Güçlenen İslam düşmanlığı ve ırkçılık!
Genelde dünyada özellikle de Avrupa'da çok güçlü ve ciddi bir İslam düşmanlığı nüksetmiş durumdadır. Soğuk Savaş sonrası Margaret Teacher'in 'Komünizmi yendik yeni düşmanımız İslamizm' anlamına gelen sözleriyle başlayan Müslüman düşmanlığı giderek yaygınlaşmaktadır.
Bugün dünyada terör dahil bütün kötülüklerin kaynağının Müslümanlar olduğuna inanan çok ciddi bir kesim var. İslam düşmanlığı sanıldığı gibi birtakım ırkçı fraksiyonların işi de değildir. İslam düşmanlığı kurumsallaşmıştır. ABD gibi bir ülkede İslam düşmanlığı bir çeşit devlet politikasıdır. Sanıldığı gibi İslam düşmanlığı marjinal unsurların değil çoğu örgütlü ve arkasında çok ciddi bir siyasi güç bulunan grupların işidir.
Türkiye/AB ilişkileri ya da Türkiye/ABD ilişkileri yaygınlaşan İslam düşmanlığından ciddi biçimde etkilenmektedir. Bunu görmek ona göre pozisyon almak şarttır.
İslam düşmanlığının lideri Avusturya!
Avusturya'da 15 Ekim'de yapılan seçimlerde yüzde 26 oy alan aşırı sağcı ve yabancı karşıtı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) iktidar ortağı olmuştu. AB, mülteci ve İslam karşıtı söylemleriyle bilinen FPÖ, dışişleri, içişleri ve savunma gibi önemli bakanlıkları da elde etti.
Halbuki 1999 yılında ırkçı FPÖ, Jörg Haider liderliğinde girdiği genel seçimlerde ikinci parti olmasının ardından ÖVP ile bir koalisyon hükûmeti kurduğunda, diğer AB ülkeleri çok sert tepki göstermiş ve Avusturya ile diplomatik ve siyasi ilişkileri geçici olarak askıya almışlardı. Şimdi bu tür tepkilerin gelmemesi Avrupa siyasetinde ırkçılığın ve İslam düşmanlığının geldiği aşamayı gösteriyor.
Bu gelişmeyle birlikte artık diğer AB ülkelerinde de bu tür partilerin iktidara ortak olması ve hatta tek başına hükûmet kurmalarının yolunu açmıştır.
Fransa, Almanya, İtalya ve Belçika gibi AB ülkelerinde de aşırı sağcı ve AB karşıtı partiler seçimlerde oldukça yüksek oy alıyorlar.
Partinin lideri Heinz-Christian Strache, İslam'ı Avusturya'ya ait görmüyor. Yani ülkede yaşayan yaklaşık 700.000 Müslüman'ı Avusturya'nın parçası olarak kabul etmiyor. Strache, Türklere "Avusturya'yı terk etmeleri" çağrısından bulunmuştu. Bu durum İslam/Türk/yabancı düşmanlığının ulaştığı boyutu göstermektedir.
Dahası Strache, İsviçre'de olduğu gibi Avusturya'da da minarelerin yasaklanmasını istiyor.
Kamu kurumlarında ve okullarda başörtüsünün yasaklanmasını talep eden Strache, İslamcılığın "21. Yüzyılın faşizmi" olduğunu ve bu ideolojinin sembollerinin camiler ve minareler olduğunu söyleyerek İslam'a ve Müslümanlara hakaret ediyor.
Kurumsallaşan İslam düşmanlığı!
Sorun Avusturya'daki gelişmelerden ibaret de değildir. Avrupa'nın faşist/ırkçı/yabancı düşmanı liderleri arasında İslam düşmanlığı konusunda çok yoğun bir iş birliği söz konusudur.
Nitekim Avrupa'nın İslam düşmanı faşist liderleri Ocak 2017'de Almanya'nın Koblenz kentinde buluşmuşlardı. Bu toplantıya Fransa'dan aşırı sağcı Ulusal Cephe'nin lideri Marine Le Pen, Hollanda'dan ırkçı Özgürlük Partisi'nin (PVV) lideri Geert Wilders, İtalya'dan Kuzey Birliği Partisi lideri Matteo Salvini ve Avusturya'dan Özgürlük Partisi (FPÖ) Genel Sekreteri Harald Vilimsky katıldı.
Anvers Belediyesi'nin geçtiğimiz ramazanda Müslümanlara sahur öncesi yiyecek dağıtmasını protesto eden Dewinter, bir paylaşımında "Ramazan'da mangal. Menüde domuz çevirme ve alkol var" yazabiliyor. Eski güzellik kraliçesi Anke Van Dermeersch, yazdığı kitabın kapağında topuklu ayakkabıyla kutsal kitap Kur'an-ı Kerim'in üzerine basan bir kadın fotoğrafını kullanmış ve Ku'ran-ı Kerim'den "askeri el kitabı" diye bahsetmişti.
Aşırı sağcı Dermeersch de, Ramazan'ın ilk haftasında Kur'an-ı Kerim hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) dava açacağını duyurmuştu!
Durumun ne denli vahim bir hal aldığı ortadadır. Çoğu zaman Avrupalı demokrat görünümlü siyaset adamları kendi yapamadıkları ve söyleyemediklerini marjinal fanatik gruplar marifetiyle söylemektedir. Her zamankinden daha uyanık ve tedbirli olmak zamanıdır.