Global bir oyunun parçası
Amerika 5 yıldır debelenip durduğu krizden yavaş yavaş çıkıyor. Amerika’dan gelen veriler yavaş yavaş düzeliyor. Ülkede konut satışları normale dönerken, işsizlik oranı azalıyor.
Amerika’dan her gelen olumlu düzelme işareti, Türkiye, Brezilya, Endonezya ve Hindistan’ın biraz daha kabus yaşamasına neden oluyor. Çünkü Amerika krizden çıkması ile birlikte QE(Quantitative Easing) olarak adlandırılan parasal genişlemeye son verecek.
Parasal genişleme Amerikan Merkez Bankası matbaasının mesai yapması anlamına geliyor. Matbaa çalışıyor, ABD Merkez Bankası FED ise bu para ile bankaların tahvillerini satın alıyor. Bankalar FED’den aldığı bu parayı Türkiye gibi ülkelerin bankalarına satıyor.
Türk bankaları da malum. Bunu konut manipülasyonu ile halka satıyor.
Aslında bu bir global oyundur.
Bu, Amerika tarafından tek bir kurşun bile atmadan bir ülkenin sömürülmesidir.
Eskiden tankı, topu ve tüfeği ile o ülkeye demokrasi için(?) girer ve o ülkenin petrol gibi doğal zenginliklerini ülkesine taşırdı. Körfez savaşı ve son Irak savaşı her ne kadar Amerika için bir masraf kapısıymış gibi görünse de ekonomisinin can damarıdır bu iki savaş.
Bugün halen Kuzey Irak’taki petrolün parasının paylaşımını bile Amerika yapacak.
Elbette iki bana bir sana olacaktır! Koskoca Amerika iki sana bir bana yapacak değil ya!
Bizim petrolümüz yok!
Türkiye’nin petrolü yok ama yine de Amerika için iyi bir sömürü olduk. Amerika, hatırlarsanız 13 yıl önce, bir gecede çıkan krizi bitirmek için Türkiye’ye yine bir gecede Kemal Derviş ile birlikte 17 milyar dolar borç vermişti. Operasyon bitince Derviş’i de 17 milyar doları da faizi ile geri aldı.
Bu defa 2000 yılından çok daha büyük bir vurgun var.
Bu vurgunun adı ya da sömürünün niteliği QE..
QE nedeniyle Türkiye’de inşaat sektörü patladı.
Neden sadece inşaat sektörü?
Farkındaysanız 13 yıldır Türkiye’de hiç siz büyük bir tesisin ya da fabrikanın açıldığını duydunuz mu?
Hayır! Türkiye’de dağa taşa ev ve AVM yapıldı.
Bunları yaparken kendi paramızla yapmadık. Amerikan Merkez Bankası maatbasının bastığı 10 centlik kağıtlara 100 dolar ödeyerek yaptık. Yani borçla. TÜİK verilerine göre, son bir yılda Türkiye’de 900 bin konut satıldı. Bunun yüzde 53’ü krediyle. Geri kalanın yüzde 2’lik bir bölümü peşin para ile alındı. Yüzde 45’lik ise bankaların güvenmemesi nedeniyle senet ile satıldı. Bankalar riske girmemek için maket üzerinden ev satışına kredi vermemeye başladılar. Çünkü onlar da biliyor ki, bu balon bir gün çok fena patlayacak. Bankaların verdiği kredi ile son bir yılda 500 bin konut satışı yapıldı. Bunların tamamı işte QE’den gelen paralarla. Türk halkı ev sahibi olacağım diye 10 yıl çalışıp Amerika’ya borç ödeyecek. Dahası, Amerika, 10 yıl Türkiye’den havadan para alacak. Çünkü o para zaten matbaadan çıkan sıradan bir kağıt. O paranın temettüsü Amerika’ya 10 yıl refah getirecek.
Bir 10 yıl sonrasına ise Allah kerim.
Şimdi diyeceksiniz ki; ama Amerika’nın parası ile ama banka ile sonuçta Türk halkı ev sahibi oluyor.
Elbette ev sahibi olmak iyi bir şey ama burada iki sorun var.
Birincisi; senin bu krediyi karşılayacak ekonomik değerin yok. Sadece bilek gücün. Yani 10 yıl hiç hastalanmayacaksın ve ölmeyeceksin. Sadece bu borcu ödemek için çalışacaksın.
İkincisi ise olayın en büyük sorunu. Yani sadece kredi vermek için yani para satmak için şişirilmiş bir balon.
Bugün İstanbul’da sıradan bir evin fiyatı 250 bin liraya yükseldi. Ne oldu ki?
Türk halkının geliri mi arttı? Yoksa geçen yıl 2 bin lira alan bir işçi memur bu yıl 4 bin lira mı alıyor? Yılda yüzde 2 ile 5 arasında zam alan çalışan, yıllık yüzde 20’ye ulaşan faiz oranı ile ev alıyor. Üstelik faizi bir kenara bırakın 100 liralık bir eve 200 lira ödüyor haberi yok.
Aslında haberi var. Ama dedim ya global bir oyunun parçası olarak o 100 liralık eve 200 lira vererek, 400 lira kazanacağına inandırılıyor.
Amerika artık QE’den çıkıyor.
Şimdi tahsilat zamanı... Allah borçlulara yardım etsin.
Amin!