Hakkı Devrim'den kalanlar...

Hocamın vefat haberini geç öğrendim. Hastalığının ağırlaştığını duymuştum. Sürpriz olmamasına rağmen babamın ölümündeki duyguları birebir yaşadım. Yeni Sabah grubunda ilk yakınlaşmamız gerçekleşmişti. Dönemin etkili haftalık siyasi dergisi Meydan'ın Yazı İşleri Müdürü idim. Tek olayla kahraman haline geldim. Bu da gazetecilik değildi. Patron Safa Kılıçlıoğlu'nun eşi Bedia Hanım eski tiyatrocuydu. 70'lerindeydi. Kurumun idari bölümü pasaportunu yenilemek için başvuruyor ama başaramıyor. Sebebi "verilen fotoğraf". Tam 50 yıl önce çekilmiş. Hanımefendi direniyor, "pasaportumda mutlaka bu resim kullanılacak". Yapılan istihbarat sonucu bana gelindi. Polisle aramın iyi olduğunu biri kulaklarına fısıldamış. Tahmin edin bakalım kim. Hakkı Devrim. Neticede emniyet müdürlüğüne, Sirkeci'deki Sansaryan Han'a gittim. Mehmet Ağar da oradaydı. Ağır Suç Masası'ndaydı. Ben ona değil, bölümünün şefi dönemin efsanesi Ahmet Ateşli'nin odasına girdim. Kendisini oturduğumuz semtten tanıyordum. Bir dönem velim bile oldu. Nihat Camadan ise -üst düzey görevlerde bulundu- yardım edenlerdendi. Camadan'ın en önemli yanı müdüriyet içerisinde ızgarada hamsi partileri vermesiydi. Pişirme sırasında dumandan göz gözü görmezdi. Hatta çıkan kokudan Eminönü-Sirkeci arasında balık-ekmek satışlarının arttığı hep söylenmiştir. Biz de bu partilere çağrılır Babıali'den aşağıya inerdik. Tabiî çikolatalı helva ve taze soğanlarla.

Neticede bayan Kılıçlıoğlu'nun pasaportunu zaman tünelinden çıkartıp eşine teslim ettim. Kadıncağız çok mutlu bir şekilde ziyaretime geldi. Boynuma sarılıp teşekkür etti. Tercüman Gazetesi'nin dış baskılar servisine geçme kararı aldığımda karşıma dikilip ayrılmamam için adeta yalvardı. Hatta "Viyana tatili" teklif etti. Yeni Sabah'ın yasal olarak isim hakkının muhafazası için gereken özel sayıyı hazırladıktan sonra Tercüman'ın yolunu tuttum.

...

Hakkı Hocam'ın "Bur-Han, bu işi nasıl hallettin?" deyişini yıllar yılı duydum. Arada telefon eder, Bur-Han'larıyla bazı konularda bilgi ister özel sorular da sorardı. Bur-Han'larını asla unutmayacağım. Fırçalarını da. Yeri geldi, bir kişiye, Okan Bayülgen'e teşekkür etmeyi borç addediyorum. Hakkı Hoca'ya saygıda vefa örneğiydi.

...

Sevdiklerimiz birer birer veda etmekte. Bir başka gazeteci Cengiz Kaluç'u da kaybettik. Cengiz'le iki ayrı dönem aynı kuruluşta çalıştık. Başarılı meslektaş, iyi insandı. Allah rahmet eylesin.

Tespitler

* Televizyon yorumculuğunda verilen aradan sonra yeniden yazmak önemli. Spor kanallarının artışından mutluluk duyuyorum. aSpor, önemli yeteneklerle dolu. Pek çoğundan söz ettim. Ancak içlerinden biri var ki atlet komple denilen sınıftan; Ali Baransel. Sporda bilgi birikimi müthiş.

* Lig Tv, amatör ekibiyle yayında. Maç anlatıcıların "seçme saçmalar"ından geçilmiyor. Örneğin "genç Müjdat" rakipsiz. "Bu golün fotoğrafları manşet olacak" diyebiliyor. Güldür Güldür'ün senaristleri bu zırvalamalarla ilgilenmeli. Eşofmanlı Hoca'ya epey malzeme çıkacaktır.

* İsviçre'nin Arnavut asıllıları çoğunlukta. İlk onbirin en az altısını oluşturmaktalar. Bu ekolün Avusturya'ya hatta İsveç'e kadar uzandığını görmekteyiz. İnat ve hırsın sürüklediği yapıdalar. Konu "TRT Spor"da espriyle gündeme geldi. Yorumcu Alp Pehlivan, "benim annem de Arnavut" demek hatasını yaptı. Cüneyt Kıran başta "aramızda da Arnavut var" takılmalarına başladılar.

* Her dönem gaddar futbolcular çıkar. Türkiye'de bunlara kasap denir. Fransa'da da bunlara tanık oluyoruz. Portekiz millî takımındaki Pepe kesinlikle liste başı. Her top alışında, her hamle yapışında "yuhlar ve ıslıklar" yükseliyor. Tabiî rakip taraftar tribünlerinden. İspanya ligindekiler "devede kulak" kalmakta.

* Euro 2016'nın reklamlarından aslan payını TRT'nin aldığı görülmekte. Bu nedenle bitiş düdüğüyle birlikte sahayla bağlantı kesiliyor. Bir yerde hava bozuluyor.

Yazarın Diğer Yazıları