Hakkari ve Van bizim değil mi ?
Başbakan diyor ki : “Bahçeli sözümüzü dinledi Tunceli’ye gitti. Hakkari ve Van’a da gitsin” Bu sözün Türkçesi , “sıkıyorsa Hakkari ve Van’a da gitsin” şeklindedir .
En yetkili ağızdan , Mecliste gurubu bulanan bir muhalafet partisi genel başkanının Hakari ve Van’a gitmesi sorun olarak görülüyorsa, ortada bir yönetim ve asayiş zaafiyeti var demektir.
Başbakan anlaşılan bu illeri Türkiye’nin diğer illerinden farklı görüyor. Bu illerde daha fazla terörist olabilir... Ancak Başbakan Hakkari ve Van halkını neden aynı kefeye kefeye koyuyor? Başbakanın böyle konuşması her şeyden önce Hakkari ve Van’lı vatandaşları rahatsız ve rencide etmez mi?
Kaldı ki diğer illerimizi ve Türkiyenin her karış toprağı gibi bu illerden de hükümet ve başbakan sorumludur. Eğer başbakan o illerde düzeni ve asayişi sağlayamamışsa neden başbakanlık yapıyor?
Terör basınında “TC’yi dize getirdik ” şeklinde manşetler var. Başbakan bu konuşmasıyla bu tür söylemleri cesaretlendirmiş olmuyor mu?
Dahası, başbakanın her sözü üreticiyi ve tüketiciyi , ekonomik istikrarı, yabancı sermeyenin ve yerli sermayenin yatırımlara bakış açısını etkiler. Üretim ve tüketim eğilimini yönlendirir. Şimdi başbakanın bu açıklamasından sonra yerli ve yabancı sermaye yatırım yapar mı?
Türk ekonomisi gibi genç ve dinamik müteşebbise sahip bir ekonomide Bunun için yatırım yapılmıyor. Kaldı ki Başbakanın bu tavırlarından sonra güney doğunun bir kısmına kimse yatırım yapmaz.
Geçmişte siyasi yanlışların getirdiği ekonomik krizlere sahip olduk. Bu gün Türkiye uzun dönemli bir durgunluk yaşıyor. Yatırım olmadanm büyüme de olmaz. Başbakan yatırımcının önünü kestiğinin farkında değil mi ?
TÜİK’in yayınladığı Reel sektör ve tüketici anketlerinde son zamanlarda düşme var. Bu endekslerde 100’güvensizlik sınırıdır. Yüzün altı güvensizliği gösteriyor.
Siyasetçinin yanlışları Üretici ve tüketicide olumsuz beklentilere neden oluyor. Olumsuz beklentiler ekonomide dinamizmi düşürüyor. Güvensizlik yaratıyor. Piyasada durgunluk başlıyor... Yani beklentilerde kısır döngü oluşuyor.
Türkiye istatistik kurumu ( TUİK )’in kasım 2014 “tüketici güven endeksi” tüketici moralinin dibe vurduğunu gösteriyor.2013 Kasım ayında yüzde 77,5 olan tüketici güven endeksi, bu kasım ayında yüzde 11,3 azalarak yüzde 68’7 ’ye gerilemiştir.
Hane halkı önümüzdeki 12 aylık dönemde maddi durumunun da kötüleşme beklemektedir. Buna karşılık Tasarruf etme beklentisi 0.8 puan artmıştı. Bu da tüketimin kısılması demektir. Tüketim eğilimin düşmesi de durgunluğu artıracaktır.
Ekonomi şimdilik Arap ülkelerinden gelen para ile dönüyor. Bu ülkeler, ABD ve Avrupa’da zarar edince, Türkiye’ye yöneldiler. Yani umudumuzu yine yabancıya arsa satmaya sıcak para ve spekülatif sermayeye bağladık.
Dünya konjönktürü ABD dışında daralma yönündedir. ABD’de çabuk akıllandı, sermaye piyasası balonlarından kurtularak üretime geçmeyen karar verdi. Bizde başbakan “ekonomide dönüşüm programı” açıkladı. Bu tür programlar ekonomideki beklentileri de olumlu etkiler. Ne yazık ki başbakan çok geçmeden bu programın siyasi altyapısını bozdu. Hakkari ve Van örneği açıkladıklarına kendisinin de inanmadığını gösterdi.