Halimizin en korkunç özeti!
Türkiye'de kurumlar çürüyor, hem de gözlerimizin önünde çürüyor!
Miladı da 15 Temmuz 2016 oldu. Dehşet verici şiddet olayları sarmalında "Bunlar nasıl temizlenecekse mücadele de öyle yapılmalı" noktasına gelindi. Çünkü mevcut durumda devlet kurumlarının işletilemediği, operasyonların önünde çok sayıda bürokratik engeller olduğu üzerinde duruluyordu.
OHAL ve KHK süreçleri böyle gelişti. FETÖ'nün devletin tüm noktalarına girmesine göz yuman irade, FETÖ'yü, OHAL ve KHK ile sileceğini vaat ediyordu.
Sonrasında Devlet Bahçeli'nin başkanlık çıkışı geldi.
Birdenbire "evet-hayır" cepheleşmesi ve kıl payıyla getirilen rejim değişikliği... Resmi olarak başlamasa da şu anda bu değişikliğin tüm olumsuzluklarını fiilen yaşıyoruz.
OHAL ve KHK terörle mücadeleden ziyade, kitleleri kontrol etme sürecine dönüşmüş durumda.
Siyasetçiler ve hükümet aleyhinde yazılan en ufak eleştiriler, çok hızlı bir şekilde tespit ediliyor, cezalandırılıyor.
Kendimizden örnek vereyim.
Son bir haftada Yeniçağ internet sitemizdeki yaklaşık 11 içeriğimize erişim engeli geldi. Engellenen içeriklerin ortak özelliği iktidara yönelik eleştiriler içermesi. Erişim Sağlayıcıları Birliği (ESB)'den bir e-posta geliyor; "...Mahkemenin kararıyla ... içeriğiniz engellenmiştir, itiraz etmek istiyorsanız yasal yollara başvurun. Aksi takdirde ilgili içeriği en kısa zamanda kaldırıp tarafımıza bildirin."
İçeriklere baktığımızda hepsine ilişkin tekzip metinleri yayınlanmış, cevap hakları tanınmış. Buna rağmen erişim engellemesi geliyor. Basın tarihinde görülmemiş bir uygulama!
İktidara eleştiriler konusunda bu denli hassas olan irade, yüz binlerce vatandaşın dolandırılmasını ne hikmetse tespit edemiyor!
Çiftlik Bank olayı... Aylardır "geliyorum" diyor. İnternette görüntüleri çıktı, birçok gazeteye haber oldu, yetkililer bir türlü harekete geçemedi. Çiftlik Bank'ın dikkat çeken en önemli özelliği iktidar dili kullanmasıydı. Sık sık Erdoğan'a atıf yapılıyor, meşruluk siyaset üzerinden sağlıyordu. Dolandırılan vatandaşların yüzde 90'ına yakını da AKP'ye oy veren seçmen.
Dolandırıcı tosuncuk göz göre göre yurt dışına kaçtı. Ardından ne olduysa Çiftlik Bank'ın dolandırıcı olduğu keşfedildi.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eşref Fakıbaba eleştirilere tepki gösteriyor ve diyor ki, "İnsanlar uyanık olacak. Vatandaşların sorgulaması lazım."
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci ise "Maalesef yaptığımız bilgilendirmelerden rahatsız olan bir muhalefet var Türkiye'de. Bu hafta grup toplantısında konuşan Sayın Kılıçdaroğlu, Çiftlik Bank meselesiyle ilgili; 'Bakan yeni mi uyandı?' diyor. Hayır Kılıçdaroğlu siz yeni uyandınız. Çiftlik Bank'ı Türkiye'nin gündemine bizler getirdik. Müfettişlerimiz çok hızlı bir şekilde teftişlerini yaptı, savcılıklara suç duyurusunda bulundu. Reklamlarında bank ifadesini kullanamaz diye reklamlarını durduran bizim bakanlığımız" sözleriyle hükümete yönelik eleştirilerin önünü almaya çalışıyor.
Konu sadece Çiftlik Bank ile sınırlı değil. Hemen ardından Anadolu Farm ve daha birçok saadet zinciri gibi çalışan kuruluş ortaya çıktı. İki olayda yaklaşık 2 milyar TL'lik vurgun var.
Jet Fadıl da aynısını yapmadı mı? Yanına Cübbeli'yi alıp program program gezip binlerce insanı tekrar dolandırdı. Reklamlarını yayınlamayan ulusal kanal yoktu! O zaman da kimseler harekete geçmemişti!
***
İstanbul vergi dairesinde bir rüşvet skandalı patlak verdi. Sadece bir işlem için tam 2 milyon TL'lik rüşvet istenmiş. 3 vergi müfettişi tutuklandı.
İzmir'de ise 24 daireyi 156 farklı kişiye satanlar hakkında hapis cezası verildi. Ortada ne ev var ne de para! Olan yine vatandaşa oldu.
Benzin 6 TL'ye dayandı, 4 yılda 430 bin esnaf iflas ederken, Dolar ve Euro rekor üstüne rekor kırıyor, hayat pahalılığı el yakıyor.
İşte tüm bunlar toplumda adalet mekanizmasının, hukukun, yargının ne denli işleyemez olduğunu gösteriyor. OHAL ve KHK sürecinde gazeteciler nefes alamazken, dolandırıcılar ortalıkta at koşturup yurt dışında para yiyor.
Eğer "tek adamın mutlu edilmesi" için koşulsuz biat kültürünü yerleştirmek yerine, devlet kurumlarını güçlendirecek liyakatli kadrolara görev verilseydi, bu yaşanılanlar asgari düzeyde kalırdı.
Şahısların, partilerin hukuku başladığı yerde en büyük mağduriyet milyonlarca vatandaşa oluyor. Bir avucun mutluluğu için devlet temellerinden sarsılıyor.
Bu tabloda tuvalete girebilmenin 1 milyon lira yerine, 1 TL ile gerçekleşmesi "bir ekonomik başarı olarak" sunuluyor. İşte bu durum halimizin en korkunç özeti!