Gözden kaçanlar
Son zamanlarda ülkede yaşanan çalkantılardan dolayı bazı olayların gözden kaçtığına şahit olunmaktadır. Bunlardan önemli olan iki başlığı ön plana çıkararak kamuoyunun dikkatine sunmakta fayda görmekteyim. Bunlardan biri bölücülük ve bununla bağlantılı PKK terörü, diğeri de Kıbrıs konusundadır.
***
Şırnak’ın Beytüşşebap İlçesinde, yerel seçim başkan adayının karşılanması için beklenirken orada toplanan bölücülerin, o sırada sınırdaki birliklere giden askeri konvoya, sözde PKK bayrağı olan paçavraları salladıkları ve “yaşasın başkan Apo” diye slogan attıkları görülmüştür. Bu eylemin, çözüm süreci kapsamında çatışma olmayacağı anlayışı içinde gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Ancak ortaya çıkan durumun, bölücülerin TSK’ya, dolayısıyla devlete meydan okuması olarak algılandığı da bir gerçektir.
Yine Şırnak’ın diğer bir ilçesi olan Uludere’deki Jandarma birliğine de, PKK teröristleri tarafından, 14 Ocak 2014’de, başta havan olmak üzere ağır silahlarla saldırı düzenlendiği, bir saat kadar süren karşılıklı atıştan sonra teröristlerin bölgeden uzaklaştığı öğrenilmiştir. Bu durum, PKK’nın bölgede silahlı eylemlerine devam ettiğini ve fırsat bulduğunda da devam edeceğini göstermektedir.
Diğer taraftan PKK terör örgütünün bölgede seçim çalışmalarında da etkili olduğu görülmektedir. İstihbarat raporlarına göre, terör örgütü militanlarının köy ve mezralarda kapı kapı dolaşıp, özellikle muhtar adaylarına baskı yaparak kendilerine danışmadan kimsenin aday olamayacağını, adayları kendilerinin tespit edeceğini söyledikleri, bölgede baskı uyguladıkları ve tehditlerde bulundukları ifade edilmektedir.
TSK’nın, PKK kontrolüne imkân vermeyen alan kontrolü uygulamasında icra ettiği operasyonlara, yönetimden aldığı talimat çerçevesinde ara vermiş olması, bölgede PKK’nın daha rahat hareket etmesine, PKK’yla birlikte diğer bölücülerin de fütursuzca davranmasına fırsat yarattığı görülmektedir. Bu durumun devlet otoritesini sarstığı, bölücülere manevra alanı sağladığı bir gerçektir. Derhal, ülkenin varlığını ve bütünlüğünü tehdit eden bu anlayıştan vaz geçilmelidir.
***
Diğer önemli bir konu da “Kıbrıslı Türklere Avrupa Parlamentosu’nda (AP) temsiliyet yolu açıldı” başlığıyla, sanki müjdeymiş gibi verilen haberdir.
Rum Bakanlar Kurulu, Güney Kıbrıs kimlik ve/veya pasaportu olan Kıbrıslı Türkler için AP seçimlerinde oy kullanabilme kararı almıştır. Bu durumda 100.000 kadar Kıbrıslı Türk, güneyde yapılacak AP seçimlerinde 6 aday için oy verme hakkına sahip olacaktır. Seçimlerde 2 Kıbrıslı Türkün aday olması da beklenmektedir.
İlk bakışta Kıbrıslı Türklerin AP seçimlerinde söz sahibi olduğu algılanmakla birlikte bunun bir tuzak olduğu asla göz ardı edilmemelidir.
Burada baştan yapılan hata, AB vatandaşı sıfatıyla Avrupa’da serbest dolaşabilmek ve imkânlardan istifade edebilmek için, arzu edilmemesine rağmen 100.000 kadar KKTC vatandaşının “Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı”olarak nitelendirilmesine sebep olacak kimlik ve pasaportu güneyden almaları neticesinde, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin varlığına Türk olarak katkıda bulunmaktır.
AP için seçme ve seçilme hakkı kazanılması, kimlik alan Kıbrıs Türkü sayısının artmasına, dolayısıyla Kıbrıs Cumhuriyeti’nin varlığının pekişmesine neden olabilecektir. Bu durum, hâlâ Kıbrıs konusunda çözüm arayan taraflardan Türkiye ve KKTC’nin aleyhine bir gelişme olarak görülmektedir.
KKTC’nin varlığının ve bağımsızlığının Türkiye ve KKTC açısından öneminin hâlâ anlaşılamamış olması büyük bir eksikliktir. Birleşik Kıbrıs düşüncesiyle Kıbrıs Cumhuriyeti’nin varlığının yaşatılmasına imkân tanıyacak her türlü girişimden vazgeçilmelidir. Kıbrıs sorunu 1974’te çözülmüş, 1983’te bitmiştir. Bundan sonra yapılacak olan, KKTC’nin statüsünün yükseltilmesi ve bağımsız bir devlet olduğunun kabulü için uluslararası ortamda diplomatik girişimlerde bulunmak ve bunu artırmaktır. En kısa zamanda da KKTC ismini de KTC (Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) olarak değiştirmektir.