Haksız tutuklular...
12 Ekim'de yazdığım "Kor'lara Kumpas" başlıklı yazıdan sonra çok sayıda e-posta ve mesaj aldım. Türkiye'nin her yanında süren davaların hepsini takip edebilmem mümkün değil. Avukatlar ve aileler de işin farkında. Haksız tutukluluğu duyurabilmek için gelip bizi de buluyorlar. Ulaşan yüzlerce dava dosyası var. İncelemeye gayret ediyorum. Geçtiğimiz hafta "Kor'lara kumpas demişsiniz ama bir başka Korgenerali duymamışsınız" diyen Av. Nazlı Yılmaz'ı davet ettim. Annesi ile beraber geldi. Meğerse Diyarbakır 7. Kolordu Komutanı iken tutuklanan İbrahim Yılmaz'ın kızıymış. Başta Nusaybin olmak üzere bölgedeki hendek çatışmalarını başarı ile yöneten Yılmaz'ın FETÖ'cü olmadığını en az 30 kaynaktan teyid ettikten sonra dosyayı inceledim, görüntüleri seyrettim.
15 Temmuz'da Diyarbakır'da bir tek asker bile kışladan çıkmamış. İbrahim Yılmaz, bağlı birliklerini tek tek uyarmış. Vali ve Emniyet Müdürü ile ilk saatlerden itibaren irtibat kuruyor. HTS kayıtları ortada. Verdiği sözlü ve yazılı emirler dosyada. Ancak Diyarbakır Hava Üssünden kalkan uçaklardan sorumlu tutuluyor. Oysa Hava üssü Hava Kuvvetleri emrinde. Hukuken sorumlu olamaz. Öte yandan darbeci Semih Terzi'nin getirildiği ve bir kısmını Ankara'ya götürdüğü ÖKK Timlerinden sorumlu tutuluyor. ÖKK direkt Genel Kurmay emrinde. Kaldı ki Yılmaz, havaalanında kalan timlere emir verip Kolordu Karargahına getiriyor. Vali, Emniyet Müdürü ve Başsavcı ile Adliye binasında bir araya gelip durum değerlendirmesi yapıyorlar. Fakat iddianamede Adliye binasına gelirken zırhlı araçlar ve koruma timi ile gelişi darbeye iştirak olarak yansıtılıyor. Aynı anda Emniyet Müdürü de Adliyeye zırhlı araç ve koruma araçları ile gelmiş. Görüntüler açık... İbrahim Yılmaz'a darbenin savuşturulması ve ilk andan itibaren kontrolü sağladığı için madalya verilmesi gerekirken tutuklanması akıllara ziyan. Neymiş efendim Başsavcı şüphelenmiş ve darbeci olduğu kanaatine varmış. İyi de delil yok, emare yok. FETÖ'nün toz zerresi yok. Peki niye 15 Temmuz'dan 5 gün sonra tutuklanıyor. Savcının kanaati yüzünden. Binlerce yıllık hukuk tarihinde "kanaat" diye bir şey yoktur. Adana'daki cezaevinde yatmakta olan İbrahim Yılmaz'ın sesini duyan yok. Ne yazık ki Genelkurmay karargahındakiler bu silah arkadaşlarına sahip çıkamıyor. Çok acı... Hem de çok...
Ankara'daki darbeyi bastıran, darbecileri tek tek gözaltına alan Korgeneraller Yıldırım Güvenç ve Metin İyidil'i bu sütunda defalarca yazdım. Ancak tahliye edilmediler. Güvenç, İyidil ve Yılmaz gibi aileler dikkat çekmek için ağaca mı çıksın? Hatırlanacaktır. Erzurum'da haksız tutuklu eşinin hakkını aramak için Nazife Kayacı isimli kadın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ağaca çıkıp seslenmişti. Erdoğan da yanına çağırıp, dinlemiş ve talimat vermişti. Bir hafta sonra da Yarbay Ramazan Kaya serbest bırakılmıştı. Ve bu olay "Ağacın tepesinde Adalet Arayışı" başlığı ile gündeme damga vurmuştu. Nazife Hanım'ı kutluyorum. Müthiş bir zeka. Ancak Erdoğan'a yaklaşmak, O'nun dikkatini çekmek çok zor. Tutuklu aileleri başka formüller de geliştirmeli.
