“Günah işleme özgürlüğü!”

Toplumsal bir yara olduğu ve kendimizce çok önemli bulduğumuz için bu sütunlarda da dile getirme ihtiyacı duyduk.
Bir AKP’li vekil:
“Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı (Müslim, Tevbe,)” hadis-i şerifini esas alarak, “Kulların günah işleme özgürlüğü” nden bahsetti ya, bu yaklaşım neresinden tutulursa tutulsun sapır sapır dökülen bir yaklaşım.
Bir kere, “Yaratırdı” ifadesi, “Böyle bir şeye gerek kalmadı, insan zâten günah işliyor” demek değil midir?
Elbette ki Allah(c.c.) günahtan tiksinir.
Özellikle zina gibi, içki gibi, faiz gibi, rüşvet ve yolsuzluk gibi, kibir gibi “büyük günahlar” dan!
Şimdi kimi insanın kafasını kurcalayan soru şu:
“-Öyleyse o günahlar Allah tarafından niye yaratılıyor? Hem yaratılıyor hem niye hesap soruluyor?”
Çünkü “Tek yaratıcı ALLAH”tır da, ondan.
İyiyi de kötüyü de, hayrı da şerri de, günahı da sevabı da Allah(c.c.) yaratır. Sevabı yaratırken kulundan razı olur, günahı yaratırken kuluna öfkelenir. Eğer iyiliği Allah(c.c) kötülüğü başka bir güç; sevabı Allah günahı başka bir varlık yaratsa idi, yeryüzünde iki yaratıcı olurdu. Bu tevhidi parçalamaktır. Hristiyanlar ve Museviler işte bu hatayı yapmışlardır. Onun için tek yaratan vardır, o da Allah(c.c.)’tır.
Kul niye günahı ya “unuttuğu” ya “yanıldığı” için işler.
Biz onun için Rabbimize, Rabbimizin öğrettiği şekilde “Unutur yahut yanılırsak bizi affet (Bakara, 286)” diye dua etmeden başımızı yastığa koymamaya çalışırız.

***

Tekrarlarsak, “Allah hem kötülüğü yaratıyor, hem niye cehenneme atıyor?”
Allah(c.c.) kötülüğü yaratıyor amma, kul o kötülüğü (cüzi iradesi ile) istediği için yaratıyor.
Lâ teşbih, şöyle örnekleyebiliriz:
Buğdayı da esrar yapımında kullanılan keneviri de yağmur bitirir. Ama ikisinden birini ekme tercihi insana aittir. Otomobili benzin çalıştırır amma o otomobille meyhaneye gitmek yahut ailesinin geçimi için işe, ibadet için camiye gitme tercihleri ise kulun tercihidir.
Günah işleme özelliği yani cüzi iradesi olmayan kul insan değil “melek”tir.
Melekler ise imtihana tabi değildir. Hadis-i şerifin kastettiği de zaten budur: İnsanla melek aynı olsaydı Allah(c.c.) günah işleme kapasitesi yani imtihan olma melekeli yeni bir varlık yaratır ve ona işlediği günahtan kurtulması için de tövbe nîmetini verirdi..
Kula “Tövbe” nîmeti verilmeseydi yani işlenilen ilk günahta insan hemen helâk edilseydi, buluğ çağına giren herkes helâk edilir, yeryüzünde insan kalmazdı. Çünkü insan her an günah işler de farkında değildir.
Meselâ “gaflet” günahtır. Hiç gaflete düşmeyen bir insan düşünebiliyor musunuz?
Müezzin ezan okur yani Allah adına namaza çağırır, kul, “Yok ben geyik yapacağım” der boş konuşmaya devam eder yahut namazı değil okeyi tercih ediyorum der. O aslında o anda Allah(c.c.) meydan okumuştur da farkında değildir. Amma Allah(c.c.) merhametli olduğu için o anda onu helak etmez, sabreder, tövbe fırsatı verir.
Oysa bir patron işçisini çağırsa o işçi de gelmiyorum, tavla oynuyorum dese, o patron o kişiyi anında işten atar...
Ve..
Ne Allah(c.c.), ne Peygamber(ler) insandaki cüzi iradenin günah işleme yönünde kullanılması için kolaylık murat etmez. Aksine, günah işlenmemesi için bütün uyarılar yapılır, Peygambe(ler)r ve Kitap(lar) gönderilir. Yöneticilerden de günaha giden yolların alabildiğine geçilmez hale getirmeleri, tıkamaları istenir. Günah önündeki bütün bu yığınağa rağmen kişi hem günah işler hem tövbeyi aklına bile getirmezse “Din gününde” kendini savunacak bir dil bulamaz!
Takdir elbette ki Allah(c.c.)’ındır...

Yazarın Diğer Yazıları