapılan konuşmaları, verilen tavizleri bütün kamuoyu görmüştür. Ancak ne hikmetse bunlar çabuk unutulmuş veya deyim yerindeyse çeşitli yöntemlerle unutturulmuştur. Arkasından ortaya atılan ve adına çözüm süreci denen bir anlayışla İmralı’daki bölücü başıyla görüşülmüş ve ondan icazet alınmıştır. Bu süreç devam etmektedir. Gelinen aşamada Kandil, İmralı ve bölücü siyaset yapan siyasi parti ve şahsiyetler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne meydan okumakta ve tehdit etmektedir.
***
İmralı’daki son görüşmede bölücü başının, seçime kadar hükümet tarafından çözüm sürecinde adım atılmadığı takdirde bunun yönetim açısından faturasının ağır olacağı, bugüne kadar ölenlerin 10 katının ölebileceği uyarısında bulunduğu söylenmiştir. Sürecin yasal statüye kavuşturulması, izleme kurullarının oluşturulması, vakit kaybetmeden 8 komisyonla ilgili başlıkların müzakereye açılması, müzakerelerin sonucunda hızla yasal düzenlemelerin yapılmasının talep edildiği ifade edilmiştir.
Bölücü siyaset yapan siyasi parti liderleri daha da ileri giderek, yerel yönetimler vasıtasıyla kendi kendilerini idare edebileceklerini, demokratik özerkliği hayata geçireceklerini, özyönetimle özgür kimlik inşası sürecini başlatacaklarını, yasaları ve sistemi zorlayacaklarını, artık Ankara’nın keyfini beklemeyeceklerini açıkça ifade etmişlerdir. Kürtlerin kendilerini yönetme aşamasına geldiğini belirtmişlerdir.
Bunlar görmezlikten gelinecek açıklamalar değildir. Tehditler ve meydan okumalar devam etmektedir. Vatanımıza ve milletimize esas tehdit, bölücülük ve Kürtçülüktür. Bu bir beka meselesidir. Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü esastır. Bu konu Anayasanın 3. maddesinde de “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe’dir” şeklinde açıkça ifade edilmiştir. Burada ülkenin bölünmezliği “üniter devlet” yapısını, milletin bölünmezliği de “ulus devlet” in muhafazasını ifade etmektedir.
Ancak çözüm süreci adı altında verilen tavizler, iştahı kabartmış ve bölücüleri daha fazlasını elde etmek için cesaretlendirmiştir. Ayrı bir millet oluşturmak ve buna yasal statü kazandırmak için her çareye başvurmaktadırlar. Çıkan her fırsatı değerlendirmekte ve takip edilen yanlış politikanın yarattığı manevra alanından istifade etmektedirler. Sınır bölgesinde cereyan eden olayları, Kürtlerin birliği için fırsata dönüştürme çabasını da dikkate almakta yarar bulunmaktadır. Bu konuda tercih edilen politika, tehlikeyi sürekli büyütmektedir. Bu gidişe mutlaka bir dur demenin zamanı gelmiş, hatta geçmiştir.
***
İktidara tehdit olan paralel yapıya karşı alınan önlemlerin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne tehdit olan paralel devlete karşı alınmadığı, üstelik bunun demokratik açılım adı altında yüreklendirildiği görülmektedir.
Hükümetin, oklar kendine dönünceye kadar birlikte hareket ettiği ve destek verdiği paralel devletle birlikte, Güneydoğu’da kendine özgü yönetim kuran ve bunu etkinleştirmeye ve yaygınlaştırmaya çalışan paralel devlet de Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı tehdittir. Her ikisiyle de mücadele edilmelidir. Birini diğerine tercih etme lüksü yoktur. Biri rejime, diğeri vatana ve millete, her ikisi birden de devlete tehdittir. Tehdit iktidara yönelince hassasiyet gösterilmesi, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne ve güvenliğine olunca duyarlı davranılmaması gözden kaçmamıştır. Dikkatinize sunulur.