Lojiktik Komutanı Korgeneral Yıldırım Güvenç ile ilgili elime yeni belgeler geldi. 15 Temmuz gecesi Akıncı Üssünden kalkan uçakları engelleyebilmek için Güvenç gece 02:00'de nöbetçi ikmal subaylarına telefon ile ulaşıp, uçaklara yakıt verilmesini engelliyor. Darbecilerin hain olduğunu, darbenin savuşturulması için uçaklara yakıt vermemelerini emrediyor. Dava dosyasına yeni giren ifadelerde o gece nöbetçi olan binbaşı, yüzbaşı, teğmen ve astsubay Yıldırım Paşa'nın emrini yerine getirip yakıt vermiyorlar. Darbeciler de bunun üzerine İncirlik Üssünden tanker uçak istiyor. Yıldırım Güvenç; 15 Temmuz gecesi derdest edilen Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarına ulaşamayınca I. Ordu Komutanı Ümit Dündar ile defalarca telefonda görüşüp darbeyi savuşturan adam. İddianameyi yazanlar, Erdoğan'ın o gece Genelkurmay Başkanı Vekilliğine getirdiği Dündar'ın bilgisine başvursalar, Güvenç'i bir dakika bile hapiste tutmazlardı.
Yarın (10 Kasım) Ankara'da Güvenç'in duruşması var. Sabah erkenden adliyeye gidip mahkemeyi izleyeceğim. Bakalım başkentte kaç gazeteci gelecek. Darbe içi kumpas bunlarla sınırlı değil. İstanbul'da Harb Akademileri Kurmay Başkanı Tümgeneral Nevzat Taşdeler'in de davası var. Taşdeler Harb Okuluna sivil liseden gelen arkadaşım. Ağabeyi Orgeneral Nusret Taşdeler'i tutuklayabilmek için kurulan tezgahı hatırladınız mı? Pensilvanya'da sümüklü ta oradan GATA'da tedavi görmekte olan Nusret Taşdeler'i hapse sokmak için ünlü "Gatakulli" lafını edip, müridlerine emir yağdırmıştı. O aileden FETÖ'cü elbette çıkmaz. E. General Ahmet Yavuz, "Vesayet Savaşları" (İleri Demokrasi Hayalinden Gerçeğe) adını verdiği, Kırmızı Kedi Yayınlarından çıkan kitabında, Nusret Taşdeler ile 15 Temmuz'dan 5-6 ay önce baş başa görüştüğünü, soru çalma işlerini konuştuklarını, Taşdeler'in darbeyi önleme çabasına rağmen haksız tutukluluğunun bir an önce sonlandırılması gerektiğini yazmıştı. O gece Kuleliden sınıf arkadaşım Albay Alptekin Tartıcı'da Taşdeler'in yanında. Dosyayı yine sınıf arkadaşımız Av. Zafer Tınazcı ulaştırdı. İfadelerin hepsinde Taşdeler'in darbeyi önlediği yazılıyor. Ancak Akademi Komutanı Tahir Bekiroğlu'nun emir subayları tarafından kaçırılarak Hadımköy'e götürülmesinden sorumlu tutuluyor. Oysa Bekiroğlu'nun eşi, kocasının normal götürüldüğünü belirterek, kaçırıldığını kimseye söylemiyor. Taşdeler de Bekiroğlu'nu Hadımköy'den getirmek için uğraşıyor. Geçtiğimiz ay tahliye edilen Korgeneral Erdal Öztürk'ün tahliye gerekçelerinin on katı Taşdeler için de geçerli.
Yarına cezaevlerinden gelen mektupları, İzmir'de devam eden Kara Harb Okulu davasında haksız tutuklanan Üsteğmen Yavuz Uğur dosyasını ele alacağız.