"Gündem Kayması" ve "Tek Boyutlu Toplum"
Bugün 02.02.2020, Pazar.
Ne özelliği var derseniz, bunca 2'nin bir araya toplanması harika görünüyor diyebilirim.
Tarihin güzelliği!
*
Tarihleri güzelleştiren, insanların güzel yaşamlarına denk gelmesidir.
Nietzche'nin (Okunuşu: Niçe) bir kavramı ile bizlerin bu coğrafyadaki israfımızı, hem toplum hem yöneticiler ve hem bireyler olarak nasıl "Müsrif irade" sahibi olduğumuzu vurgulamak istiyorum.
*
"Müsrif iradelerimiz", gücün fazlasından, gücün dengeli biçimde kullanılmamasından doğuyor.
Zihnimiz, düşüncemiz ve çalışma tempomuz "özgül hedeflere" yönelemiyor.
Buradan hareketle, yeteneklerimizin (yetilerimizin) savrulmasından, savurganlığımızdan ortaya bir "Müsrif güç"® çıktığını söyleyebilirim.
*
Jung, "Gerektiğinde tersine işlemeyen kutsal bir âdet yoktur. (…) Bu bir anlamda 'zıttına dönüş' (Enantiodromie) durumudur" diyor.
Varlık, "kendi içindeki zıtlıkla tuhaf bir ilişki içindedir" ona göre.
Entelektüel bir iğne
Analitik psikolojinin kurucusu Jung'a göre, günümüzde aslında neden mutlu olamadıklarını bilmedikleri için nevrotik olan sayısız kişi vardır ve bunlar kendilerinde eksik olan şeyin ne olduğunu bile bilmezler.
Bu durumdaki insanlar, "en sevdikleri 'düşüncelerinin' ellerinden alınacağına ilişkin bir korku" yaşarlar.
*
Bizler birey ve toplum olarak, özellikle Türkiye'de sürekli olarak zıttımıza dönüyor, döndürülüyor; gerçek dışılıklarla iç içe yaşıyor, güvendiğimiz dağlara "inatçı karlar" yağıyor; yapılan hataları kabul etmiyor ve onları savunarak "kaybettiren mantıksızlıkları" "mantıkmış gibi" göstermeye çabalıyor, debeleniyoruz!
Anlayan anlamıştır.
Anlamadıysa zaten yapacak bir şey, söylenecek hiç bir söz yoktur.
*
"Entelektüel iğneler" yerine "cehalet ve kibir iğneleri" ile sürekli aşılanıyoruz!!
"Gündem kayması" ve tek boyutlu insan
Ünlü sosyolog, politik filozof ve toplumsal teorisyen Marcuse, 68 döneminin (ve kuşağının) dünyadaki "teorik peygamberlerinden" biri.
En önemli ve en çok bilinen eseri "Tek Boyutlu İnsan" (One Dimensional Man).
*
Bugün Türkiye'de bizler sürekli olarak bir "gündem kayması" ile karşı karşıyayız.
Hiçbir konuyu sindiremeden ortaya çıkan ya da "kötücül politik insanların" emrindeki "kötücül politika mühendisleri" tarafından ortaya atılan gündemlerle kafamız sepet gibi oluyor.
*
Marcuse, endüstri toplumu olarak nitelediği günümüz gelişmiş toplumlarını "bir meseleyi tartışmaya engel olan her tarafı çevrelemiş bir bastırma sistemi olarak" tanımlıyor.
Bu, bizim gibi gelişmemiş (kibarcası: gelişme yolundaki!) ülkelerde de geçerli artık.
Halk egemenliği yalanı
Kitleler, sürekli gündem değiştirmeleri yani "gündem kaymaları" ile "tutsak edilen dev bir dinleyici yığını" (Murcuse) olmaktadır.
Marcuse'nin sözleri, sizce, tam da bizi, bizim toplumumuzu ve bizim medyamızı anlatmamakta mıdır?:
"Totaliter bir rejim tarafından değil ama yurttaşların özgürlükleri tarafından, çünkü onları eğlendiren ve yükselten medyaları başkasını onların ses, görünüş ve kokularına katılmaya zorlar."
*
Yine Marcuse'ün kavramlarıyla özetlersem; "tek boyutlu bir insan/toplum" olarak, seçimlerimiz ne olursa olsun teknolojik ve siyasal tahakküm sonucu, bizlere seçim hakkı verilmiş görüntüsü altında "seçeneklerin nesnesi" olduk.
"Güvenle sarıldığımız kişi ve mantıkların" çökmesi ya da halk diliyle söylersek "güvendiğimiz dağlara kar yağması" sonucu, köleleştirildik!
Bunun sağı ve solu yok!
*
Marcuse, ta 1968'de söylemişti:
"Kurtuluş, kölelik bilincine varmaya bağlıdır."
*
Ve devam:
"Tek boyutlu toplumun totaliter eğilimleri, geleneksel protesto araçlarını ve yollarını etkisiz ve hatta halk egemenliği yalanını sürdürmeleri bakımından tehlikeli kılar."
***
Yarın, "israf edilmemiş bir irade" ve "çok boyutlu bir bilim insanı" Prof. İlber Ortaylı'nın Cuma gecesi Ceviz Kabuğu programında yaptığı açıklamaların analizini sunacağım.